En Sıcak Konular

Hasan Tevfik



Hasan Tevfik
0 0 0000

25 diplomatın pastırma notları!



Bunlar yerinde durmuyor ki, ben size verdiğim sözde durayım!.. Güya, “Hollanda Elçisi Niye Koşuyor?” başlıklı bir yazı hazırlayacaktım, üstüne de sanki çok anlarmış gibi diplomasi kulise döktürmeye çalışan bir Sabah yazarının konuya ne denli vakıf olduğuyla (!) eğlenecektim!. Nerdee?..

Mecburen önceliği güncele vermek lazım.. Artık kusura bakmayacaksınız.
Hoş, bunun da eğlence ve kulis dozu yüksektir.

AB ülkeleri temsilciliklerinin Türkiye’nin yörelerine düzenlediği “tur”ların sayısı bini aşmıştır.. Durmadan geziyorlar. Özellikle nereleri tercih ettiklerini söylemeye hacet yok! Bu yörelerdeki illerin resmi yöneticileri de kafayı yemek üzere. Gelen gidenden artık yaka silkiyorlar.

Bir kere adımız çıkmış ya, “Türkler misafirperverdir” diye, “ne dolanıyonuz buralarda, yürüyün evinize” de diyemiyorlar. AB üyesi elçilik mensupları da o diyar senin bu nahiye benim baldırı yanık it gibi dolanıp duruyorlar. Aslına bakarsanız onlara da baygınlık geldi ya.. Neyse.

Efendim son tur şöyle oldu; her ne sebeptense 25 AB üyesi ülkenin elçiliklerinden birer diplomat-hadi söyleyelim elçilik müsteşarları-“Selçuklu diyarı Konya sancağına topluca bir çıkarma yapalım, gelmişken Kayseri’den de az pastırma alalım” deyip otobüse doluştular.

Ekip başı da Finlandiya müsteşarı... Şu sıralar AB Dönem Başkanlığı onlarda ya.. Bir havalar sormayın. (Konumuz bu değil ama ekleyeyim... Finlandiya Elçiliği’ne dokundurtmazsam içimde kalır. Birden üçe şart olsun, elçilikteki iki güzel ve “en üst düzey” bayan diplomatın birbirini nasıl yediklerini yazacağım.)

Konya’yı bir kalem geçiyorum. Birşey olmadığından değil de asıl eğlence Kayseri’de yaşandığından. Gezi programı önceden hazırlanmış. Müsteşarlar özellikle işte bu 301. madde üzerinde duruyorlar; avukatlara, bölge savcılarına falan fikirlerini soruyorlar. Öyle ahım şahım resmiyet/protokol yok. Fikir teatisi babında.

Sırageldi Kayseri Barosu ziyaretine. Şimdi bu adamlar gittikleri heryerde alayı valayla karşılanıyorlar. Artık yerel TV’lerin kameraları mı dersiniz, basın mensuplarının üşüşmesi mi, polisin “ulan şimdi birisi zıpçıktılık yapar bizi Fizan’a sürerler” endişesi mi, gırla gidiyor.. Ziyaret edilen yerin temsilcileri de her defasında bol keseden izzet ikram yapıyorlar.

Uzatmayayım, Baroya bir gidildi ki içler acısı. Kesif sigara dumanı. Karşılıklı toplantı için ayrılan oda kıç kadar bir yer. Bakımsız. Bir de odanın bir duvarı sanki filmlerde gördüğünüz sorgu odasıymış gibi camlı. Kayseri’nin avukatları camın arkasında içerde maymun oynuyormuş gibi, elde sigara, diplomatları birbirine gösterip, itişip kakışarak şakalaşıyorlar. 

Neyse, adamlar Avrupa gördüğünden yüzlemediler. Ama bozuldukları belli. İçlerinden biri çıkıp, “ulan biz bunların neresini düzeltelim, Avrupa’nın tüm merkez bankaları biraraya gelse bunlar iflah olmaz” der diye ödümüz koptu.

Hoşgeldiniz , beş gittiniz faslından sonra konuya girildi.. Girildi dediğim lafın gelişi... Adamlar tam “efendim, kanunlardan, uygulamalardan memnun musunuz, hukuk işliyor mu, sıkıntıların neler” diyecek, Baro avukatlarından orta yaşın az üstünde ak saçlı bir bey araya girip “birşey soracağım, söz istiyorum” diye ikide bir ortaya atlıyor.

