En Sıcak Konular

Hüseyin Hatemi


Hüseyin Hatemi
0 0 0000

Yeni Anayasa



1924 Anayasası'nda, Atatürk veya Kemalizm adı geçmiyordu. “Benim nâçiz vücudum bir gün gelir, toprak olacaktır” diyen Devlet Reisi; “Kemalizm” gibi bir terimin Anayasa'ya konması ile, kendisinden sonra “Fuzuli Kemaller”in zuhur ederek Millet'i taciz edeceklerini çok iyi sezmişti. 1937 yılında, o dönemin şartlarına göre, Cumhuriyet Halk Partisi'nin “altı ok”u 1924 Anayasası'na girdi. Türkiye Devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve devrimcidir. (inkılapçıdır)

1961 Anayasası'nın 2. maddesinde de “Atatürk Milliyetçiliği” veya “Kemalist milliyetçilik”ten söz edilmedi. Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik (yeni!), lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Böylece; “milliyetçi” yerine “milli” denmiş, “halkçı” yerine “demokratik”, “devletçi” yerine “sosyal” denmiş, Lâiklik de yerinde bırakılmış, “devrimler” yerleştiği için de artık “devrimci” denmeye gerek görülmemiş, Devlet şeklinin “cumhuriyet” olduğu hakkındaki anayasa hükmü değiştirilemeyeceği için de (m.9), “Cumhuriyetçi Cumhuriyet” den söz edilmesi de gereksiz bulunmuştu.

Atatürk isteseydi, 1924 Anayasası'nın başlangıcına kendisinin “ebedî şef” veya “ölümsüz önder” olduğunu yazdırtabilirdi. Ne var ki Atatürk böyle bir şey yapmazdı. Vefatından (44) yıl sonra, 1982 Anayasası'nın başlangıcında Atatürk “ölümsüz önder” diye anıldı ve bu da bir çok “Kemal”in, kendilerinin Atatürk'de fani kıldıkları ham hayaliyle, sabahları tıraş olurlarken aynadaki akislerinde Atatürk'ü görerek vecde ve ardından cezbeye kapılmalarına yol açtı. Merhum Kemal Sunal'ın anısıyla birlikte, bu cezbeye kapılmayan Kemâl ehlini tenzih ederim.

2. maddeye de “Atatürk milliyetçiliği” terimi girdi. “İnsan haklarına dayanan” ibaresi yerine “İnsan haklarına saygılı” ibaresi kondu. Ne var ki “insan haklarına saygılı” değil, “insan haklarından kaygılı” bir uygulama sürdürüldü. İçte adalete riayet edilmezse, elbette Merhum Atatürk'ün dediği gibi, “dahili ve hârici bed-hâhlar”ın elbirliği ile, ülke çok zorlu günler geçirecekti. “Atatürk Milliyetçiliği”; meselâ Rühban okulunu kapatmayı gerektirse idi, Atatürk'ün kendisi kapatmaz mıydı? Atatürk devrinde, meselâ kürt kökenli komutanlara güvensizlik mi duyuluyordu?

Olan oldu ve nihayet “eyalet” düzenine geçilmesi taleplerinin ileri sürüldüğü bir devreye geldik!

Ey kendilerini telve-i cezvede ikinci Atatürk gören cezbe Erbâbı! Tekrar yangına körükle gitmeyin! Bazı çocukcağızların, kendilerini örümcek -adam, uçan-adam vs. sanıp kendilerini pencereden atmalarına benzer çocukça davranışları bırakın! Kürt kardeşler! Siz de bu davranışlara tepki gösterip İblis'le aynı çuvala girme gafletini terk edin! Merhum Bedi'uzzaman, Kürt kardeşlerin Türk kardeşlerden ayrılmalarını aslâ istemez, Türkçe'nin resmi dil olması gerekliğini de kabul eder, sadece ve çok haklı olarak, Kürtlerin de eşit insanlık onuruna sahip vatandaşlar olmasında dayatırdı. Siz de sadece bu noktada dayatın, Deccal oyunlarına siz de gelmeyin! Anayasa'nın, Türkçe'nin resmi dil olduğu kuralı da muhafaza edilmeli eyalet sistemine de geçilmemeli, ne var ki Kürt vatandaş ve kardeşlerimiz de ana dillerini -resmi dil olarak değil- kullanabilmelidir. Sağduyu ve karşılıklı güven ve sevgiye dayanan bir uzlaşmaya varılamazsa, iki halk da bunun acısını zorlu çeker! Zafer Üskül Bey; bu alanda uzman bir kişi olarak, nabza göre şerbet veremezdi! Nasıl “Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyetçidir” demenin anlamı yoksa, resmi dil Türkçe olduktan eyâletler düzeni kabul edilmedikten, Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes de “Türk” olduktan sonra; bir de “Atatürk Milliyetçiliği” terimini kullanmak, kendilerini “ikinci Atatürk” vehmeden bazı emekli assubayların çoğalmasından ve bu “tez”in “antitez” doğurmasından başka birşey sağlamaz, her “tez” ve “antitez”den de mutlaka hayırlı bir “sentez” doğmaz!

Lâikliğe gelince; sürekli savunduğum görüşü yine tekrarlayacağım. Kanaatimce, Anayasa m.2; bir ifadeye bağlanmalıdır:

Türkiye Cumhuriyeti; İnsanlık onurunda eşitlik ilkesi ile Adalet ve Hakkaniyet İlkesinden ve Hukuk Devleti'nin evrensel diğer ilkelerinden; İstisnasız olarak hiçbir dini veya felsefi görüş karşısında asla taviz vermeyen, demokratik ve sosyal Hukuk Devletidir”. Böylece; Alman anayasası'nda olduğu gibi, “Lâiklik” terimi gibi üzerinde uzlaşma sağlanamayan bir terim yerine, nedense bu terime ve Kemalizm terimine gelince “özü değil, sözü!” diye dayatan zevâta rağmen, terimin doğru özü Anayasa'ya girmiş olur.

Ey evliyâ-i umûr ve vükelâ-i Cumhûr olan Azizan! Size kendimin de beğenmediği bir “kar helvası” sunmuyor, âcizane, bu sorunun çözüm yolunu gösteriyorum. Dumanlı terimlerin yol açtığı dumanlı havladan hoşlanan kurt ve tilkilerden korkup iyi bir Anayasa yapmayacaksanız, bari Millet'e karşı burnunuz uzamasın, 1982 Anayasası'nı yerinde bırakın! Sadece “dostlar alışverişde görsünler” düzeltmeleriyle yetinin! Anayasa'nın temel ilkeleri; Tabii Hukuk'un evrensel ilkeleri olmadıkça, depreme dayanıklılık sağlanamaz. Ya Üskül, ya Püskül vesselâm! (Püskül evlerden ırak ola!)

yenişafak



Bu yazı 689 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 9 Aralık 2007 Gölgeyi düzeltme gayretleri
    • 8 Ekim 2007 Ilımlı İslam şifresi
    • 30 Temmuz 2007 Yeni Anayasa
    • 15 Temmuz 2007 Seçimden önce ve sonra
    • 27 Mayıs 2007 Dürüstlük ilkesinde uzlaşamadık

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,893 µs