En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

1 Mayıs’a şiddet ve kan bulaşmasın!



Eski Türkiye Komünist Partisi’nin, kısa adıyla TKP’nin son Genel Sekreteri Nabi Yağcı, Referans’daki köşesinde dün şöyle yazıyordu:
“1 Mayıs hangi inançta, hangi siyasi eğilimde olursa olsun işçi sınıfının, tüm emekçilerin, çalışanların enternasyonal, yani dünya çapında bayramıdır. Yalnızca solcuların veya sol eğilimli sendika ve işçilerin bayramı değildir.
Fakat, bizde 1 Mayıs hep yasaklı olduğu ve 1 Mayıs’ı savunanlar yalnızca sol siyasetler olduğu için, sanki 1 Mayıs yalnızca onlara özgü bir gün olarak görülmüş, gösterilmiştir.
Öyle ki, geçmişte her 1 Mayıs öncesinde komünist sayılan kişiler, sabıkalıları toplar gibi sorgusuz sualsiz polisçe gözaltına alınır, iki gün sonra da hiçbir şey olmamış gibi salıverilirlerdi.
Hatta bu uygulama o denli alışılagelmiş, rutin bir uygulama haline gelmişti ki, bu kişiler ‘Nasılsa alınacağız’ diye her 1 Mayıs öncesinde valizlerini, çıkınlarını hazırlayıp hazır beklerlerdi.
Eğer o tarihlerde Batı tipi liberaller, demokratlar bizde de olabilseydi ve onlar da 1 Mayıs’a sahip çıkabilmiş olsalardı, 1 Mayıs bu denli gerilimli bir tarihe ve imaja sahip olmazdı.”
Katılıyorum bu satırlara.
Türkiye gerçeği böyle.
Bunca yıl geçti, daha hâlâ 1 Mayıs’lar normale ermiş değil. Bu ülkede daha hâlâ tedirginlik ve korku kaynağı olabiliyor 1 Mayıs İşçi Bayramı.
Ne yazık!
Hükümet bir yandan 1 Mayıs’ı tarihimizde resmen ilk kez “Emek ve Dayanışma Günü” ilan ediyor.
Ama öte yandan Başbakan Erdoğan, 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlamak isteyen işçileri hedef alarak, tam bir pervasızlık içinde, “Ayakların başları yönettiği bir yerde kıyamet kopar!” diyebiliyor.
Bir başka deyişle, işçilere dönük ayaktakımı nitelemesiyle “feci bir siyaset kusuru” (deyim Cengiz Çandar’dan) işliyor Başbakan...
Bu arada hükümetti, vilayetti hep birlikte, Taksim Alanı’nı 1 Mayıs’ta işçi örgütlerine kapatacağız derken, yeni bir krizin kapısını elbirliğiyle aralıyorlar.
Olacak şey değil.
Partisi hakkında kapatma davası açılmış ve siyaset yasağı kendi tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanan Erdoğan’ın, böyle bir dönemde hedef küçültmek yerine, bir de sendikalarla, işçilerle takışmasını siyaseten izah etmek öyle kolay değildir. 
Buyrun, kriz yönetimi dersinden bir kırık not daha denebilir tabii...
Lâfa gelince...
Elbette çok şey söylenebilir.
Ağız torba değil ki büzesin.
Sendika liderlerinin Taksim Meydanı konusundaki inatlaşmasını bazı bakımlardan eleştirebilirsin. Bunun arkasında tatsız oyunlar olabileceğine ilişkin değerlendirmeler yapabilirsin.
Hepsi mümkün.
Ancak, Başbakan Erdoğan’la hükümetin bugüne kadar izlemiş olduğu 1 Mayıs ve Taksim çizgisi, şunu iyi bilin ki, her fırsattan yararlanarak Türkiye’yi karıştırmak ve istikrarsızlaştırmak isteyenlerin işine yaramıştır.
Demokrasiyle, emekle, işçiyle, 1 Mayıs’la zerre kadar ilgisi olmayan bazı odaklardan son günlerde yapılan “1 Mayıs’ta Taksim’e” çağrıları, hükümetin bu hatalı tutumundan cesaret almıştır.
Başbakan Erdoğan çok daha farklı bir yol izleyebilir, 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda barış içinde kutlanmasını sağlayabilirdi.
Yapamadı.
Dileriz bugün olay çıkmaz, provokasyonlara meydan verilmez ve 1 Mayıs barış içinde korkusuzca kutlanır.
Bu konuda, siyasal odaklara, idareye, güvenlik güçlerine ve sendika liderlerine, herkese büyük görev ve sorumluluk düşüyor.
İşçilerin, emekçilerin, tüm çalışanların 1 Mayıs bayramını kutluyorum.
1 Mayıs’a şiddet ve kan bulaşmasın! Derin devlet, Ergenekon, Gladio oyunlarına fırsat verilmesin!

milliyet



Bu yazı 1,002 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,996 µs