En Sıcak Konular

Taha Kıvanç


Taha Kıvanç
0 0 0000

Dilleri var bizim dile benzemez



Ertuğrul Özkök'e buradan yaptığım, “Gel, üniversitelerde uygulanan türban yasağının hangi sınırlar içerisinde bitirilmesini uygun görüyorsan, senin dediğin olsun” çağrıma ne cevap aldığımı duydunuz mu?

Duymadınız, çünkü çağrımı işitmezden geldi Hürriyet yönetmeni; vurdumduymaz tavrını elden bırakmayarak... Dün şunları yeniden yazdı: “Bana soruyorlar: 'Hani türbanlı kızların üniversiteye girmesinden yanaydın?' / Kıvırtmadan hep aynı şeyi söylüyorum. / Hâlâ taraftarım. / Karşı olduğum, bunun yöntemi. / Yani, o kızları, 'kutsal türban taburlarına' çevirip fetih ruhuyla üniversiteye sokmaya çalışan siyasetçilerin ve onların pervanelerinin anti-demokrat zorlamalarını kabul edemiyorum.”

Yok ya!

Aynı yazıda şu satırlar da var: “Dini sömürme yarışı başladı mı, artık onu durduracak güç de kalmaz. / Siyasi partiler, din sömürüsü için koşmaya başladı mı, toplumun kimyası bozulur. / Çünkü bu koşu, 'Amok koşusu' olur. / Yani ölümüne, çılgınca koşuş.” (..) Amok koşusu başladı ve yarışın sloganı belli oldu: / İslâm'ı en iyi sömüren kazansın... / Eminim bu sloganı liberal arkadaşlar da çok sevecektir.”

Amacı sırıtan bir yazı... Kendini tarihe 'kötü bir Emin Çölaşan kopyası' olarak geçirecek tarzda yazılmış... Amok koşucusu kendisi, ama farkında değil. Yazıklar olsun.

Herhalde dikkat ediyorsunuzdur: Ak Parti ile MHP'nin sorun çözme amaçlı arayışına en olumlu katkılar Aydın Doğan'ın sahibi olmadığı gazetelerden geliyor. Geçmişte 'dinci basın' veya 'İslâmcı basın' klişelerini kullanarak, “Birbirlerine düştüler” anlamına gelen yayınlar yaparlardı. Hürriyet'te, Milliyet'te, Radikal'de bu defa o minvalde tek haber çıkmadı. Bizim gazetelerde herkesin tek sesli yazdığını düşünüyorsa Aydın Bey'in gazetelerinin okuyucuları, sebebi, görüş çeşitliliğini yansıtmak yerine topyekûn bir savaş sürdürmeyi tercih etmeleridir.

Yüksündüğüm yok; ama ikiyüzlülüğe de tahammül edemiyorum işte.

Pazartesi günü ilginç bir olay yaşandı Aydın Doğan gazetelerinde. Milliyet okur temsilcisinin o gün bin dereden su getirerek özür dilediği bir haberin aynısı Hürriyet'te çıktı. Bu garipliği görünce “Pes doğrusu” dedim, “Bir de bunların yayın ilkeleri ve o ilkeleri korusun diye oluşturulmuş bir etik konseyi var...”

Milliyet okur temsilcisinin özür yazısını okuyalım:

“Milliyet gazetesinin 2 Şubat 2008 tarihli nüshasında, 20. sayfada '297 imzalı destek bildirisi' başlıklı bir haber yer aldı. (..) / Haberin son paragrafında bildiriye imza atan akademisyenlerden Prof. Mümtazer Türköne ve Prof. Atilla Yayla ile ilgili bilgilere de yer veriliyor. Prof. Yayla'nın Atatürk'e hakaret ettiği için mahkûm olduğu, Prof. Türköne'nin Okan Bayülgen'in eşi için söylediği 'Onu rastladığım yerde döveceğim' şeklindeki sözleri hatırlatılıyor. (..)

