En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Darbecilerin hayal kırıklığı



Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın basın toplantısı gerek zamanlaması gerek vaat ettiği içerik itibariyle Türkiye'yi iki gün boyunca heyecanlandırdı…

Heyecan kimileri açısından "askeri çıkış endişesi", kimileri açısından ise "askeri müdahale beklentisi"nden kaynaklanıyordu. Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar, gerginlik ve tartışmalar veri alınırsa, korkulan gerçekleşmedi…

Hatta, tam tersine basın toplantısı "askerin hareket alanına ilişkin sınırlar"ı ortaya koydu.

Ordunun cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde geri planda duracağını vurgulaması bu toplantının en önemli mesajı, en önemli tarafıydı…

Büyükanıt'ın şu sözleri bu açıdan dikkate değerdi:

"TSK'yı Türk milleti yakından tanıyor. Bizim inandığımız temel değerlerimizi bilmeyen yoktur. Seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK'nın başkomutanıdır. Bu nedenle TSK'yı yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenle hem cumhurbaşkanımız hem başkomutanımızdır. Cumhuriyetin temel değerlerine, laik ve demokratik sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına bağlı, ama sözde değil özde bağlı bir cumhurbaşkanının seçileceğine inancımı belirtmek istiyorum. Bunu umut ediyorum. Tabiî ki cumhurbaşkanının yasal mevzuatını biliyoruz, nasıl seçilir biliyoruz. Hem vatandaş hem TSK'nın bir personeli olarak cumhuriyetin değerlerine sahip birisinin seçileceğini umut ediyoruz. Karar bizim değil Meclis'indir. zaten hukuken de herhangi bir hakka sahip değilim…"

Askerin şu ya da bu şekilde kamuoyuna görüşlerini doğrudan bir şekilde açıklaması demokratik sistemlerin sınırlarını ciddi bir biçimde zorlar…

Her zaman bu kanıda olduk…

Bununla birlikte bugün içinde bulunduğumuz koşullarda, Büyükanıt'ın özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin sözlerinin gönüllü ya da gönülsüz bir şekilde gergin siyasi ortamın bir ölçüde havası aldığını, daha doğrusu böyle bir işlev yerine getirdiğini görmezden gelmek mümkün değildir...

Ordunun seçim sürecine müdahalesini bekleyenlerin hayal kırıklığı büyük oldu.

Bir süredir köşesinde halk adına sorular sorup, asker adına yanıtlar veren, dünkü toplantıda 'tarihi bir ana tanıklık edeceğini' okurlarına duyuran Emin Çölaşan bu duruma açık ve tipik örnektir…

Bu tablo şaşırtıcı değil…

Tüm endişelere ve belirsizliğe rağmen, askeri otoritenin bir çok açıdan geniş bir eylem alanına sahip olmadığı biliniyordu…

Gerek andıç ve darbe tartışmaların yol açtığı yıpranma ve (Hilmi Özkök'ün devreye girmesiyle yeni bir boyut kazanan) iç tartışma, gerekse karargâhın toplumsal meşruiyet açısından cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eli kolu bağlı olması, orduyu "bekleme ve uygulamayı görme politikası"na sürüklüyordu.

Bu tahmin ve tespitler bir ölçüde doğru çıktı…

Anlaşılan o ki, Genelkurmay Başkanlığı bu basın toplantısıyla andıç, darbe günlükleri gibi kimi meseleleri bahane ederek, kendi kadrosuna ve kendisinden beklentisi olanlara yönelik bir açıklama yapma yoluna gitti ve bahar aylarına ilişkin duruşunu ana hatlarıyla tanımladı...

Dün şunları söyledik bu köşede:

"AK Parti siyasi hata yapmadığı, demokrasi çizgisinden dışarı çıkmadığı, demokratik etik ve kurumlaşma çıtasını yukarıya taşıdığı sürece, Türkiye adım adım siyasi normalleşmeye doğru ilerleyecektir… Önümüzdeki 1, 1.5 yıl normalleşme sancılarıyla, diğer bir ifadeyle rejim krizi ile demokratik düzen arasındaki git gellerle dolu olacaktır. Kritik nokta şudur: Türkiye her geçen gün adım adım daha sivil bir düzene doğru yol almakta, askerin hükümete doğrudan müdahale anlamında hareket alanı daralmaktadır. Yaşanan rejim krizleri ya da rejim krizi tartışmaları umutsuzluğu değil çıkış yollarını, darbeleri değil sivil gücün galip gelmesini akla ve gündeme getirmektedir…"

En azından bir açıdan, bu açıdan doğru istikamette seyrediyoruz…

yenişafak



Bu yazı 904 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,908 µs