Hatırlayın 1990'larda PKK Güneydoğu'da fırtına estirirdi. İstedikleri zaman bir çağrı yapar, esnafa kepenk indirtir, " dükkanlarınızı açın" dedikleinde de, kepenkler kalkardı. Bölgenin büyük bölümünde etkinliği vardı. Bazı bölgeler gündüzleri güvenlik kuvvetleri, hava kararınca ise PKK'nın kontrolüne geçerdi.
Kırsal alanda 100-200'er kişilik gruplar halinde dolaşırlar, kurtarılmış bölgeler oluşturmaya çalışırlardı.
Ancak bu etkinlik uzun sürmedi.
1998'e gelindiğinde, güvenlik güçleri PKK'yı sıkıştırdı, bölgedeki ağırlığını yok etti.
Hemen ardından da Öcalan tutuklandı ve hapse atıldı.
PKK'nın dönüm noktası buydu.
Öcalan, PKK'dan silah bırakıp Kuzey Irak'a çekilmelerini istedi. Örgüt bu emre itaat etti.
1999-2005 arasında PKK, bölgeden büyük oranda silindi. İnsanlar rahatladı. Terör olayları kesildi. Herkes derin bir nefes aldı. Ticaret yeşerdi, halk zenginleşmeye başladı.
PKK ise, Kandil dağında ve Kuzey Irak'ta gitar çalıp şarkı söyleyen ve yavaş yavaş eriyen bir gruba dönüştü.
Eğer biraz daha kalsalardı, eriyecekler ve büyük oranda yok olacaklardı. Onlar da bu tehlikeyi gördükleri için 2005'ten itibaren tekrar silaha davrandılar, farklı taktiklerle terörü yeniden başlattılar.
Özellikle bu yıl PKK eski statüsüne kavuştu. Yine terör, yine masum insanların öldürülmesi...
Bugün durumdan çok memnun görünüyorlar.
Türkiye, PKK'nın terörüyle sarsılıyor. Bölge, PKK yüzünden savaşa girmek üzere.
Beyaz Saray'da onlardan söz ediliyor. Bağdat yönetimi bu işin içinden nasıl çıkabileceğini hesap ediyor.
Yayınlarını, açıklamalarını izlediğinizde, yeniden gün ışığına çıkmanın keyfini yaşıyorlar.
Ancak farkında değiller, PKK kendi kazdığı terör tuzağına düşmek üzere.
Uluslararası kamuoyu artık eskisi gibi değil. PKK tekrar ve güçlü bir şekilde terörist damgasını yiyor. Daha da önemlisi, giderek siyaseten de korumasız kalıyor.
Araplar, PKK'nın Türkiye'yi kışkırtmasından rahatsızlar. Kuzey Irak Kürtleri, PKK'nın kendilerine de zarar vermeye başladığını görüyorlar ve eski yaklaşımlarını terk ediyorlar. ABD ve Avrupa Birliği, PKK'yı terörist daha da ötesi ortak düşman görüyor.
Belki bizim istediğimiz kadar etkin destek vermiyorlar, ancak o da gelecek.
PKK'yı asıl rahatsız eden, Güneydoğu halkının eylemler konusunda giderek rahatsızlık duyması ve sesini yükseltmeye başlamasıdır. Bölge halkının çoğunluğu da, Kürt siyasetçilerinin bir bölümü de , aynı görüşleri seslendiriyorlar.
"Terörle bir yere varamayız" diyorlar.
PKK'nın destekği tümüyle kesilmiş değil, ancak çoğunluk silahlı mücadeleyi istemiyor.
PKK, kendi tuzağına düşmek üzere olduğunu görmüyor.
MEDYA, MUTLAKA SAVAŞ İSTİYOR...
Türk kamuoyunun Kuzey Irak'a yönelik ne kadar çok savaş istediği, önceki gün yeniden ortaya çıktı.
Genelkurmay Başkanı Brüksel'deki NATO toplantılarına katılıyordu. Haber merkezlerine bir haber düştü. Sınır ötesinde, bir karakolun bombalandığı bilgisi veriliyordu. Gazeteciler hemen bölgeye gittiler. Ve "olay" yerine vardıklarında şaşırdılar. Bombalandığı duyurulan yer Türk sınırından 250 metre ilerde yıkık eski bir askeri karakoldu.
Besbelli, bir zamanlar kullanılmış ve Kuzey Irak peşmergeleri tarafından terkedilmiş, yıkık dökük küçük, iki odalı bir "izbe". Otlar bürümüş, uzun yıllardır kullanılmadığı besbelli.
Muhabirlerden bazıları, kendilerini zorlayarak, buranın Türk askerinin ateşi altına alındığını, havan topu parçalarını göstererek ekranlara anlatmaya çalıştılar. Biraz uzakta Türk karakolu gözüküyordu. Buna rağmen, kimse "PKK bu kadar yakın bir yere karakol kurar mı?" diye sormadı.
Sonuçta önce (Kanal D hariç) ana haber bültenleri, ertesi sabahta bütün gazetelerin manşetleri "Harekat başladı- Türk jetleri PKK'nın yuvasını vurdu" diye çıktı. Hele ünlü bir kanalımız hedef bilgisinin ABD'den gelip gelmediğini tartıştı.
Mutlaka sınır ötesinde bir şeyler oluyordur.
Silahlı kuvvetlerimize ait üniteler Kuzey Irak'ın içinde faaliyet gösteriyor olabilirler.
Sınır boyu dağlar mutlaka bombalanıyordur.
Ancak, kalkıp bütün bu gelişmelere "Harekat başladı. Demir yumruk PKK'nın tepesine indi" demek, kamuoyunu yanıltmaktan başka bir şey değildir.
Kamuoyu öylesine heyecanlı ve kabarık ki, medya en ufak kıpırdanmayı, resmi açıklama beklemeden "Harekat!" diye niteliyor.
Beyler, yapmayın.
Abartmayın.
Bu tempoda gidersek, halkımızı deliye çevireceğiz.
Ayıptır bu kadarı...
posta
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle