En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Asıl büyük tehlike nedir?



Bugün doğal olarak tüm ülke tüm aktörleriyle ilk çatışmaya, asker-sivil gerginliğine dikkat kesilmiş durumda, kilitlenen sistemin nasıl rahatlayacağı, seçimlerin düğümü çözüp çözemeyeceği temel sorular olarak karşımızda…

Ne var ki seçim sonrası ülkenin önündeki tek soru bu olmayacak…

Önümüzde dev gibi bir Kürt sorunu var…

Bu sorun iç siyaset ve iç siyasi dengeler açısından önemli ve belirleyici bir sorun olmaya doğru hızla ilerliyor.

İma ettiğimiz sadece terör hadiseleri değildir.

Ankara Ulus'ta patlamaya ilişkin olarak PKK'dan duyulan yoğun şüphe, dün Şırnak'ta 5 askerin öldürülmesi elbette başlı başına can alıcı, tedirginlik arttırıcı, otoriter eğilimleri besleyici haller…

Ancak sorun bunlar yanında, toplumsal dokuyu, saray ilişkilerini, siyasi eğilimleri altüst edecek derinlikte yeni ve farklı boyutlar içeriyor.

Her şeyden önce Kuzey Irak'taki oluşum ve gelişmeler, siyasi, kültürel, sosyal nitelikli uluslararası bir Kürt alanının oluşumuna işaret ediyor. Doğal olarak bu gelişme Türkiye'nin uluslararası nitelikli bir iç sorunu haline dönüşüyor. Ülkenin bölge politikasını, ittifak ilişkilerini zorluyor.

Öte yandan öfkeli, etnik kokulu bir milliyetçilik dalgası, altan alta gelişiyor, adeta pusuda bekliyor. Ülkenin batısı ve güneyinde yoğun göçle oluşan Kürt toplu yaşam alanları tehlike vadeden birer gerginlik alanı olmayı sürdürüyor.

Ve şimdi Kürtler "saray"a gelmeye hazırlanıyorlar…

Güneydoğu'daki bağımsız adaylıklar için sistem yeni siyasi-hukuki engeller icat etmezse, Türkiye yıllar sonra Kürt sorunun doğrudan temsilcilerini mecliste görecek. Dahası, 25 civarında bağımsız milletvekilinin muhtemelen seçim sonrasında DTP grubunu oluşturmasıyla ilk Kürt partisi TBMM'de yerini alacak.

Denebilir ki Türkiye'de saray tekel altında bir kavga alanı olsa da, temsil sorunun siyaset üzerinden yeni çözüm imkânlarına kavuşması simgeleyen bir durumdur.

Teorik olarak evet…

Ancak unutmamak gerekir ki Türkiye bu konuda 1991 yılında acı bir deneyim yaşadı. Kimi Kürt kökenli milletvekilleri TBMM'de Kürtçe yemin edince soruşturmaya uğramışlar, dokunulmazlıkları kaldırılmış, TBMM kapısında apar topar tutuklanmışlar, 15 yıl ağır hapse mâhkum olmuşlardı.

Kaldı ki Kürt sorununda bugün ana meseleyi bir "temsil krizi" olarak tanımlamak mümkün değildir.

Ana mesele bugün hala "nafile bir mutabakat sorunu"dur, "iki yönlü otoriter siyasi söylem ve siyasi merkeziyetçilik sorunu"dur…

Asli siyasi aktörleri itibariyle iki yönlü milliyetçiliğin kapanına kısılmış bir meseleden söz ediyoruz.

Bir yandan Kürt politikası söylem ve adımlarında çıta "kültürel, sosyal ve politik özerklik" vurgusuyla taviz vermez ve çatışmacı bir dille yükseliyor…

Öte yandan Kuzey Irak karışıklığı derinleştikçe Güneydoğu'daki Kürtlere yönelik baskı artıyor ve bu durum 2000'li yılların başındaki yumuşama politikasını tüm izleriyle ortadan kaldıracak bir gidişata işaret ediyor. Ve Türkiye kendi Kürtlerine yönelik zaten yüksek olmayan tolerans çıtasını biraz daha aşağı çekiyor.

Velhasıl her geçen gün Kürt siyasi ve sosyal alanı iki yönlü askerileşiyor, iki yönlü milliyetçi tepki tarafından kuşatılıyor.

Bu koşullarda demokrasi ve demokratik kurumlar bu çerçevede çatışmada tarafların kullandığı bir araç olmaktan öteye geçemiyor.

Özet: DTP bağımsız adaylarla TBMM'ye girerse ve Kürt politikasının özü değişmezse, bu hamle seçimler sonrası çatışmayı derinleştirecektir…

Umalım ülkenin iki gerilim ekseni Kürt-milliyetçilik sorunu ve asker-sivil/merkez-çevre gerginliği iç içe girmez…

Aksi halde galebe çalan asayiş mantığı olur…

Yine de demokrasi için ve demokratik yolla meydan okumaktan başka yapacak bir şey yok…

yenişafak




Bu yazı 1,438 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,883 µs