En Sıcak Konular

İbrahim Karagül


İbrahim Karagül
0 0 0000

Almanya 'Ergenekon'u ne zaman çökertilecek?



Almanya'nın Ludwigshafen kentinde 2 Şubat'ta meydana gelen yangınla ilgili ayrıntılar ortaya çıkmaya başladı. Beşi çocuk dokuz kişinin can verdiği trajik olayla ilgili elli uzman dört hafta çalıştı. Ama ulaşabildikleri tek bir sonuç var o da yangının bir kundaklama olduğu. Yangın, bodrumdaki merdivenlerin ikinci basamağında çıkmış, orada her hangi bir elektrik tesisatı yokmuş, müdahale sonucu çıktığı kesinmiş.. Hepsi bu kadar. Şüpheli ya da şüphelilerle ilgili araştırma sonuçlarına ilişkin merak ettiğimiz diğer konularda şimdilik hiçbir belirti yok.

Oysa yangından hemen sonra, olaya şahit olan iki kız çocuğunun birbirini teyid eden açıklamaları bundan çok daha ileri düzeydeydi: “Dışarıda bir adam vardı. Genç gibiydi. Saçı siyahtı. Değnek, kağıt ve çakmak vardı. Kuzenim kapıyı kapamaya çalışıyordu. Adam ayağını soktu. Kağıdı yakıp bebek arabasının yanına attı. Biz de korktuk yukarı gittik. Bedriye dedesine 'aşağı yanıyor' dedi. Dedesi yangını söndürmeye çalıştı başaramadı. Sonra itfaiyeciler geldi…”

İki ülkeyi de derinden yaralayan bir cinayetti bu. 1993'te beş kişinin hayatını kaybettiği Solingen saldırısından çok daha vahimdi. Türk ve Alman kamuoyu acıyı birlikte paylaştı.

Ancak, camdan atılan sekiz aylık bebeğin görüntüsü, Türkiye toplumunun hafızasından kolay kolay silinmeyecekti. Karnındaki beş aylık bebeğiyle yanan annenin, 2 ve 3 yaşlarındaki çocukların ve diğer kurbanların Gaziantep'e taşıdığı acıyı da unutamayacaktı…

“Yananlar Türkiyeli olsa da, asıl yananın Almanya'nın geleceği, Almanya'nın değerleri, Almanya'nın saygınlığı olduğu bilinmeli. Bu yüzden, hiç hoş olmasa da bu gerçekle yüzleşilmeli. Yüzleşmeden kaçtıkça daha büyük faciaların yaşanacağı kabul edilmeli” demiştim o günler. “Biz yanacaksak siz de yanarsınız” demiştim. Bu bir tehdit değildi, olamazdı da. Bu bir yakınmaydı. Bir an önce başlama eğilimi gösteren yeni şiddet dalgasının önlenmesi uyarısıydı.

Başladı da… Ludwigshafen'daki saldırının ardından Almanya'nın başka bölgelerinde de Türkler'in oturduğu binalarda yangınlar çıkmaya başladı. Hiçbir bilgim yok ama sürece bakılırsa hepsi kundaklamaydı. Avusturya'ya bile sıçradı. Dokuz kurbanın cenazesi sırasında Alman kamuoyunun gösterdiği hassasiyet başka alanlarda da olmalıydı. Güvenlik alanında olmalıydı, bu dışlayıcı, yargılayıcı, yok edici salgın engellenmeliydi.

Bu yönüyle çok ağır ilerleyen soruşturma sonuçları bizi tatmin etmedi. Bu şekliyle etmeyecek. Saldırıların faillerini bulmak bir yana, cinayet şebekesini besleyen bataklığın kurutulması için köklü adımların da atılması gerekiyor.

Acaba saldırılar münferit olaylar mıydı? Aşırı sağcı/ırkçı kesime mensup kişi veya küçük grupların kendi tasarrufları mıydı? Yoksa çok daha derinden, sistemin içinden güçlerin yönettiği, yönlendirdiği çeteler miydi? Sadece aşırı sağcı demek tanımlama için yetiyor mu? Bence yetmiyor. Bu soruları sormak, cevaplarını aramak öncelikle Alman yönetiminin görevi.

