En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Kafasına Hindistan cevizi düşesice...



Hadi yeni yıl, yeni bir dönem... Biraz ‘empati’ yapalım. Kendilerini ‘Türkiye’nin seçkinleri’ addeden kesim bazen haklı mı?

Onları zaman zaman ‘demokrasi karşıtı’ bir tutum içinde görüyoruz da...

Düşündüklerinde, söylediklerinde acaba haklılık payı olabilir mi?

Çünkü, demokrasiyi ancak elitler kurar, elitler kurmuştur.

Sorun, Türkiye’de istenen kıvamda elitin (ya da sağlıklı bir burjuvazinin) bulunmayışından mı kaynaklanıyor ve elitlerimizin karşı çıktığı şey, kara kalabalıkların ittirmesi olarak görünen mevcut demokratik yapı mı?

Dikkatinizi çekerim, Hindistan cevizi ağacı altında tatil yapanların, Miami’ye özel tayyare uçuranların, Trump Tower’da ‘daire’ sahibi olmayı marifet sayanların, vergiden yırtmak için teknesine İngiliz bayrağı çekenlerin ‘burjuva’ sayıldığı bir ülkeden söz ediyoruz!

Bir dönem, banka soyanlar da burjuva muamelesi görüyordu.

Bunlar iyi giyiniyorlar, iyi yaşıyorlar, az okuyorlar, çok tüketiyorlar. Ama, Batılı hemcinsleri gibi ‘dönüştürücü’ bir güce sahip değiller.

Burjuvazimizin durumu bu...

Proleter özellikler göstermesi beklenen işçi sınıfımız da giderek muhafazakarlaşıyor...

Doğru dürüst bir aristokrasimiz de yok.

Bütün bu yokluklara rağmen, ne mutlu ki, dibine kadar ‘sınıf bilinci’ (!) gösteren, varlığını statükonun muhafazasına adamış hırt bir elitist kesim var. Bazıları, kendilerince haklı nedenlerle, demokrasiyi bu kesimin kurmasını istiyor.

Bu çılgınca istek, bir dönem, ‘teknokratlar hükümeti talebi’ne kadar varmıştı.

Çünkü, cahil, geri ve eğitimsiz Türk halkı demokrasiyi bir türlü talep etmiyordu, sadece ‘çıkar grupları’nı iktidara getiriyordu ve ‘demokrasiymiş gibi’ görünen bu düzen, kendisini kurumsallaştıramadığı için, saman alevi gibi on yıl içinde sönüp gidiyordu.

1950’de böyle olmuştu.

80’lerde de böyle olmuştu.

2000’lerde de böyle olması kaçınılmazdı.

O halde özlenen sistemi, yani demokrasiyi, iyi eğitim almış, aydın, ‘bilinçli kitleler’ kurmalıydı. Bu da ancak ara dönem koşulları içinde, bir ‘teknokratlar hükümeti’yle mümkündü...

Çünkü, Türkiye gibi ülkelerde ‘talepler’ değil, ‘dayatma’ geçerliydi. Dolayısıyla totalitarizm (ya da hemen aklınıza gelen bildik ‘izm’) demokrasi için bir ön koşul, bir alt basamak olabilirdi.

Cumhuriyeti böyle kurmuştuk.

Çok partili sisteme böyle geçmiştik.

Pekala demokrasimizi de bu şekilde kurumsallaştırabilirdik.

Hayır, ciddiye almayın.

Ciddiye alasınız diye değil, gülesiniz diye yazıyorum

Fakat, ciddiye almasak da, haksızdırlar da diyemiyoruz.

Doğrudur, demokrasiyi elitler kurar.

Batıda da böyle olmuş... Gelgelelim Türkiye’de bu iş, kötü bir Jöntürk geleneği olarak ‘bürokratlara’ (bürokratik elite) ihale edildi.

Bürokratik elit ise, halkla değil, burjuvazinin hırt kesimiyle işbirliği kurdu. Çevrenin taleplerini merkeze taşımak yerine, çevrenin taleplerine karşı ‘merkezi koruma’ görevine soyundu. Ülkenin ancak zecri ve cebri yöntemlerle kalkınacağını, Türk halkının sadece ‘sopa zoruyla’ değişebileceğini savundu. Halkın kültür ve ahlak değerlerine saldırmayı ise varoluşunun gereği saydı.

Budur sorun.

Bu nedenle demokrasi, olacaksa, ‘kara kalabalıklar’ın ittirmesiyle olacak.
 
 
star gazetesi



Bu yazı 954 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,360 µs