En Sıcak Konular

Leyla İpekçi


Leyla İpekçi
0 0 0000

Rahip vuranlar da emperyalizme hizmet ediyor



Son araştırmalara göre ülkemizde en büyük tehdit olarak misyonerlerin görüldüğü ortaya çıkmış. Hayatlarında bir misyonerle karşılaşmamış olduklarını söyleseler de onların tehdit oluşturduğu konusunda halkımızın pek az şüphesi var. Bu topraklarda kendilerinden daha 'yerli' olan herkesi sırf farklı dinden diye 'yabancı' görmeye şartlanmış kişiler için artık bir rahibi, bir papazı bıçaklamak takınılması gereken yegâne tutum olarak meşrulaştırılıyor.
Daha ziyade 'vatan elden gidiyor' gibi yaklaşımlarla milli hassasiyetleri kışkırtılan gençler Hıristiyanları katlederek aslında emperyalizme ve Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek isteyenlere hizmet ettiklerinin farkında değiller. Onlar, kahraman olmak ve kendilerine bu yönde bir kimlik inşa etmek derdindeler. Bu yüzden de ülkenin çeşitli şehirlerinde bir avuç kalmış kiliselerde görev yapan rahipleri tehdit olarak algılamak suretiyle kendilerine bir kimlik bulmuş da oluyorlar kolay yoldan.

'Peki sizin mümin kalbiniz böyle bir korkuya sahiden ev sahipliği yapabiliyorsa, İslam dininin ruhunu benimsemiş olduğunuzdan emin misiniz?' Diye sormak yerine onları 'dinci' gençler olarak lanse ederek korku siyaseti üretenler ise her geçen gün artıyor. Bu korku: Bazılarının 'üniversitede türban serbest bırakılırsa gelip hepimizi kapatacaklar' korkusuna son derece benzeyen bir dille üretilmektedir. Kendi yarattığımız gerçeklere inanma kabiliyetimiz mümin kalbin 'açıklığını' tıkayan baş engellerden biri değil miydi gerçekte?

Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmeye çalışan işgalci, sömürgen ve emperyalist zihniyet tarafından masa başında İslamofobi diye bir kavram üretildi 11 Eylül'den sonra. Bu kavramın içini sadece Amerika'nın yaratıp beslediği El Kaide gibi örgütlerin eylemleriyle doldurulamayacağı biliniyordu. İnsanların gündelik hayatlarında Müslümanların sırf örtünme biçimleriyle bile bir korku yaratmak gerekiyordu. Bu öyle bir hal aldı ki, Batı'da Müslümanlara potansiyel terörist olarak bakanların sayısı hızla artıyor.

Ortada dini imgeleri siyasi algıya indirgeyen ve bundan korku üreten son derece karanlık bir proje var. Özellikle Türkiye'nin AB üyeliğine aday olmasından rahatsız Batılılar için bu ülkede Hıristiyanların bıçaklanması, ensesinden vurulması veya kesilmesi İslam fobisiyle aynı pakete sokulmak suretiyle gündeme sık sık getiriliyor. Ve şu mealdeki sıralamalarla daha sık karşılaşıyoruz:

"Ramazan ayında oruç tutmayanların vurulması, yazarların rahiplerin saldırıya uğraması, Türkiye'deki din ayrımcılığının yayılması, sırf farklı dine mensup olduğu için dışlanan Yezidilerin yok olma aşamasına gelmesi..." Bu sıralamalar sonunda nasıl bir yargıya varılıyor? Tıpkı Osmanlı'nın dağılma sürecinde ortaya atılan ve bu topraklarda yaşayan halkların zaten bu dağılmaya müstahak olduklarını Batılı zihinlere kazımak isteyenlerin hazırlayıp sunduğu 'barbar' gibi nitelemeler yeniden ısıtılıyor.

Tıpkı bizde bir avuç kalmış Hıristiyanlara karşı olduğu gibi, Avrupa'da da yabancı düşmanlığı gitgide artarken, Almanya'da İngiltere'de göçmenlere karşı saldırganlık yayılırken, İtalya'da camiler yakılırken, Fransa'da Müslümanlar giderek varoşlarda dışlanırken Avrupalıların hepsini aynı kefeye koyarak 'ırkçıdırlar, faşisttirler' dersek medeniyetleri çatıştırmak isteyenlerin tuzağına düşmüş olmaz mıyız? Tıpkı rahip vuran gençler gibi?

Yuhan Marcus'un Taraf gazetesinde yayınlanan 'Türkler barbar mı?' adlı makalesinin bu anlamda -belki de istemeden- İslamofobi'ye ve medeniyetleri çatıştıranların ekmeğine yağ süren söylemlere hizmet ettiğini düşünüyorum. Yaptığı eleştirilerin pek çoğuna katılmamak mümkün değil. Ancak haklı argümanlarını tüm bir halkın sıfatlaştırılmış karakterine mal ederek 'Türkler barbar mıdır' söylemini tırnak içinde de olsa defalarca çoğaltmasının bugünlerde emperyalist güçlerin en çok ihtiyacı olan söylem olduğunu hatırlatmak isterim: 'Barbar'ları bölmek, onlara tahakküm etmek, kaynaklarını sömürmek nasıl olsa çok daha meşrudur!

zaman



Bu yazı 918 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 10 Haziran 2008 'Temel ilkelerin iktidarı'yla evrensel adalet mümkün mü?
    • 3 Haziran 2008 Barış Meclisi'nde, barışın ortak diliyle
    • 27 Mayıs 2008 Adaletin merkez ve çevresi
    • 20 Mayıs 2008 Güneydoğulu dillerde yaşamak
    • 13 Mayıs 2008 Orta Anadolu; Modern yerellikler, çoğul kimlikler
    • 6 Mayıs 2008 Asıl gayrimüslimler çekti bu ittihatçı zihniyetten!
    • 29 Nisan 2008 Adaleti hangi dil ile talep edebiliriz?
    • 22 Nisan 2008 Özgürlük ve barıştan korkanların 'Tam bağımsız Türkiye'si
    • 15 Nisan 2008 Hakikat, ideolojik birimlerle ölçülemez
    • 8 Nisan 2008 İktidardan indiriliş öyküleri: Hep aynı kelimelerle
    • 30 Mart 2008 Ateş ve bahçe
    • 25 Mart 2008 Taraf gazetesi nasıl 'İslamcı ve AKP yanlısı' oldu?
    • 11 Mart 2008 Zalimin diliyle hakkı savunmak
    • 4 Mart 2008 Üniversiteye tarikatlar girecek diye çeteler mi girsin?
    • 19 Şubat 2008 Başörtülüler 'herkes için özgürlük' isteyince...
    • 12 Şubat 2008 Korku tutsaklığından özgür düşünce çıkar mı?
    • 5 Şubat 2008 Ilımlı İslam, laiklik ve 'emperyalizm işbirlikçileri'
    • 31 Ocak 2008 Halkların 'kendi olma özgürlüğü'
    • 29 Ocak 2008 Türbandan korkanlar neden adaletsizlikten korkmuyor?
    • 27 Ocak 2008 Biricik olmak

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,521 µs