En Sıcak Konular

Mehmet Altan


Mehmet Altan
0 0 0000

Yerli malı zehirler mi?



‘Yerli malı, yurdun malı

Herkes onu kullanmalı.’

Peki ya çürükse?

Peki ya kalitesizse?

Peki ya çok pahalıysa?

***

Bu da nereden çıktı, diye sormayın. Bu da nereden çıktı, diye sormayın.Bizim gazetenin web sayfasındaki günün son gelişmelerine bakarken Yerli Malı Haftası nedeniyle yedi öğrencinin zehirlendiği okudum.

Aslında zehirlenenler yedi kişi değil.

Yedi kişi sadece Konya’da zehirlenmiş.

Samsun’da da altı öğrenci var.

12-13 yaşındaki çocuklarımız.

Neden zehirlendiklerini merak ettim.

Konya’dakiler ‘farklı’ gıdadan zehirlenmiş. Samsun’dakiler ‘evden getirilen yiyeceklerden’ zehirlenmiş.

***

Yerli Malı Haftası...

Bizim çocukluğumuzda bir efsaneydi.

Şimdi bakıyorum zehirlenen olmasa haftadan haberimiz olmayacak.

Zaten okuduğum haberde de ‘nostaljik bir gün haline gelen’ denmekte.

Çoktandır duyulmamasının nedeni galiba bir ara kalkmış olması. Şimdi yeniden başlamış.

***

İlk ne zaman kutlanmış?

Bundan 77 yıl önce.

12 Aralık 1929’da.

Erken cumhuriyet döneminin ‘yerli malı’ heyecanını artırmaya yönelik bir hamlesi.

Şimdi pek bir anlamı kalmamış gözükmekte.

***

Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı, ilk başlarda Yerli Malı Haftası’nın ‘kültürel değerlerin yaşatılması, doğal zenginlik kaynakları ve ürünlerin tanıtılması, mutfak zenginliklerinden örneklerin sergilenmesi, Türkçe’nin korunması ve geliştirilmesi gibi öğrencilerin organize ettiği bir bayram havası içinde’ kutlandığını söylemekte.

Şimdi ise ‘kola, cips, hamburger ve paskalya’ ile kutlandığından ve beslenme etkinliğini aşamadığından şikayet etmekte...

Haftanın nasıl kutlanması gerektiğine gelince...

Bu soruyu da şöyle yanıtlamakta:

Bu haftanın ruhunda, ülkemizin tüketici haklarına saygılı, verimlilik ve kalite esaslarına uygun olarak üretilen, vergisi ödenen ve ülkemize katma değer bırakan ürünlerin desteklenmesini hedefleyerek...

***

Rekabet yok ise bir ülkenin kaynaklarını verimli kullanmak da hayal olur. Rekabet, en iyisini en ucuza üretmeyi sağlar. Kaynakları kötü kullanan, uyduruk bir malı satamayacağı için rekabet sürecinde kaybolur. Yıkılır gider. Böylece verimlinin ödüllendiği, verimsizin silindiği sağlıklı bir ortam doğar.

Bizde Yerli Malı Haftası 77 yıllık ama ‘rekabet yasası’nın tarihi on yılı geçmiyor. Üstelik o da Gümrük Birliği için AB sayesinde çıktı.

Yanılmıyorsam, ABD’de bu yasanın kabulü 1880’lerdedir.

Verimlilik, kalite, ucuzluk...

Yerli Malı Haftası’na oranla çok yeni kavramlar bunlar.

***

Biz de çok uzun zamandan beri rekabet üreten bir toplum olsaydık...

Rekabeti sevseydik...

Rekabete ihtiyaç duysaydık...

Rekabet yasasını iki asır önce çıkarmış olsaydık...

Yerli Malı Haftası’nı nasıl kutlardık?

En niteliklisini en ucuza üretmeyi esas alarak...

***

Yerli Malı Haftası nostaljik olmaktan nasıl çıkar?

Yerli malının yeryüzünde talep edilir hale gelmesinin gerekliliğini çocuklara anlatarak...

Nedir o gereklilik?

Yerli malı ‘dünyanın malı’ haline gelince yurdun da malı oluyor.

Yoksa dünyanın istemediği mal yerli malı olmuyor. Mal bile olmuyor...

Çocuklara zehir oluyor sadece...

***

Bu gerçek, toplum olarak içimize sinince çocuklarımız da zehirlenmeyecek.

Kalite arayışı, bozuk malları yemelerini engelleyecek.

Sanıyorum ne kadar çok malımız ‘dünya kalitesinde’ olursa, zehirlenme de o kadar azalacak.

O katlitede üretince de...

Zaten yerli malı diye değil dünya malı diye övüneceğiz.



Bu yazı 954 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Ocak 2012 ‘Tanırım, iyi çocuklar’
    • 9 Ocak 2012 Genelkurmay’a o istihbaratı kim verdi?
    • 6 Ocak 2012 Demokrasi ile ‘biat sistemi’ arasındaki fark
    • 30 Aralık 2011 Bombalama emrini kim verdi?
    • 24 Aralık 2011 Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adresi
    • 16 Aralık 2011 Susurluk’ta faili meçhul reytingi...
    • 14 Aralık 2011 Ergenekon büyürken uyuyamam...
    • 4 Aralık 2011 Şikeci siyasetin kirli çamaşırları
    • 2 Aralık 2011 Var mı bu yasayı çıkaracak babayiğit?
    • 30 Kasım 2011 Yüzde 3 Türkiye’yi keser mi?
    • 29 Kasım 2011 Devlet-ulustan ulus-devlete geçemeyince
    • 23 Kasım 2011 Ergenekon’un farkında mısınız?
    • 21 Kasım 2011 Birinci Cumhuriyet Dersim’dir...
    • 14 Kasım 2011 Kozinoğlu kalp krizinden mi öldü?
    • 9 Kasım 2011 Kararı alkışlıyor, Bakan’ı kutluyorum
    • 3 Kasım 2011 Almanya’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtler
    • 31 Ekim 2011 Cinayet işlemeye özgürlük savaşı mı diyorsunuz?
    • 26 Ekim 2011 Hırsızlar da kardeşiniz mi?
    • 20 Ekim 2011 Keşke gerçek bir ordumuz olsaydı...
    • 19 Ekim 2011 Bir İsrailli kaç Filistinliye bedel?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,357 µs