Malatya'daki saldırıyı hatırlayalım. Zirve Kitabevi'ne yönelik saldırıyı. Bir Alman misyonerin boğazlanmasını. Bu vahşi cinayet Avrupa'da nasıl algılandı? Tahammülsüzlük, höşgörüsüzlük, barbarlık, Türkiye'de ulusalcı çeteleşme olarak algılandı. Şimdi, Trabzon'daki cinayet, Malatya'daki cinayet, Dink suikasti ve benzer olayların birbirine bağlantısını sorguluyor Türkiye. Ve bugüne kadar hiç yapılamayan bir operasyonu yürütüyor. Ergenekon operasyonu genişledikçe yepyeni bağlantıları farkediyoruz.

Ludvigshafen'daki saldırı Malatya'daki cinayetten daha mı az barbarcaydı? Aynı değerlendirmelerin Almanya'daki saldırılar için de yapılması gerekiyor bence. Almanya'nın da bunları sorgulaması gerekiyor. Sadece aşırı sağcılar demek yetmiyor, örgütsel bağlantılarının çökertilmesi, sistem içindeki uzantılarının deşifre edilmesi gerekiyor. Türkiye'deki Ergenekon operasyonunun benzerinin orada da yapılması gerekiyor.

Tam da bu sırada, soru işaretleriyle yetinmeyip “spekülasyon” yapma arzusu depreşiyor insanın. Malatya'daki cinayetin intikamını almak isteyenler olabilir mi Almanya'da? Bir derin hesaplaşma mantığı olabilir mi? Hadi bunu geçelim. İnandırıcı bulmayalım.

Son yıllarda aşırı sağ eylemler, saldırılar önemli ölçüde azalmıştı. Azalmak bir yana, bu denli vahşi saldırılar olmuyordu. Bir anda nasıl oldu da bu süreç başladı?

Yangınların, kundaklamaların, can kayıplarının, ırkçı saldırıların tam da Türkiye'de Ergenekon operasyonu başladıktan hemen sonraya denk gelmesi, hiç beklenmedik anda ardı ardına gerçekleşmesi bir soru işareti olabilir mi? Aralarında sadece bir hafta/on gün var?

Neden kimse bu soruyu sormadı? Yıllardır suskun kalan Alman aşırı sağı, çeteleri, neden hiç beklenmedik bir anda, Ergenekon operasyonu başladıktan hemen sonra harekete geçti? Şüphe işte!...

yenişafak



Bu yazı 1,128 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 20 Nisan 2012 Türk-Kürt-Sünni..
    • 30 Mart 2012 Suriye satrancı, İsrail'e askeri üs
    • 16 Şubat 2012 En tehlikeli ihtimal: Ya savaş tersine dönerse!
    • 10 Şubat 2012 Hesaplaşma: Kim kimi tasfiye edecek?
    • 2 Aralık 2011 Bitti Esad, gerçekten bitti..
    • 18 Kasım 2011 Artık, Suriye ile savaş halindeyiz!
    • 9 Eylül 2011 Evet, Tahrir'de konuş! Tarihi değiştir! De ki...
    • 18 Ağustos 2011 İran-Suriye ve PKK: O 'kart' yine masada..
    • 10 Ağustos 2011 Altı saat ne konuştular?
    • 27 Temmuz 2011 Ölüm koalisyonu Haçlı savaşçıları..
    • 22 Temmuz 2011 Avrupa Birliği parçalanıyor..
    • 29 Nisan 2011 Cuma, öfke, kan...
    • 10 Şubat 2011 Barış beklerken savaş gelmesin!
    • 31 Aralık 2010 Bir casusa bu kadar para veriliyor mu!
    • 29 Aralık 2010 İki not ve bir kirli ittifak!
    • 24 Eylül 2010 İsrail-PKK bağlantısı bu işi bozabilir mi?
    • 3 Şubat 2010 Bu toplantı hiç de hayra alamet değil!
    • 17 Aralık 2009 İran-Suudi savaşına doğru mu gidiyoruz?
    • 8 Aralık 2009 Reşadiye'den kim ne mesaj veriyor?
    • 28 Ekim 2009 Birileri tarih yapıyor, bunu kimler yazacak?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,625 µs