En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Demokrasilerde ‘no’ tuşunun yeri ve önemi...



Öfke belağatına uygun konuşmasını dinleyince şöyle düşündüm: Deniz Baykal bu işler için var. Başka da bir işe yaramıyor.

Çünkü, Başbakan Erdoğan’da eleştirilen hususiyetler, hem de fazlasıyla, daha kentli, daha süzülmüş, daha durmuş oturmuş bir görüntü veren Deniz Bey’imizde mevcut.

İki lider...

İkisi de öfkeli.

İkisi de cerbezeli.

Erdoğan, ağzına geleni söylemekle (‘Ananı da al git’ örneğinde olduğu gibi), ne konuştuğunu bilmemekle suçlanıyor. ‘Öfke bir belağat sanatıdır’ dediği için de Aydın Doğan’dan maaşlı adamlar tarafından topa tutuluyor.

Baykal’ın öfkesi ise takdir topluyor.

Doğrudur... Erdoğan, geçmişten tevarüs ettiği ‘müsamere ve münazara alışkanlığı’ndan kurtulabilmiş değil.

Hep öfkeyle kalkışıyor.

Üstelik bunu siyaset diline dönüştürmüş durumda.

Bazı gereksiz ünlem ve vurgulamaları dışarıda tutarsanız, etkili konuştuğu bile söylenebilir.

Böyle olduğu için de (yani sözün şehvetine kapıldığı için de), bazen ‘kaza’ya mahal veriyor.

Deniz Bey’imiz de çoğunlukla öfkeyle kalkışıyor. Onda da münazara alışkanlığı (yahut refleksi) var.

Üstelik, didişmeci.

Fakat, Erdoğan’dan farklı olarak, ne konuştuğunu bilerek konuşuyor.

Bunu şu şekilde somutlayabiliriz:

Bundan üç yıl kadar önce, henüz ortada fol yok yumurta yokken, ‘Cumhuriyet’in kurumları elden gidiyor’ gerekçesiyle bir ‘Çankaya tartışması’ başlatmış, ülkeyi ‘olabilecekler’ konusunda uyarmıştı.

Söylediği özetle şuydu:

Bu meclis görevini yapmasın, cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘anayasal takvim’ işlemesin, Başbakan Çankaya’ya çıkmaya kalkışmasın (kendi partisinden birini de önermesin), derhal seçime gidilsin, Cumhurbaşkanı yeni meclis tarafından uzlaşmayla seçilsin.

Pekala, CHP’yle dirsek teması olan bir isim üzerinde de uzlaşılabilir.

Sonrasını hep birlikte yaşadık:

Danıştay suikasti, ‘e-muhtıra’, 367 saçmalığı, ‘Toplantı yeter sayısını 367’ye uydurmazsanız, ülkede çatışma çıkar’ diyerek Anayasa Mahkemesi’ni bu saçmalığa icbar eden sorumsuz siyasetçiler, Ergenekon faaliyetleri, Cumhuriyet gazetesinin bahçesinde patlatılan bombalar, silah üzerine yemin eden çeteler, Dink suikasti, mahkeme önü nümayişleri, darbe günlükleri, Cumhuriyet mitingleri...

Fakat herşeyi öngören, ‘ne konuştuğunu bilerek’ konuşan Baykal, adamının (Önder Sav’ın), ‘no’ tuşu yerine ‘yes’ tuşuna basmış olabileceğini kabul etmiyor. Partisinin, bazı yandaş televizyon kanallarıyla yapmış olduğu alengirli sözleşmeleri hiç gündeme getirmiyor.

Dün, grupta yaptığı konuşmada, Erdoğan’ı da aratan bir cerbezeyle, ‘öfke belağatı’ndan örnekler sundu ve önümüzdeki vadede başımıza gelecekleri sıraladı.

Ne konuştuğunu bilen bir siyasetçi olduğu için (öfkesi ve çizdiği felaket senaryosuyla), hem öğretici, hem korkutucuydu.

Demek ki, Anayasa Mahkemesi’nde görülmekte olan dava iktidar partisinin aleyhine sonuçlanacak, bir numaralı sanık Erdoğan Yüce Divan’a gönderilecek.

Bu konuşmayı izleyince, ilk kez Bekir Coşkun arkadaşımıza hak verdim.

Demokrasilerde iktidarların kötü olması, şu ya da bu enstrümanlarla devre dışı bırakılması felaket değildir...

Ama insanlar ‘gönderilen’in yerine koyacak bir şey bulamıyorlarsa, bu ‘şey’ hiçbir zaman Deniz Baykal’ın CHP’si olmayacaksa...

Asıl felaket bu işte...

star



Bu yazı 945 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,846 µs