Birdir ikidir dayanamayıp, “buyur, nedir?” dediler.. Vay ki vay. Adam sazı bir aldı eline... İlk cümlesini yazayım yeter. “Efendim AB 1940’ların sonunda demir-çelik üreticileri olarak toplandı, sonra...” Adam AB diplomatlarına birliğin yıl yıl kronolojisini çıkarıyor! Bıraksalar 2006’ya kadar safahatı anlatacak.

Neyse sabırlılarmış. Sonuna kadar dinlediler. Soru da şu; “Efendim AB siyasi bir birlik mi değil mi?”

Tabi sıcaktan da bunalmış diplomatlardan biri patladı... “Yani vallahi” dedi, “konumuzla ne ilgisi var anlayamadım.” Allah’tan kibar adammış, “ne alaka?” demedi. Buz gibi bir hava esti.

Bu cevaptan sonra islah olursunuz değil mi?. Tövbe. Başkaları başka şeyler soruyor/konuşuyor, adam hala “ben soruma tam yanıt alamadım...”

Sonunda bazı müsteşarlar “telefonum çalıyor izninizle” falan diyerek dışarı çıkmaya başladı. Bu arada toplantı kapısı kapalı ama ikide bir birileri “Aha lan bunlar mı gelmiş” diye içeri girip, adamlara bakıp çıkıyor. Toplantı bittiğinde diplomatların suratını görecektiniz.

Oradan savcılığa gidildi. Kavga çıktığından değil. Programda olduğundan. Kimse o savcı.. Ömrüne bereket. Bu kadar efendi, konulara bu kadar vakıf, tertemiz, oturması, kalkması, konuşması dört dörtlüktü. Yüz ağarttı desem hakkıdır.

Netekim Savcılık çıkışında iki diplomatın şu konuşmasına tanık oldum; “Türkiye’de avukatların durumu böyleyse, davalarda savcılığın tarafını tutarım ben!”

Bu sefer uzun kaçtı ama bir not daha düşmem farz.. Bu gezilerde çevirmen meselesi çok önemlidir. Elinizi sallasanız İngilizce konuşan adam bulursunuz ama iyi çevirmen elmas değerindedir. Kayseri Sanayi Odası’nda bir kızcağızımız çeviri yaptı. Türkiye’yi onurlandırdı desem yeridir.

Oda Başkanı belli ki çeviri işinden anlamıyor.. “Ben konuşmamı bitireyim ondan sonra çevirin, araya girmeyin” diye kızı baştan payladı.

Bu çevirmen dediğin adamlara bir-iki cümleden sonra izin vermeniz lazım...

Başkan bir başladı. Tam 35 dakika. Ört ki ölem.. Kız nasıl çevirsin.  Herkes kız bitti, çuvallar diye beklerken, çıktı, tam 35 dakika birebir çeviriyi yaptı.

Ben ilk kez yabancı diplomatların bir çevirmeni alkışladığını gördüm. Sordum, soruşturdum, İngiliz Elçiliği’nin çevirmeniymiş. Benden Britanyalı dostlara nasihat..

Kaç para maaş veriyorsanız ikiye katlayın, yoksa o kızı elinizden alırlar! Sonra barbar Türkler falan diye mızmızlanmayın.



Bu yazı 784 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 12 Ocak 2007 Diplomatik televole turu!
    • 12 Ocak 2007 Hangi bayan diplomat kan revan içinde bulundu?
    • 12 Ocak 2007 Diplomatik eşcinseller meselesi – II
    • 12 Ocak 2007 Diplomatik eşcinseller meselesi - I
    • 12 Ocak 2007 Harlem’le özel bir gece
    • 12 Ocak 2007 Ross Wilson’la başbaşa: Kuzey-Kuzeydoğu!
    • 12 Ocak 2007 İkinci perde!
    • 12 Ocak 2007 İkinci perde!
    • 12 Ocak 2007 25 diplomatın pastırma notları!
    • 12 Ocak 2007 Bir Türk subayı ile bir Amerikan subayının farkı!
    • 12 Ocak 2007 Elçilik Bahçesi’nde havai fişek saldırısı
    • 12 Ocak 2007 Born of the fourth of July-2
    • 12 Ocak 2007 Amerikan elçisinin kapısı kimlere açılır? (4 Temmuz-1)
    • 11 Ocak 2007 Amerikan tarzı kravat ve Westmacott’un kırmızı çorapları!
    • 11 Ocak 2007 Türk kadınların elini öpün; Türkiye’deki yabancıların üzerinde kıyafet durmuyor!
    • 11 Ocak 2007 ABD Büyükelçisi’nin eşine kendi adıyla seslenin!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,526 µs