En Sıcak Konular

Mehmet Ali Birand


Mehmet Ali Birand
0 0 0000

Türkiye’de darbe hazırlığı mı var?



Herkes bir diğeriyle kavgalı. Birbirlerine düşman gibi bakıyorlar. Bu durum da topluma yansıyor. Ayrıca, ülkenin bir askeri darbeye doğru kaydığı kaygılarını arttırıyor. Seçimden sonra kara bulutların yoğunlaşacağının işaretleri veriliyor.

Toplum ne olup bittiğini anlayabilmiş değil.
Ülkede garip bir hava esiyor.

Sanki gizli bir şeyler hazırlanıyormuş ve seçimler sonrasında uygulamaya sokulacakmış gibi bir koku var.


Hasan Cemal’in Milliyet’teki köşesinde dün başlattığı bir dizi, bazı çevrelerin ilginç hazırlıklarına dikkat çekiyor. Tank ve postal seslerinin, uzaktan dahi olsa duyulmaya başlandığına işaret ediyor.
          

Ben,  2007’de Türkiye’nin tank sesleriyle uyanabileceğine inanmıyorum.
         

İnanmak istemiyorum ve böyle bir olasılığa tüm gücümle karşı çıkacağımı da biliyorum. Bunu da açıkça söylüyorum.
          

Ancak, medyaya yansıyan demeçlere bakıldığında, medyadaki bazı yazarların “Paşam neredesiniz ?”şeklindeki çığırışları okunduğunda kaygılarım artıyor.

Acaba medya mı abartıyor, yoksa gerçekten devletin tepesinde fırtınalar mı yaşanıyor?


Şu manzaraya baksanıza:

-  Cumhurbaşkanı Sezer, Başbakan ile karşılaştığında öylesine sert bakışlar atıyor, Başbakan’ın mevcudiyetinden rahatsız olduğunu öylesine gösteriyor ki, fazla bir yorum yapmaya gerek kalmıyor.

-  Genelkurmay Başkanı, özellikle son altı ayda eski sevecenliğini kaybetmiş görünüyor. O da, Başbakan ile bir araya gelmekten pek hoşlanmadığı izlenimini veriyor.

-  Baykal ile Erdoğan’ın ilişkileri ise, artık kavga ortamında. Karşılaşmak istemedikleri gibi, sürekli didişiyorlar.


Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, kurumlarda birbirleriyle tartışır durumdalar.

Genelkurmay Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı arasında, Amerikan uçaklarıyla ilgili sanki garip bir hava var. Birinin diğerinden bilgi sakladığı, diğerinin olayı küçümsediği izlenimi yaygın.

Hele Kuzey Irak konusunda, tam bir karmaşa var.
           

Bazı emekli askerler, sürekli bastırıyor ve Türkiye’nin mutlaka Kuzey Irak’a girmesi gerektiğini, Genelkurmay Başkanı’nın da bu gerçeği vurguladığını, ancak hükümetin çekimserliği nedeniyle yapılamadığını söylüyorlar.

Hayret ediyorum.

 
Ortadaki tuzağı görmelerine rağmen, nasıl böyle hareket ediyorlar, anlayamıyorum. ”Acaba bu baskılar da mı bir hazırlığın parçası?” sorusunu sormadan edemiyorum.

Ortada iki büyük mücadele var.

 
Biri, devletin Cumhurbaşkanlığını bir Ak Partili’ye bırakmama mücadelesi. Diğeri de, CHP’nin genel seçime giderken cepheleri iyice ayırmak (ki, bundan başarılı olduğu görülüyor) ve laik oyların başka yere gitmesini engellemek mücadelesi.

           
Ancak bu kavga topluma farklı yansıyor. Toplumdaki cepheleşmeler, siyasiler veya devlet adamları arasındaki çekişmelere benzemiyor. Onlar, bugün kavga ediyor, yarım saat sonra yine barışıveriyorlar. Onlar bir oyun oynuyorlar. Toplum ise, cepheleşti mi, bir daha kolay kolay barışamıyor. Bütün hayatımızı da bu cepheleşmelerden dolayı boşa harcamadık mı ?

Bu beyler ateşle oynadıklarının farkında değiller mi acaba ?


                                               *                                 *                                
BARZANİ, KÜRTLERİN KURTARICISI OLMAK İSTİYOR

Mesud Barzani,  Türk kamuoyunda popüler bir lider değil. Yaptığı bazı konuşmalar ve özellikle PKK’yı koruyan yaklaşımı, tepki topluyor. PKK’nın suikast girişimleri ve öldürdüğü masum insanların sayısı arttıkça da, bu tepki yaygınlaşıyor.

