En Sıcak Konular

Cevdet Batu



Cevdet Batu
0 0 0000

'Hain kılıçlar' neremize değdi?



Hayatımda hiç bu kadar zorlanmadım. Nerden tutmalı, neresinden başlamalı…

Halbuki çok kolaydı… Şen şakrak siyaset konuş, gündemi yakala; iyice takip et, sakın ha kaçırma… Mehmet’ten bahset, basiretsiz siyasetin tosladığı duvarı tanımla. Hangi oylar kime çıkar hesapla… Ders çıkar yaşananlardan, olmadı mı, bir daha… Kıvrak zekanı kullan, albeniyi tanımla. Atılan bombalar, uçuşan kurşunlar… Gerçek ama sana sanal hayatlar… Peşinden koş-dur, yorulunca soluklanırsın, yola koyul sonra, enerji toplayınca…

Mine’yi anlat mesela… Söylediklerinden yola çık, topluma dair hezeyanlarından; nasıl da köpürtüyor ağzını baksana, yuvarla… Anlat ki bitmesin zaman. Sen anlattıkça uzasın yaşam, sığmasın köşelere bucaklara. Huysuz ‘baba’nın eli değdi mi sandığa, durma fısılda kulaklara: Sen bilirsin yapacağını, arkana bakma! Anlat dönsün bu dünya, çark dönsün, sistem işlesin. Çorba kaynasın, tuzumuz çorbaya ilişsin.

Kolaydı ya… Başlamak da kolaydı, bitirip kapıya kilit vurmak da. Ama olmuyor işte, hiç bu kadar zorlanmadım hayatımda, şu yazıya başlayıp adam akıllı bitirmek için.

Çünkü sözün üstüne söz ancak bir anlam ifade ederse söylenir. Şu sözlerin üstüne kim ne diyebilir:

Sonra büyüdüm, sevdim ve yanıldım.
Kesti içimizi hain kılıçlar, ırkından utandıklarım.
Kamplara ayırdı zaman bizi,
verdik hiç almayı hesap etmeden,
bekledik bir gün terk edilmeyi asla düşünmeden…

Kasvetli bir sonbahar günü tanıştım bu dizelerle… Aslında dize değillerdi, ama ben onlara olması gereken şekli verdim. Tanıdık geldi vurgusu, kırgınlığı, hırçınlığı… Yazarın hesapsız bu hıçkırıkları gençliğimi gözlerime getirdi. Umutsuzluğa mahkum tüm yaşadıklarımı içine çekti. İhtiyar ellerim titredi, gözlerimin feri bakın nasıl devam etti: 

Şimdi en ağır acılar, en tuzlu yaralar
en sevdiklerimizden yadigar kaldı bize…
Kirlettiler Boğaz’ın mor salkımlarını,
tatlı hatıralarını ednâ ruhlar.
Yakışıksız insanlar oynadı hayatımızla…
İkiye ayırıyorum yaşam seni;
Unutmak istediklerim
ve asla unutmak istemediklerim.

Başıboş bir ruh izlenimi bıraktım sizde, değil mi? Yaşam törpülüyor inanın, ruhumun dizginlerini eline alıyor. Savuruyor beni oradan oraya, bakmışsınız bir uçtayım bir gün, bir bakmışsınız başka bir sınır karakolunda. Ruyu zemin altımızdan uyanıyor, dikkat edin sendeliyor yaşam… Gözleri buğulanıyor kalemin ve damlayan kırmızı mürekkep neler döküyor beyaz kağıda:

Keşke arkamdan dolapların döndüğünü hiç görmeseydim de
hep çocukluğumdaki gibi
o dolaplara döne döne ben binseydim.

Unutmak istediklerin ben miyim? Belki de öyleyim… Ama ben en çok senin Bağlaç’ını sevdim. Hani diyordun ya ‘Cümlelerde bağlaçlarla bağlanan kelimeler, iskelelere halatlarla bağlanan vapurlar gibi bile şöyle bir yan yana gelemedik seninle…’ İşte böyle… Uzun ömrümün kısa sözcüklerle betimlenmiş hali… Güneşin cilvesi, Boğaz’ın nemi… Ben en çok bunları sevdim. Yazan kalemi, dokunan teni… Bak işte aynen böyle…



Bu yazı 1,537 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2008 Kissinger Erdoğan'a ne yazdı
    • 22 Kasım 2007 Türk usulü çalışkanlık: Yumurta kapıya dayanınca!
    • 16 Kasım 2007 ‘Vahdettin haindir’ diyenler parmak kaldırsın!
    • 17 Ekim 2007 Göğsümdeki Amerikan bayrağı!
    • 14 Ekim 2007 Kimin nesi bu Facebook?
    • 7 Ekim 2007 Müjde Ar’ın gazoz kapağı
    • 5 Ekim 2007 Asıl Truva atı Fransa’ymış…
    • 26 Eylül 2007 Korku rehberi: Türbanlılarla ilgili acayip saptama!
    • 21 Eylül 2007 “Çok istiyorsa türbanı Erdoğan ve Gül taksın!”
    • 17 Eylül 2007 'Allah’tan Sami’ye: Türk muhafazakarlığının yeni harfleri!
    • 11 Eylül 2007 'Hain kılıçlar' neremize değdi?
    • 2 Eylül 2007 11 Eylül’den önce, 11 Eylül yazısı
    • 23 Ağustos 2007 Bekir Coşkun da beni kovacak mı?
    • 9 Temmuz 2007 Meydanlarda seçim kakofonisi!
    • 5 Haziran 2007 Yeniler için en önemli ders: Bir kişiden uzak durun!
    • 21 Mayıs 2007 “Putin’in gizli ordusu!”
    • 5 Mayıs 2007 Muhtıra günlerinde aşk!
    • 29 Nisan 2007 Deniz Baykal’a güzellemedir!
    • 24 Nisan 2007 Habertürk’ü yakan Melih Meriç değil, Bülent Arınç!
    • 13 Nisan 2007 Huzur formülü!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,763 µs