En Sıcak Konular

Ertuğrul Özkök


Ertuğrul Özkök
0 0 0000

Gecenin sırrı çözülmeye başladı



GAZETECİLİK tecessüsüm, gidiyor geliyor, hep o geceye ve o güne takılıyor.

Gece; Genelkurmay’ın, siyasi hayatımıza bomba gibi düşen internet açıklamasını yaptığı gece.

Gün ise Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Dolmabahçe’de baş başa iki saat boyunca konuştuğu gün.

* * *

Dolmabahçe şifrelerini çözmeye çok uğraştım.

Ama bir santim bile ilerleme sağlayamadım.

Başbakan’ın ağzından ilk cümleyi ben sökebildim.

"Birbirimize söz verdik. Kimseye anlatmayacağız."

İkinci adım yine Başbakan’dan geldi:

"Bir Allah, bir ben, bir de Genelkurmay Başkanı biliyor."

Aslında bu iki cümle bile çok şey anlatıyor.

Demek ki o gün Dolmabahçe’de, "sır olarak" kalacak çok önemli şeyler konuşulmuş.

Belki de bunun sonuçları bile alınmaya başlamış.

Mesela Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in, hemen ertesi gün aday olmak üzere görevinden ayrılması.

Ve önceki gün açıklanan listelerdeki yeri.

Yedinci sıra...

Bana göre, Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt arasında, Dolmabahçe’de yapılan görüşmenin içeriğini alan gazeteci, önümüzdeki yılın bütün gazetecilik ödüllerini almaya adaydır.

* * *

O günü çözemedim.

Ama son günlerde yaptığım birçok görüşmede, o gece neler olduğuna dair bazı ipuçları elde etmeye başladım.

Yani Genelkurmay açıklamasının yapıldığı gece.

Başbakan, böyle bir açıklama yapılacağını, açıklama internet sitesine konmadan bir süre önce öğreniyor.

O sırada tam yatmak üzeredir.

Ömer Çelik arıyor ve "Sayın Başbakan, Metehan Demir, Haber Türk kanalında ilginç bir haber veriyor. Genelkurmay biraz sonra internet sitesine çok önemli bir açıklama koyacakmış" diyor.

İşte tam bu noktada ilginç bir bilgiye ulaştım.

Başbakan, bu konu hakkında bilgi almak için Genelkurmay Başbakanı’na ulaşmaya çalışmış.

Bu bilgi birçok gazetede, köşe yazılarında yer aldı.

Ama biz, Başbakan’ın, bildiri siteyi konduktan sonra Genelkurmay Başkanı’nı aradığını sanıyorduk.

Başbakan’a çok yakın bir siyasi kişilikten aldığım bilgiye göre Erdoğan, bildiri siteye konmadan önce Büyükanıt’ı aramış.

Telefona yaver çıkmış ve "Komutan istirahata çekildi" demiş.

* * *

Neticede Başbakan bildiri siteye konmadan Komutan’a ulaşamıyor.

Ertesi gün aramaya devam ediliyor.

Bu defa "Karayolundan İstanbul’a hareket etti" bilgisi veriliyor.

Güvenli iletişim kurulmasını sağlayan şifreli telefonun bulunmadığı belirtiliyor.

Başbakan Genelkurmay Başkanı’na öğle saatlerinde ulaşabiliyor.

Yani Genelkurmay açıklaması internet sitesine konduktan 12 saat sonra...

Şimdi düşünüyorum...

Dolmabahçe’deki "eldivensiz", "samimi" konuşma daha önce yapılsaydı acaba bu talihsiz bildiri engellenebilir miydi?

Bence engellenebilirdi.

Öyle tahmin ediyorum ki, Dolmabahçe buluşması, önümüzdeki döneme ait bazı sorunların envanterinin çıkarılmasına ve çözümü için adımların atılmasına vesile oldu.

* * *

Şimdi samimi bir soruya geliyorum.

Ben gazeteci olarak, Dolmabahçe sırlarını çözebilmek için elimden gelen gayreti göstereceğim.

Ama gazetecilik şapkamı çıkarıp, vatandaş şapkamı giyince, "İnşallah ikisi de sözlerine sadık kalır ve bunu açıklamak yerine, gereğini yaparlar" diye düşünüyorum.

İki tarafa da bir tavsiyem var.

Çevrelerindekilere kulaklarını tıkamaları gerekir.

AKP’nin sözde "liberal" fanatikleri eminim şu dolduruşu yapacaklardır:

"Seçilmiş iktidar, atanmış askerle iktidarı paylaşır mı?"

Genelkurmay Başkanı’nın etrafındakiler de şunu söyleyecektir:

"Taviz verme, bastır."

Ben de şunu söyleyeceğim.

"Bunların hiçbir önemi yoktur. Önemli olan Türkiye’nin istikrarı."

O nedenle lütfen kulaklarınızı tıkayınız...

 

hürriyet

 



Bu yazı 1,094 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 10 Ocak 2011 İslam’ın samimi sesi bu mektupta
    • 23 Eylül 2010 Hayır Ahmet, babanı sen öldürttün!
    • 2 Temmuz 2010 Halk avukatları silkeliyor
    • 1 Haziran 2010 Size sesleniyorum İsrailli dostlarım
    • 15 Mayıs 2010 O kitabı yeniden yayınlamak isterdim
    • 11 Şubat 2010 Postmodern faili meçhuller
    • 7 Ocak 2010 Eyvah, yine dil zaptiyeliği mi
    • 5 Ocak 2010 Önümüzdeki dönem yükselecek yazarlar
    • 3 Ocak 2010 Genel yayın yönetmeni nasıl gider
    • 9 Aralık 2009 Herkesin iki oy hakkı olmalı
    • 25 Kasım 2009 Ergenekon sanığı ile ortak hisler
    • 12 Kasım 2009 Bu da benim ilerleme raporum
    • 14 Ekim 2009 Kimse bana şunu sormadı
    • 1 Ekim 2009 Jurnalci gazetecilere yazıyorum
    • 16 Eylül 2009 Provokatör veya yoldaş
    • 11 Eylül 2009 Gazetecinin felaketi
    • 27 Ağustos 2009 Ben, gazeteci Ertuğrul Özkök
    • 28 Temmuz 2009 Cesur Türkler, cesur Kürtler
    • 16 Temmuz 2009 Manşet yapmamak doğru muydu
    • 8 Temmuz 2009 Kavgayı bitirmek için plan

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,004 µs