En Sıcak Konular

Mehmet Altan


Mehmet Altan
0 0 0000

Kümesteki Kazlar



Demokrasinin Kabe’si sayılan parlamentoların temelinde ne var?

Temelinde vergi var...

Amerikan devriminden tutun da Fransız ihtilaline kadar bütün isyanların nedeni vergi.


O vergiden dolayı başkaldırıya dönüşen isyanlar, bugünkü demokrasinin ruhunu ve özünü oluşturmakta...

Çağdaş ülkelerde kamu bütçesi denildi mi akan sular durur.

Çünkü söz konusu olan halkın cebinden çıkacak olan paradır.

Vatandaşlar sadece verecekleri paralarla yetinmezler onun harcanmasındaki denetim konusunda da şahinleşirler.

Tarihsel süreç, hiçbir kamu yetkilisinin denetimsiz milim para harcayamayacağı bir yapı oluşturmuştur. Tabii, gelişmiş ülkelerde...

Bir zaman önce Amerikan Başkan Yardımcısının bir hafta sonu gezisinde resmi uçak kullandığı için başının derde girdiğini dün gibi hatırlarım.

***

Türkiye’de bütçe, çağdaş demokrasilerin tersine gittikçe önemini kaybediyor. Halbuki, devlet-vatandaş ilişkisini vergi tanımlar.

İnsanlar, tek başlarına yapamayacakları hizmetlerin yapılması için aralarında para toplar, bunu devlete verirler. Devlet de bu paralarla bir hizmet örgütü olarak toplumun ihtiyaçlarına cevap verir. Bu ilişkinin çerçevesini de anayasa ve yasalar belirler.

***

Ne var ki Türkiye’de bütçe konusundaki duyarsızlık, vatandaşlık hukukunda da var.

Bizim topraklarda, doğrusunu söylemek gerekirse, tam anlamıyla vergi alan bir devlet ile vergi veren vatandaş ilişkisinin sağlıklı biçimde kurulduğunu söylemek çok zor.

Normalde Türkiye’de bütün seçmenlerin vergi mükellefi olarak kayda geçip izlenmesi gerekir.

Ama bu noktanın çok uzağındayız. Acaba sadece gerçek vergi verenler oy kullansaydı şimdiki 43 milyon olan seçmen sayımız kaça inerdi?

Nüfusumuzun çok büyük kesimini oluşturan tarım kesimi vergi vermez.

Gene ticaret ile uğraşan bir bölümümüz de standart bir miktarı ‘vergi’ diye verir.

Devlet memurları aslında az para alırlar ama çok vergi veriyor sanırlar çünkü onların işvereni de vergi alanı da aynı devlettir. Halbuki vergi hazineye dışarıdan fiilen giren bir para olmak durumundadır.

***

Aslında bu listeyi uzattığınız vakit elinizde gerçekten vergi veren bir avuç adam kalır. Onlara da ‘kümesteki kazlar’ dememiz bu yüzden...

Devlet vergi mükellefi ile ilişkisini tanımlayıp bunu berrak bir hale getirmediğinden, kısacası ‘doğrudan vergi’ almaya yanaşmadığından bizdeki vergiler ‘ dolaylı’ olarak tahsil edilir.

Sigara içtin vergi...

Telefon ettin vergi...

Benzin aldın vergi gibi...

Nitekim Batı’da dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı yüzde 50 sınırında iken bizde bu oran yüzde 70’e ulaşmış bulunmakta...

***

İş böyle olunca, her ne kadar parlamentoların özünü bütçe oluştursa da bizde süreç siyasal polemikler dışında kimsenin ilgisini çekmeden geçip gidiyor.

Ne bütçe plan komisyonları, parlamenter ciddiyetin nitelikli unsurlarının yarıştığı bir alan...

Ne de parlamentodaki bütçe görüşmeleri bütün toplumun göz kulak kesildiği hayati bir dönem.

Büyük kısım vergi vermiyor... Verenler de kendi paralarının ne nasıl harcandığını, ne de nasıl harcanacağını merak ediyor, izliyor, denetliyor.

***

Örneğin, Türkiye’de Adalet Bakanlığı’na ayrılan payın binde 6 civarında seyrettiği gerçeğini kendi yaşamının çok önemli bir parçası olarak görmeyen birisi, başı derde girdiği vakit adalet bulamıyorsa buna da şaşırmamalı...

Ya da adalet arıyorsa Adalet Bakanlığına ayrılan payın neden binde altıda takılıp kaldığını çığlık çığlığa sormalı.

Aslında bunları uzun uzun sorgulamanın anlamsız olduğunu da biliyorum.

Neden mi?

Çünkü resmi rakamlara göre Türkiye’de 23 milyon çalışan var ve bunların 11,3’ü kayıt dışı çalışıyor.

Yani, yukarıda tanımladığın vergi almayan devlet ile vergi vermeyen vatandaş anlayışının somut belgesi.

***

Türkiye, büyüyor, gelişiyor, ilerliyor...

Neye göre?

Tabi ki kendisine göre.

Dünyaya göre ise, devletin özünü ve ruhunu oluşturan, toplumun sağlığını güvence altına alan vergi meselesi henüz çözülmüş değil...

***

Herkes para peşinde koşuyor ama kimse ‘vergi veren vatandaş’ olmak istemediği gibi, vergi alan bir devlet de istemiyor.

Bu, şu demek...

‘Denetlemekte istemiyorum, denetlenmek de istemiyorum...’

Kısacası bir cangılın parçası halindeyiz.

 
star gazetesi



Bu yazı 1,026 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Ocak 2012 ‘Tanırım, iyi çocuklar’
    • 9 Ocak 2012 Genelkurmay’a o istihbaratı kim verdi?
    • 6 Ocak 2012 Demokrasi ile ‘biat sistemi’ arasındaki fark
    • 30 Aralık 2011 Bombalama emrini kim verdi?
    • 24 Aralık 2011 Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adresi
    • 16 Aralık 2011 Susurluk’ta faili meçhul reytingi...
    • 14 Aralık 2011 Ergenekon büyürken uyuyamam...
    • 4 Aralık 2011 Şikeci siyasetin kirli çamaşırları
    • 2 Aralık 2011 Var mı bu yasayı çıkaracak babayiğit?
    • 30 Kasım 2011 Yüzde 3 Türkiye’yi keser mi?
    • 29 Kasım 2011 Devlet-ulustan ulus-devlete geçemeyince
    • 23 Kasım 2011 Ergenekon’un farkında mısınız?
    • 21 Kasım 2011 Birinci Cumhuriyet Dersim’dir...
    • 14 Kasım 2011 Kozinoğlu kalp krizinden mi öldü?
    • 9 Kasım 2011 Kararı alkışlıyor, Bakan’ı kutluyorum
    • 3 Kasım 2011 Almanya’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtler
    • 31 Ekim 2011 Cinayet işlemeye özgürlük savaşı mı diyorsunuz?
    • 26 Ekim 2011 Hırsızlar da kardeşiniz mi?
    • 20 Ekim 2011 Keşke gerçek bir ordumuz olsaydı...
    • 19 Ekim 2011 Bir İsrailli kaç Filistinliye bedel?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    23,976 µs