En Sıcak Konular

Cengiz Çandar


Cengiz Çandar
0 0 0000

“Türkiye’ye veda mesajı,”Amerikan aşırı sağı ve uzantıları...



Türkiye’de “içe kapanmacı”, üstlendikleri sıfatla “ulusalcı” çevreler, aslında “Amerikan aşırı sağı”nın içimizdeki uzantılarından başka bir şey değiller.

İngiltere, rolü, bir bakıma kültürel uzantısı gibi mayalanan Amerika Birleşik Devletleri tarafından 20.yüzyılın ortalarında devralınana dek, yüzyıllar boyu dünyanın en güçlü ülkesi idi.

“Güneşin Batmadığı İmparatorluk” tanımı, Avrupa karasından kopmuş, Atlantik Okyanusu’nun başlangıcında konumlanmış bu ada devleti için geçerliydi.

Ve, bu İngiltere –daha doğrusu içinde İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’yı da barındırdığı için Birleşik Krallık- bu şöhretiyle ters orantılı biçimde 1960’lı, 1970’li yıllar boyu “dünyanın taşrası” görüntüsü veren pejmürde bir haldeydi. Margaret Thatcher, 1980’lerde bu ülkeyi ayağa kaldırdı ve dünyanın en eski sosyalist partilerinin başında gelen İşçi Partisi’ne 16 yıl iktidar yüzü göstermedi. Ta ki, Tony Blair adında bir genç adamın, “günün gerçekleri”ne uygun, “yenilenmeci” bir çizgiyi partisine egemen kılarak, göz kamaştırıcı bir seçim zaferi kazanmasına kadar.

Tony Blair, iktidarının 10 yılı boyunca, İngiltere’yi Avrupa’nın en müreffeh devleti yapmakla kalmadı, Muhafazakar Parti’yi iktidara da yakınlaştırmadı. Bugün, İngiltere, ekonomik refah, özgüven vs. her bakımdan, AB’nin büyük ülkeleri arasında Almanya ve Fransa’nın hayli önüne geçmiş durumda.

Tony Blair, başarılarla taçlandırdığı kişisel iktidarını, seçimleri beklemeden, önceki gün parti genel başkanlığını Gordon Brown’a devretti. Yarın (Çarşamba) günü de, Başbakanlık makamını terkedecek.

İngiltere’nin 20.Yüzyılı’nı 21.Yüzyıl’a bağlayan ve ülkesini yeniden yücelten, dünyanın “ağır siklet” devlet adamı fıkdanı çektiği şu döneminde kalibresi tartışmasız en yüksek uluslararası şahsiyet, Tony Blair, gider ayak, “Tüm Dünyanın Gözü Türkiye’de” başlıklı bir veda yazısıyla, ülkemiz hakkındaki görüşlerini Milliyet aracılığıyla, ülkemize de iletti.


*** *** ***


Türkiye’nin bazı kurumlarının bir “ibret vesikası” olarak duvarlarına asması, bireylerinin arşivlerinde saklamaları gereken değerdeki Tony Blair’in Türkiye’ye ilişkin görüşlerini içeren yazıdan belirli bölümleri kayda geçirelim:

“Tüm dünyanın gözü Türkiye’nin üzerinde; çünkü muhteşem ülkenizin durmaksızın devam eden modernleşme süreci, yalnızca Türkiye için değil aynı zamanda Avrupa, Ortadoğu ve bütün dünya için yaşamsal bir önem taşıyor. Görev süremin şu son günlerine yaklaşırken, Türk halkına ekonomik ve siyasi reformları devam ettirip, demokratik kurumlarını güçlendirmek suretiyle Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefine ulaşma konusundaki kararlılık ve direncini koruması çağrısında bulunmak istiyorum...”

“Türkiye, Batı ve Müslüman dünyasının bir arada var olamayacağını söyleyenlere verilebilecek en iyi yanıt olarak dimdik ayakta durmaktadır.

Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bu laik, çağdaş Avrupa demokrasisi, modern olmanın daha az Müslüman olmak anlamına gelmediğinin yaşayan en canlı örneğidir; demokrasi, eşitlik ve özgürlük isteme, dininizi reddetmek anlamına gelmez ve yine aynı şekilde Avrupa’ya yakınlaşmak da İslam’dan uzaklaşmak demek değildir...”

“Çok yakında Avrupa’nın en büyük altıncı ekonomisi haline geleceksiniz. 2050 yılı itibarıyla ise mevcut büyüme oranlarıyla dünyanın en büyük on ekonomisi arasında yer alacaksınız... Bu yıl yabancı yatırım hacminin 30 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bu durum, yaşam standartlarınızı yükseltip, yerel ve uluslararası düzeyde çok büyük iş imkanları yaratırken, sağlanan gelişmeler zincirleme etkilerini Irak da dahil olmak üzere bölgesel ekonomiler üzerinde de gösteriyor.”

