0 0 0000

Devlet batırmak ciddiyet ister! 

Yahu ben bu Türk basınının haber olmayan haberlere, konu olmayan konulara ağırlık vermesine hayranım... Yalnız mankenlerin popoları falan değil, “siyasi” numaralar da bu meyanda...

Cumhuriyet Halk Partisi tartışılıyor, kimi zaman kızılıyor, Deniz Baykal’ın “derin devlet var ama onu bugünkü iktidar kurdu” gibi saçmalıklarına demeç “muamelesi” yapılıyor, solda birlik zırvaları, asla olmayacağı biline biline ısıtılıp ısıtılıp sofraya getiriliyor...

Tamam, emekli memur kesimi de müşteridir, onların vereceği günde yirmi beş kuruş da muhteremdir de... Bizi yormayın yahu. Biz de okumak zorunda kalıyoruz, gariban müşteriye acımıyorsanız bize acıyın!

Bu partinin hiçbir dönemde hiçbir şekilde iktidara gelmesi sözkonusu değil, önümüzdeki seçimde de barajı ancak aşabilecek, bunun da sağır sultan bile farkında da...

“Halk artık uyandı, sandıktan koalisyon çıkacak” iddiası avanakların züğürt tesellisi düzeyinde de... CHP’ye “merkez sol” demek artık avanaklık çizgisini bile aştı da...

Gülünç olmayı da geçtiniz, can sıkıcı oldunuz sayın arkadaşlar. CHP’yi tutanlarınız da, eleştirenleriniz de.

Geçen gün bir dış politika uzmanı, “CHP ülkeyi savaşa sürüklemek istiyor” demiş. Eleştiriyor. CHP’nin, iktidarda olsa hem Kürt, hem Ermeni, hem de Rum unsurlarla savaşa gireceğini, üç cephede ülkeyi batıracağını yazmış.

Fakat CHP asla iktidarda olmayacağına göre de böyle bir tehlike yoktur, endişelenmek yersizdir. Dolayısıyla, bu konuda yazı yazmak bile abes kaçacaktır. Türk dış politikası daha uzun bir süre “kertenkele politikası” olarak yürüyecek, olmayan dış politikamız sanki varmış gibi havalar yapılacaktır. Dünya yutmuyor ama zarar yok! Çünkü, başka çare yok!

İç politikaya gelince... Çok şükür, bu iktidar asla gerçekleşmeyeceği için, Bülent Tanla’nın gidip görüp yerinde inceleyip, dönüşünde “parti ekonomik programı” olmak üzere yönetime rapor şeklinde sunduğu Çin modeli, yani faşizm de gelmeyecektir! (Tanla bu konuda ciddi mi, yoksa raporu Çin gezisine makul bir gerekçe uydurmak için mi salladı, ondan da emir değilim. Ortağı gibi gezmeyi tozmayı sever de...)

Gazeteci arkadaş, “CHP’de, Atatürk’ün dünya dengelerini iyi kavrayan ve ona göre hareket eden soğukkanlı ve itidalli ruhunun yerini Enver Paşa’nın yıkıcı militarist ve maceracı ruhunun aldığını” söylemiş.

Yok yahu, bunlar nerede, Enver Paşa kim?

Deniz Baykal’ın ihvanları o kadar bile değiller... Bunların derdi, önce meclise girebilmeyi garantilemek, sonra da “ana muhalefet pozisyonunu” DYP ve MHP gibi rakiplerine kaptırmamak... O kadar... Nerede öyle cengâverlik mengâverlik?

Bunlar kim, Enver Paşa gibi “devlet batırma yeteneği” nerede yahu? Cemal Paşa’nın torunu bile bunları ciddiye almıyor, devlet batırma işini uzmanlarına bırakacaksın!

Gizli gizli (kimi zaman da ağızlarından kaçırıp açık açık) “iyi ki iktidar olmadık” diye seviniyorlar, durumlarından çok memnunlar. Başbakan bugün erken seçime gitse çok bozulurlar. Çünkü bazıları yeniden meclise giremeyecektir.

Deniz Baykal enayi mi, sorumsuz atıp tutmayı bıraksın da “icra mevkiine” gelsin? Kendini birdenbire bunaltıcı, yıpratıcı sorunlarla uğraşır bulsun da “manen ve maddeten” çöksün?

Ama siz memurları gıdıklayın arkadaşlar, sonra satışlarınız azalır...

Magazincilerden özür dilerim, gerçekten de Yeşim Salkım’ın evlenmesi ya da boşanması hem daha ilginç, hem daha sağlıklı bir konudur.

Daha önce kaç kere denedi başaramadı, vallahi Aydın Bey şu gazeteyi satsa da kurtulsa diyeceğim ama hangi enayi alır, onu da bilemiyorum.

Bakın biz de nelerle uğraşmak zorunda kalıyoruz, ben bugün size hafta sonunda haşır neşir olduğum Fransız yazar Dominique Fernandez’i anlatacaktım ama okumazsınız ki... Bu tür yazıları yazmak için Radikal Gazetesi’ne geçsem, orada da para vermezler.
 
akşam

Bu yazı 834 defa okundu.