Mesud Barzani’yi sevmeyebilirsiniz, ancak neden ve ne yapmak istediğini de bilmemiz gerekiyor. Zira Mesud Barzani, cahil, kendini dev aynasında gören bir lider değildir. Gerçekçidir ve gücünün sınırlarını gayet iyi bilir. Herşeyin başında Barzani bir siyasetçidir. Üstelik, kesin bir hedefi olan ve bölgede yaşayan tüm Kürtleri (yani halkını) çok iyi tanır.

Mesud’un babası Mustafa Barzani’den aldığı tek miras, işte bu liderliktir. Hedefi Kürtlere bağımsız bir toprak elde etmektir. Uzun yıllar boyunca, bu rüyasının gerçekleşemeyeceğine inanmıştı.  Birinci Körfez kriziyle birlikte de heryel istediği yönde gelişti. Hele, Bush yönetiminin Irak’ı istilası Barzani’nin önünü tümüyle açtı. İlk defa rüyasını gerçekleştirebileceğini gördü. Bu, onun son şansıydı... Ancak, önündeki en büyük ve en etkili engellerden biri Türkiye. Ayrıca, Türkiye bölgedeki en büyük Kürt toplumunu barındırıyor. Attığı  her adım, Türkiye’nin çıkarlarına ters düşüyor. Eskiden kendini daha yakın gördüğü Ankara ile yolları artık  tümüyle ayrılmış durumda.

Artık Türkiye için Barzani, ülkenin istikrarını bozabilecek bir aşiret reisi; Barzani için ise Türkiye, Kuzey Irak topraklarında gözü olan ve kürtleri düşman gören bir ülkedir.

Barzani, tüm tutumuyla Kürtlerin kurtarıcısı olmak istiyor. Sadece Kuzey Irak’ı değil, bölgedeki tüm Kürtleri –çok güç olduğunu bilmesine rağmen- tek bir bayrak altında toplamayı düşlüyor.

 
Türkiye’ye çattıkça, hem Kuzey Irak, hem de Türkiye’de yaşayan bir Kürt kesiminde prestiji yükseliyor. Liderliği güçleniyor.

Hapisten kurtulamayacak Öcalan ve yaşlanan Talabani’den sonra, önce Kuzey Irak, ardından da bölgedeki tek Kürt lider olarak kalacağını biliyor.

Bu saatten sonra, Mesud Barzani’den PKK’ya sırt çevirmesini, Kuzey Irak’tan kovalamasını ve Türkiye ile uzlaşmasını beklemek hiç gerçekçi olmaz. Gelişmeler, artık yollarımızı ayırmıştır. Yeter ki, Uluslararası ilişkileri şekillendiren olaylar yön değiştirsin, dengeler farklılaşsın... Belki o zaman, tekrar aynı pencereden bakabiliriz.

 

 



Bu yazı 988 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Eylül 2012 Türkiye, Suriye'de frene basıyor...
    • 25 Temmuz 2012 Türkiye'siz İsrail'in eski etkinliği kalmadı...
    • 20 Temmuz 2012 Esad için yer aranmaya başlandı, ancak henüz kabul eden ülke bulunamadı...
    • 13 Temmuz 2012 Washington Ankara'yı yavaşlatmaya çabalıyor
    • 27 Haziran 2012 Türkiye karizmasını çizdirmedi...
    • 21 Haziran 2012 PKK, vurdukça devre dışı kalıyor...
    • 25 Nisan 2012 23 Nisan müsamelerinden kurtulamayacak mıyız?
    • 19 Nisan 2012 Böyle subay yetiştirirseniz, Darbe'ye hayret etmeyin
    • 2 Mart 2012 ABD raporu: Ermenistan ile ilişkiler açılmalı...
    • 21 Şubat 2012 Bu defa MİT kazandı, ancak dikkat...
    • 9 Şubat 2012 Bırakın dindar nesli, tablet nesli geliyor...
    • 23 Aralık 2011 Biz neden kızıyoruz, asıl Sarkozy utansın...
    • 15 Aralık 2011 Gül 2014'e kadar Çankaya'da...
    • 10 Aralık 2011 Erdoğan çekildi, partinin haline bakın...
    • 30 Kasım 2011 Başbakan'ın ameliyat sonucu saklanmamalı...
    • 27 Ekim 2011 Devlet ne yapsa, bir türlü yaranamıyor...
    • 20 Ekim 2011 Bu açık bir cinayettir, bir savaş ilanıdır
    • 29 Eylül 2011 PKK vuruyor, ancak kışkırtamıyor...
    • 21 Haziran 2011 Erdoğan'ı tarihe asıl Kürt sorunu geçirir...
    • 22 Nisan 2011 Türkiye, BDP'ye sahip çıktı

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,708 µs