Ülkemizin bugüne kadarki performansı ve geleceğe yönelik potansiyeli hakkında böylesine parlak bir tablo çizen, Tony Blair’in “terörizm ve mücadele yöntemleri”ne ilişkin şu gözlem ve uyarılarına kulak vermekte de yarar var:

“Türkiye, PKK’dan kaynaklanan son derece büyük bir terör tehdidi ile karşı karşıyadır... Ancak, İrlanda kökenli terörden öğrendiğim üzere, kuvvetli güvenlik önlemlerinin, şiddeti reddeden kişilerle girilecek siyasi bir süreçle birleştirilmesi gerekiyor.”

Bu sözlerin, on yıllardır çözüm bulunamayan ve nice can alan Kuzey İrlanda’daki terör ortamını sona erdirmeyi bilmiş bir devlet adamından gelmesi önemlidir. Devam edelim:

“Sınır ötesi askeri harekatın getireceği kısa vadeli kazançlar, uzun vadeli bölgesel istikrarın kötüleşmesinin yaratacağı felaketin altında süratle kaybolacaktır.”

Bu son cümleyi, dönüp tekrar ve tekrar okuyun ve düstur haline getirin...


*** *** ***


Blair’in “Türkiye’ye veda mesajı”nın bence “crescendo”su şu cümleleri:

Çağdaş dünyada ülkeler, içe dönüklüğe yönelerek değil, dışarı bakıp oluşturdukları uluslararası ortaklıklar ve bu şekilde dışarıda kazandıkları nüfuz yoluyla güçlenmektedir.”

İşte, uluslararası sahada “başarı”nın sırrı.

Ve, ne kadar ilginç ki, “Anglo-Sakson eksen”in Avrupa ucundaki Tony Blair, Türkiye’ye Avrupa Birliği yolunda, demokrasisini güçlendirerek yürümek yolunda sebat önerir ve buna arka çıkarken; bu “eksen”in diğer ayağında, Washington’da bir “klik”, Türkiye’nin Avrupa Birliği hedefini terketmesi yolunda vaazlar veriyor, ellerindeki kimi “enstitü”lerde Türkiye’nin demokrasisini iptal etme hesabı güderek, “senaryolar” tasarlıyor, tartışmalar düzenliyor, düzenlettiriyor.

Türkiye’de “içe kapanmacı”, üstlendikleri sıfatla “ulusalcı” –bunların bir bölümü düpedüz demokrasi-karşıtı, darbeci- çevreler, aslında “Amerikan aşırı sağı”nın içimizdeki uzantılarından başka bir şey değiller.

Bugünün Türkiye’sinde yurtseverlik ve ulusal çıkarı herşeyin üzerinde tutmak, “dışa açıklık” ve “demokrasi yandaşlığı”ndan geçiyor...

referans



Bu yazı 1,082 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 2 Mart 2012 'İç savaş salgını' ve 'korunma yolları'...
    • 8 Şubat 2012 Türkiye, Suriye'de savaşa mı gidiyor?
    • 13 Temmuz 2011 Diyarbakır DTK'nın, BDP Ankara'nın
    • 22 Haziran 2011 Türkiye'nin doğru Suriye pusulası
    • 14 Haziran 2011 Yeni anayasa için AK Parti-BDP-CHP uzlaşması
    • 13 Mayıs 2011 İktidar Kürt sorununu anlamalı
    • 16 Nisan 2011 AK Parti'nin Güneydoğu'da 'siyasi ricatı...'
    • 12 Nisan 2011 Aday listelerini okuma kılavuzu
    • 1 Mart 2011 Hoca ve 28 Şubat'ın cenazesi
    • 22 Şubat 2011 Libya: Osmanlı dominosu ve Bingazi'deki kan davası
    • 19 Şubat 2011 Ergenekon faturası
    • 5 Şubat 2011 Mısır'ın tarih yazdığı gün...
    • 8 Ocak 2011 Hizbullah tahliyesi mi rönesansı mı?
    • 5 Kasım 2010 TAK, ne kadar PKK, ne kadar 'Ergenekon?'
    • 29 Ekim 2010 'Tek Cumhuriyet'in iki Ankara'sı
    • 26 Ekim 2010 Bu gidişle katilden çocuk yaratılacak
    • 6 Ekim 2010 Washington'daki Türkiye
    • 1 Ekim 2010 Daha seyahatin başı, çözümün eşiği değil...
    • 29 Eylül 2010 Türkçeye onurunu iade edin
    • 21 Eylül 2010 Hakkâri provokasyonuna inat

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,191 µs