En Sıcak Konular

Yahya Bostan



Yahya Bostan
0 0 0000

Büyükanıt ne dedi?



Önceki gün öğle saatlerinde Büyükanıt’ın sürpriz bir konuşma yapacağı haberi ajanslara düştüğünde basın mensupları oturdukları yerlerden doğrulmuş olmalı. Bu bir gerçek... Çünkü gündem çok sıcaktı. Bir yandan Genelkurmay, hakkında basına sızan andıç ve darbe günlüğü ile ilgili suskunluğunu koruyor, diğer yandan, artık bir “rejim savaşı”na dönüştürülmeye çalışılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili görüş beyan etmiyordu. İşte tam bu noktada ajanslara o haber düştü: Konuşacak...

Bu önemliydi, çünkü bu konjonktürde Genelkurmay başkanı konuşursa söyleyeceği her kelimeden bir anlam çıkabilirdi. Herkes için, menfi ya da müspet...

Ankara’yı karıştıran “konuşacak” haberinden sonra İzmir’deki konutuna AA muhabirlerini çağırıp darbe günlüğünü “yalanlamayan” Hilmi Özkök’ün yaptığı zamanlama da ayrı bir muammaydı... Önce “Büyükanıt sert çıkacaktı da bu bir önalma mı” diye düşündüm. Büyükanıt’ı dinledikten sonra “acaba metin mi değişti” diye kendime sormadan edemedim. Çünkü bakmayın “analist-gazetecilerin” konuşmalarına. Büyükanıt’ın sözlerinden ne Cumhurbaşkanlığı ne de darbe günlükleri ile ilgili net bir sonuç çıkıyor.

Büyükanıt o konuşmayı niye yaptı? Cevabı basit: Yüreklere su serpmek için. Serpti de... Ancak sadece bir kesimin değil... Her kesimin yüreğine... Kimilerini kırdı, evet ancak bunu yapmak zorundaydı. Çünkü gözetmesi gereken o kadar çok denge vardı ki... Açalım...

Öncelikle Büyükanıt her söze “yanlış anlamayın” diye başladı. Neden şimdi konuştuğuna “program gerçekten bugünü gerektirdi, erken yapacaktık olmadı” şeklinde açıklama getirdi. Yani “konjonktür ile ilişkilendirmeyin” dedi. Sözlerine “konuşacaklarım güvenlik meseleleri ile ilgili” diye başladı. Yani “benden siyaset beklemeyin” ricasında bulundu. Cumhurbaşkanlığı ile ilgili “sözde değil özde laik olmalı, bunu umuyoruz” diyerek Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı olarak görmek istemediğini ima etti. Basın bu söze yoğunlaşa dursun ardından şunu vurguladı: “Ama karar Meclis’in!”

Bir yandan laiklik ile ilgili vurgu yaparken, diğer yandan “laikliği biraz açmasını isteyen” soruları geri çevirdi. Bu konuda çok dikkatliydi. Ama yine kalp kırmadı. İsim vermeden Erdoğan ile ilgili soru soran Emin Çölaşan’ın sorusunu yanıtsız bırakırken, Çölaşan’ın “hayal kırıklığına uğramış” yüz ifadesini görünce “kusura bakmayın, ne olur” dedi. Ardından 14 Nisan’da Ankara’da yapılacak miting için “demokratik hak” tabirini kullandı. Çölaşan rahatlamış olmalı...

Genelkurmay Başkanı günlük ile ilgili de “iki taraf”ın gönlünü aldı. Günlükleri yayınlayan Nokta dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş’ü andı. Görmüş’ün bir röportajda “belgeler Genelkurmay arşivinde” sözleri üzerine arşivi tarattığını, yani iddia sahiplerinin sözlerine saygı duyduğunu ima etti (Hilmi Özkök, iddalara saygı duyulması gerektiğini belirtmişti). Sonra “diğer taraf”ı korudu. Dedi ki “ama elimizde belge yok, ne yapabilirim?” Yani soruşturma açmayacaktı... Büyükanıt seçtiği sözcüklerle hem demokrasinin hassas sınırlarını korudu, hem de “kendi kamuoyuna” rahat olun mesajı verdi.

Çok ustaca ve özenle hazırlanmış bir konuşmaydı. Şimdi kimin izlenimini sorsam herkes çok mutlu.  Ulusalcısı “gerekli uyarıyı yaptı” diyor. AKP’lisi ve AKP’li olmayan sağcısı-muhafazakarı “çok demokratikti” açıklaması getiriyor. Yani bu konuşmadan herkes memnun. Yarınki gazetelere bakın. Erdoğan’a karşı olanlar açıklamadan kendine uygun kısmı manşete çekecek. Taraf olanlar kendine uygun kısmı... Dedim ya bu konuşmadan herkes çok mutlu. Bir kişi hariç: Barzani... Varsın onu da kendi düşünsün...



Bu yazı 1,021 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Temmuz 2008 ‘Dünyanın en büyük siyasi projesi’ ne demek?
    • 28 Temmuz 2008 Baykal’ın göremediği…
    • 10 Kasım 2007 Baykal’ın danışmanı kim?
    • 6 Kasım 2007 İtiraf edelim: İşte Oval Ofis’ten çıkan sonuç!
    • 31 Ekim 2007 Türkiye’nin Brzezinski’si var mı?
    • 26 Ekim 2007 Ne intikamı? ABD bizden intikam almıyor!
    • 24 Ekim 2007 Artık farkındayız: Bu provokasyona dur deyin!
    • 23 Ekim 2007 O sekiz askere ne oldu?
    • 21 Ekim 2007 Son saldırı: PKK neden bu kadar rahat?
    • 18 Ekim 2007 Bu filmi çok gördük: Oyunun farkında mısınız?
    • 15 Ekim 2007 Tuzak: Tasarı çekilirse ne olacak?
    • 11 Ekim 2007 “27 sersem Amerikalı…”
    • 10 Ekim 2007 Bakmayın, Türkiye’de iyi şeyler de oluyor!
    • 8 Ekim 2007 Saldırının üçüncü boyut okuması
    • 5 Ekim 2007 Referandum karmaşası: Bu güne nasıl geldik?
    • 28 Eylül 2007 Malezya bitti: Şimdi hasar tespit zamanı!
    • 17 Eylül 2007 Kendinizi koruyun: İran bitti, Malezya geliyor!
    • 8 Eylül 2007 Stratejik analiz: Hükümet değil devlet politikası!
    • 30 Ağustos 2007 Artık kolları sıvama zamanı!
    • 23 Ağustos 2007 Kulisleri hareketlendiren ziyaretin perde arkası!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,896 µs