En Sıcak Konular

Ismet Berkan


Ismet Berkan
0 0 0000

Boş bir beklenti yaratmak



Bu ülkede duygular zaman zaman aklın çoğu zaman da bilginin yerini alıyor ve bir bakıyorsunuz, aklı başında sayılan kişiler bile garip beklentilerin içine girmişler.

Bu ülkede duygular zaman zaman aklın çoğu zaman da bilginin yerini alıyor ve bir bakıyorsunuz, aklı başında sayılan kişiler bile garip beklentilerin içine girmişler.

Anayasa Mahkemesi'nin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında açtığı davanın iddianamesinin iade edilmesi beklentisi işte bu çeşit bir beklentiydi.

Öyle bir beklenti yaratıldı, öyle lafazanlıklar yapıldı ki, mahkemenin iddianameyi kabul etmesi veya reddetmesinin davanın sonucu hakkında bir karine yaratacağı izlenimi doğuruldu.

Oysa sıradan bir işlem iddianamenin kabulü. Anayasa Mahkemesi'nin kendi kuruluş kanununa baktığınızda 'Parti kapatma davalarında Ceza Mahkemeleri Kanunu'nun uygulanacağı' söyleniyor.

CMK'ya göre yargılama süreci (kovuşturma süreci) iddianamenin kabulü ile başlıyor.
Peki mahkeme iddianameyi kabul veya ret için nelere bakıyor?
AKP davası söz konusu olduğunda bakılan şeyler basit: Savcı dava açmaya yetkili savcı mı, davayı doğru mahkemede mi açmış, iddianamesini usullere uygun mu düzenlemiş, vs.

Bazı yorumculara ve AKP çevrelerine sahte umut pompalayan kimi köşe yazarlarına göre 'Savcının delilleri çok zayıftı, o yüzden mahkeme iddianameyi reddedecekti.'

Oysa böyle bir ihtimal yoktu, çünkü mahkeme bu aşamada delilleri değerlendirmeye girmeyecekti. Girecek olsa yargılamaya gerek olmazdı zaten.

Nitekim dün Anayasa Mahkemesi doğal ve sıradan bir kararla, savcının iddianamesini oybirliğiyle kabul etti. Tek tartışmanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında siyaset yasağı istenmesi konusunda yaşandığı anlaşılıyor. Burada da mahkeme Gül hakkında böyle bir istemde bulunulabileceğine hükmederek son noktayı koydu.

Mahkemenin iddianameyi kabul etmiş olması AKP'nin iddianamede yazılı ithamlarla yargılanacağı anlamına gelir. Partinin kapatılması veya kapatılmamasına ancak ve ancak yargılamadan sonra karar verilecek.

Hakkında siyaset yasağı istenenler için de durum böyle; bu yasakların uygulanıp uygulanmayacağına, uygulanacaksa kimlere uygulanacağına da mahkeme karar verecek, henüz hiçbir şey belli değil, olamaz da.

Peki bütün bu basit gerçekler bilindiği halde neden mahkemenin iddianameyi reddedebileceği yönünde bir beklenti oluştu?
Bu beklenti hukuki belirsizliklerden ötürü değil, duygusal tepkilerden ötürü oluştu.

İzninizle psikiyatride 'Kara haber almanın beş aşaması' diye adlandırılan kavramsallaştırmayı hatırlatacağım.
Birinci aşama 'inkâr' aşamasıdır. Burada kara habere muhatap olan, örneğin kanser hastası olduğu haber verilen kişi önce sonucu inkâr eder.

İkinci aşama 'öfke'dir, kendisine veya kara haberi verene, kara haberin sebebi olan şeye karşı öfke.
Üçüncü aşama 'pazarlık'tır; bu aşamada diyelim öleceğini öğrenen hasta tanrısıyla pazarlığa girişmek ister. Ümitsiz bir çabadır bu.
Dördüncü aşama 'depresyon'dur, anlamını biliyorsunuz.

Ve son aşama 'kabullenme'dir, hasta başına gelen şeyi kabullenir.
Kara haber alındığında bütün aşamalardan geçmek önemlidir ama bazen hastalar birkaç aşamayı aynı anda yaşayabilir. Ancak sıklıkla hastaların aşamalardan birinde, en çok da depresyon aşamasında kalmaları gerekenden daha uzun kaldıkları görülür, o zaman bu hastalara profesyonel yardım gerekir, onların son aşamaya ulaşması için.

AKP ve hükümet açısından kapatma davası tam anlamıyla bir 'kara haber'di ve parti henüz bütünüyle 'kabullenme' aşamasına gelmedi.
Ancak oraya geldiğinde mantıklı tepkiler verecek. Bana soracak olursanız Anayasa Mahkemesi'nin iddianameyi reddetmesini ummak, parti ve onun taraftarları açısından ilk üç aşamanın bir arada yaşanmasıydı.
* * *
Bu arada bir hatırlatma yapayım. 'Kötü haber almanın beş aşaması'nı 22 Temmuz seçiminden hemen sonra Cumhuriyet Halk Partisi ve onun basındaki taraftarları için de yazmıştım.

Radikal



Bu yazı 1,097 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Temmuz 2012 ‘Tanrı Parçacığı’ bize neler vaat ediyor?
    • 10 Mart 2012 Tartışmayı içerikten biçime kaydırmak
    • 25 Haziran 2011 PKK dağdan nasıl iner
    • 26 Şubat 2011 1968 neden 68’de olduysa, şimdi de isyanlar ondan oluyor
    • 26 Aralık 2010 Seçim soruları: AK Parti kaç alacak, ya CHP?
    • 2 Kasım 2010 PKK’nın içine girdiği açmazı görmek
    • 31 Ekim 2010 ‘Kırmızı Kitap’efsanesinin sırları
    • 27 Temmuz 2010 Askeri vesayetin hukuki altyapısı
    • 24 Temmuz 2010 Enerji stratejimiz var mı?
    • 21 Temmuz 2010 Sahiden 12 Eylül'ü mü oylayacağız?
    • 14 Temmuz 2010 İran çelişkileri ve iç politika yansımaları
    • 7 Temmuz 2010 Liderler neden görüşecek, neyi görüşecek?
    • 5 Temmuz 2010 Dindar solcular
    • 3 Temmuz 2010 Kılıçdaroğlu, bu kafayla hiçbir şeyi çözemez!
    • 26 Haziran 2010 Hep aynı denklemin içine sıkışmak
    • 24 Haziran 2010 Eşit yurttaşlığa dayalı demokratik cumhuriyet
    • 13 Haziran 2010 Karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş ülke...
    • 6 Haziran 2010 Mahkûmun açmazı: Hayattaki karşılığı
    • 24 Mayıs 2010 Maalesef bizde hattı muhalefet yoktur, sathı muhalefet vardır
    • 4 Mayıs 2010 Eski defterleri açmak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,412 µs