En Sıcak Konular

Hüseyin Hatemi


Hüseyin Hatemi
0 0 0000

Seçimden önce ve sonra



Seçimden sonra mazotu bir liraya satacağız. –Bazı şeyleri yapamazsınız mîrim, yahut mazotu ucuzlatarak sözünüzde dursanız bile, bu çok kısa süreli olur ve mazotla işi olmayanların temel ihtiyaç maddelerine zam yaparak “ekmek ucuzlayacak demedim ki, mazot ucuzlayacak dedim” dersiniz.

Aslında bütün partilerin önce “sevginin adaleti”ni vaad etmelerini ve bu vaadlerinde içten olmalarını isterdim. İnsan yalnız ekmekle yaşamaz. Yalnız mazotla hiç yaşamaz. Anayasa'nın değiştirilemez maddesi, Türkiye'nin bir ucuz mazot devleti olduğunu değil, demokratik ve sosyal Hukuk Devleti olduğunu söyler. Mazotu değil de bu hedefi halka ucuzlatamaz mısınız? Daha iyisi, bu Hukuk Devleti'ni halka bedava sunamaz mısınız?

Heyhat! Herkes bunu beklemiyor. Böyle bir isteği “ütopya” cümlesinden sayıyor. Seçimden önce biz ne istediğimizi belirleyelim ki, seçimden sonra da perşembemiz, çarşambamızdan belli olsun! Aşk olmayınca, seçimden sonra da sevgi ve adalet düzenini meşk edemeyiz. Önce “dil der yâr” (gönül sevgilide) olmalı ki seçimden sonra da “dest der kar” (el işte) olsun! Hangi işlerde? Ancak gönül yâr ile olursa el de hayırlarda olur.

Gönül yâr ile olmazsa ne olur? İnsan şaşkınlıktan kurtulamaz. Meydanlarda “ülkeyi sattılar!” diye kükreme taklidi yaparken, programlarda “Amariga'ynan istiratecik işbirliğini geliştiriceez!” deyû yazar olmadı Mîrim! Gönül yâr ile olmazsa, ülkemizi - Allah korusun - Irak'a çevirecek bir sürece girmek mukadderdir. Meydanlardaki kükreme taklitleri sözdür, uçar; programınızdaki yazı kalır. Bu yazının anlamı da okumasını bilen için, “ABD'ye abede olmak” demektir.

“Demokratik ve sosyal Hukuk Devleti olma hedefimizin önündeki engelleri kaldırmak için canla başla çalışacağız” diye haykıran ve içtenliği konusunda güven veren bir aday duydunuz mu? Duydunuzsa yine de dikkat edin: - Ben elhamdülillah kuş avcılığı yapmadım, ne var ki duydum: Kuş avcıları, güzel sesli bir kuşu tuzak kafese koyarlar, onun sesine kapılarak tuzağa tutulan kuşları bu yöntemle avlarlarmış. Partinin başının sîmasına ve vaadlerine bakın, ökse bülbüllerinin sözlerine kanmayın! Her seçimde partiler adayları arasına ökse bülbülleri de koyarlar. Bunların sözlerine değil, başkanın sözlerine önem verin! Seçiminizi ona göre yapın!

AKP yine iktıdara gelirse, Prof. Dr. Zafer Üskül'ün “yeni Anayasa” terennümünün bir ökse bülbülü şakıması olarak görülmeyeceği güvencesini versin! Gerçekten dört vavlı, her vav “altı” değerinde hesap edilirse (24) ayar bir Anayasa bilinci ve isteği yoğun bir şekilde toplumda varsa, niçin olmasın? Bu bilinç ve istek yeterli yoğunlukta değilse, bir zamanların (1961 Anayasası sonrası Adalet Partisi dönemi) “Millet plân değil pilâv istiyor” tarzında sloganların bini bir para olur: Millet üskül değil püskül istiyor! Millet Anayasa değil, baba kasa istiyor” vs. Bir zamanlar İstanbul'da, Kuruçeşme'deki Mülkiyeliler Birliği'nde, Zafer Üskül Bey ile ve diğer bazı zevat ile bir araya gelerek “göl belki maya tutar!” düşüncesiyle bir Anayasa metni hazırlamaya çalışmıştık. Ben o sıralarda 1402-zede idim. Daha ilk toplantıda esasen çok zayıf olan ümidimi kaybettim, buna rağmen son toplantıya kadar bu heyetin her toplantıya yazılı öneri ile gelen tek üyesi de fakıyr oldu. Sonuç da tahmin ettiğim gibi çıktı: Havanda su döğdüğümüzü biliyordum, sonra bu suyu belki maya tutar diye göle kattık, göl maya tutmadı! Doğrusunu söylemeli: Esasen bu maya da evlere şenlik bir mayaydı. Hey'etimizin yaşlı, saygıdeğer, gün görmüş bir sosyalist üyesi, bir gün ben yine yanımda getirdiğim “varak-ı mihr-ü vefa”yı, Anayasa'nın o günkü programda olan bölümü için âcizane önerimi okuduktan sonra, yanında hiçbir yazılı metin getirmeyip karîha-i hümâyünundan konuşan bu zat söz alarak şöyle dedi: - Hatemi arkadaşım burada ne dediyse, ben de onunla tamamen karşıt olan noktada yer alıyorum! Buraya kadar olağandışı hiçbirşey olmadığı için ben de acı bir sükût çehresine bürünmekle yetindim. Ne var ki ardından “maamafih” diye başlayarak, teker teker, benim bütün tekliflerimle mutabık olduğunu da açıklayınca daha fazla acı duydum ve sordum: –Sonuçta, ilk söylediğinizin tam aksine, tam bir mutabakat halinde değil miyiz? Aldığım cevap zarîfane bir “hık-mık” oldu.

Ey Azîzan, şahit olun: AKP muzaffer olursa, Zafer Bey'e seçim öncesi terennümlerini hatırlatacağım.

yenişafak



Bu yazı 699 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 9 Aralık 2007 Gölgeyi düzeltme gayretleri
    • 8 Ekim 2007 Ilımlı İslam şifresi
    • 30 Temmuz 2007 Yeni Anayasa
    • 15 Temmuz 2007 Seçimden önce ve sonra
    • 27 Mayıs 2007 Dürüstlük ilkesinde uzlaşamadık

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,467 µs