“Yazı işleri: Hatalıyız / Milliyet yazı işlerinin Ombudsman'a gönderdiği açıklama ise şöyle: / 'Okurumuzun getirdiği eleştiri haklıdır. Haber akşam geldiği için maalesef yeterince incelenmeden gazeteye konulmuş. Prof. Türköne ve Prof. Yayla ile ilgili verilen bilgilerde maddi bir hata olmamakla birlikte, bu bilgilerin 297 akademisyenin bildiriye imza attıkları bilgisiyle yan yana verilmesi ana haberin anlamını gölgeleyen, okuru haberi belli bir çizgi içinde algılamaya teşvik eden bir nitelik taşıyor. (..) Hatayı kabul ediyoruz.”

Bu özrün çıktığı gün Hürriyet'te “Türbana 'Evet'çiler AKP'yle temasta” başlıklı bir haber vardı. “Üniversitede türbana serbestlik için Üniversitelerarası Kurul'a karşı başlatılan kampanyada ilginç portreler ortaya çıkıyor” giriş cümlesinden sonra, sanki MİT'in fişleme arşivinden alınmışçasına, türban yasağına karşı çıkan imzaların sahibi öğretim üyeleri hakkında bilgi sunuluyordu. Kimine “AKP adayı” deniyor, kiminin eşinin AKP milletvekili olduğu hatırlatılıyor, tabii “Ata'ya hakaret etti” nitelemesi de unutulmuyordu.

Milliyet'in özür dilediği haberin tıpkısının aynısı yani...

Hürriyet'in 'fiş' merakı bir fenomen ve yalnızca yerli muhaliflerle de sınırlı değil. Geçmişte (11 Eylül 1999), Yargıtay başkanıyken Sami Selçuk'un yaptığı o ünlü özgürlüklere sahip çıkan konuşmaya nazire olarak “Selçuk'un hocaları” başlığı altında bir 'fişleme haber' yapmıştı Hürriyet. Yargıtay başkanının adlarını andığı özgürlükçü filozofların 'ipliğini pazara çıkarmak' amacıyla…

Bakın Sami Selçuk'un özgürlükçü görüşlerini paylaştığı ünlü düşünürler Hürriyet'in fişleme üstatlarının kalemiyle nasıl bir hal almıştı: “Evlilik burjuva işi dedi sevgilisiyle yaşadı” (Jean Paul Sartre); “Dinsel törenle gömülmeyi reddetti” (Voltaire); “Tanrı'ya hakaretten yargılanan şair” (Baudelaire); “AIDS'ten ölen ünlü filozof” (Michel Foucault); “Ölümle biten yaşamı saçma bulan filozof” (Albert Camus)…

“Allah dillerine düşürmesin” denir ya, Ertuğrul Özkök yönetimindeki Hürriyet böyle maalesef...

yenişafak



Bu yazı 1,123 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 17 Eylül 2012 Hem okudum, hem de yazdım
    • 4 Eylül 2012 CIA başkanı neden geldi?
    • 16 Temmuz 2012 Vicdanım buna da elvermiyor
    • 2 Temmuz 2012 Suriye nasıl bir ülke, Suriyeliler nasıl insanlar...
    • 21 Mayıs 2012 Bir geziden ilk notlar
    • 15 Mayıs 2012 ‘Yeni CHP’ nihayet sözcüsünü buldu
    • 16 Nisan 2012 Hangi patron, hangi yönetici, hangi yazar içeri alınır?
    • 23 Mart 2012 Ben demedim, o dedi
    • 13 Mart 2012 Köşemi bugün Cumhurbaşkanı Gül’e bırakıyorum
    • 9 Mart 2012 TR325 kodadlı becerikli uzman...
    • 20 Şubat 2012 ‘Operasyon’ diye ben buna derim
    • 30 Ocak 2012 Davos’ta Türkiye dersi
    • 27 Aralık 2011 Bu yılın Cumhurbaşkanlığı büyük ödülü...
    • 12 Aralık 2011 Ak Parti üzerine hesaplar
    • 9 Aralık 2011 Gül vetoya ne zaman karar verdi?
    • 14 Kasım 2011 Kriz çıkaranlar gidiyor, ama yerlerine gelenler de yabancımız değil
    • 24 Ekim 2011 Kaddafi’nin son demleri...
    • 3 Ekim 2011 Dr. Sallaso’nun kunduzunun izinde
    • 29 Ağustos 2011 Ben meraklı bir insanım, özür dilerim
    • 26 Ağustos 2011 Bütün kepazeliklerin anasını açıklıyorum

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,211 µs