En Sıcak Konular

Nuh Gönültaş


Nuh Gönültaş
0 0 0000

“İç düşman” diye diye oluyor bunlar... 



Şöyle bir etrafımıza baktığımızda Avrupa ülkeleri bu süre içinde büyük tahriplere yol açan 2. Dünya Savaşı'nı, Balkanlar ise Bosna katliamını gördü.


Hemen kuzeydoğuda Çeçenler'in Ruslar'la, Azeriler'in Ermeniler'le mücadelesi, İran'ın Irak'la yaptığı amansız mücadele, Arap ülkelerinin İsrail'le üç-beş kapışması da bölge ülkelerine büyük zarar veren, vermeye devam eden sıkıntıları arasında yer aldı.

Türk ordusu ise bu sıkıntılı dönemde Kore'de ve Kıbrıs'ta başarıyla görev yaptı. Bunun dışında ise NATO çerçevesinde önemli uluslar arası görevler de hakkıyla yürütüldü. Ama şurası bir gerçek. Türk ordusu, ne komşuları gibi ne de ABD ordusu gibi uzun soluklu savaş görmedi 80 yıl boyunca. (Terörle mücadeleyi konvansiyonel bir savaş olmadığı için saymadım) Bu kötü bir şey değil ama görüyoruz ki günümüzde bunun ciddi bir yan etkisi ortaya çıkmaya başladı.

Yan etkiler, elbette ilaçların kötü olduğu anlamına gelmez ama yine de yan etkiler için tedbir almak gerekiyor. Bugün ordudan albay seviyesinde emekli olmuş bir insan, Kore'yi ve Kıbrıs barış harekâtını da ıskaladığı için ciddi bir savaş görmemiş demektir. Acaba emekli subayların, vatanı kurtarma adı altında başlattığı kimi oluşumların bilinçaltında bu durum mu yatıyor? Emekli subayların dış tehditler yerine iç tehditle fazlaca kafa yormaları, tuhaf örgütlenmeler içine gitmeleri, yanlarına aldıkları heyecanlı gençlere silahlı yeminler ettirmelerinin altında bu durumun yan etkisi olabilir mi? İnsan sormadan edemiyor. Emekli subaylar ne ister?

Bir ara Cumhurbaşkanı'nın elinden düşürmediği bir gazete genç subayların rahatsız olduğunu yazmıştı da o haber, Genelkurmay'ı bir hayli kızdırmıştı. Şimdi de emekli subaylar mı rahatsız? Rahatsızlarsa neden rahatsızlar? Gerçekten vatan elden mi gidiyor? Ya da bu subayların yetiştirilme tarzında bir tuhaflık mı var? Yoksa emekli olmuş bir albay, neden gelecek yerine geçmişe odaklanır, kendisine kurtuluş savaşı yıllarını örnek alır ki? Şu anda Türkiye, bir kurtuluş savaşına mı ihtiyaç duymaktadır? Böyle düşünen bir zihnin, bu aşamaya kadar nasıl geldiğini, nasıl bir eğitimden, psikolojik hazırlıktan sonra herkesi düşman saflarda görmeye başladığını birileri iyi analiz etmeli!

Ordumuzun ciddi bir savaş görmemiş olması ve "İç düşman konseptli" bir güvenlik anlayışına sahip olmasının sonucu ortaya böyle bir emekli subay psikolojisi çıkarıyor. Herkesi düşman gören, sürekli vatanın tehdit altında olduğuna dair veriler bilinç altına yerleştirilen, farklı fikirlerdeki kişileri vatan haini gören, Türk Subayı emekli olunca sivil hayatın keyfini çıkarmak yerine vatan kurtarmaya devam ediyor. Emekli olduktan sonra hayatlarının önemli kısmı yine askeri kurum ve kuruluşlarda geçiyor bu subayların. Subay orduevlerinde ucuza yaşamaya devam ediyorlar.

Birbirleri ile ilişkilerini sürdürüp konseptlerini pekiştirmeye devam ediyorlar. Komutanları ile irtibatları sürüyor ve sivil hayata adaptasyonda zorluk çekiyorlar. Gerçi herhangi bir dış savaşta da askerler için "Vietnam sendromu" gibi durumlar da ortaya çıkmıyor değil. Bu konu zor bir konu gerçekten. Subayların eğitim meselesi ciddi şekilde yeniden ele alınmalı ve emeklilerin sivil hayata rehabilitasyonu için özel programlar hazırlanmalı. Ordu evleri yerine herkesin gittiği yerlere gitmeliler...
 
bugün



Bu yazı 863 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 8 Temmuz 2012 Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
    • 5 Temmuz 2012 İki arada bir derede ölüm!
    • 28 Haziran 2012 Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
    • 26 Haziran 2012 Kılavuzu NATO olanın...
    • 17 Haziran 2012 Davet ile davete icabet...
    • 5 Haziran 2012 AK Parti celladına gülümserken...
    • 31 Mayıs 2012 Kürtaj emanete ihanettir!
    • 13 Mayıs 2012 28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
    • 26 Nisan 2012 CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
    • 24 Nisan 2012 Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
    • 19 Nisan 2012 Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
    • 17 Nisan 2012 Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
    • 14 Nisan 2012 Adaletin rövanşı...
    • 8 Nisan 2012 İçimizdeki darbeciler yüzünden...
    • 29 Mart 2012 Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
    • 22 Mart 2012 Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
    • 13 Mart 2012 Liderlik cesareti...
    • 8 Mart 2012 Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
    • 1 Mart 2012 Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
    • 26 Şubat 2012 15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,982 µs