En Sıcak Konular

A. Turan Alkan


A. Turan Alkan
0 0 0000

Türkiye, "askerî bir cumhuriyet" midir?



Bir süreden beri internet cemaati arasında, "Hindi Cumhuriyeti istemiyoruz" kampanyası aldı yürüdü; diyorlar ki, "devletin adı Turkey değildir, Türkiye'dir; binaenaleyh biz Hindi Cumhuriyeti değiliz" diye posta kutularını şişirip duruyorlar.
E-mektup bedava, klavye başında vatanperverliğin tadına da doyum olmuyor. Eh, haklılar biz hindi cumhuriyeti değiliz, muz (Republic of Banana) cumhuriyeti de değiliz, e, peki ne cumhuriyetiyiz?

Demokratik bir cumhuriyet miyiz meselâ?

Taraf gazetesinin dünkü haberine bakarsanız, vaziyetimiz hayli karışık görünüyor; bu haber bana balıkçıların denizin içini görmek için çinko kovaların dibini çıkarıp yerine cam takarak yaptıkları âleti hatırlattı: Kovayı yarıya kadar suya batırınca ışık yansımalarının görünmez hale getirdiği yüzeyin altını hayli net şekilde gösteriyor.

Devletin derinliklerinde neler olduğunu yüzeye akseden işaretlerden az buçuk kestirebiliyorduk; bu haberle devletin derûnunu gördük. Haberin başlığı şöyleydi: "Genelkurmay'ın Türkiye'yi biçimlendirme planı: Yargıçlar ordu çizgisine çekilecek, Gazeteciler kullanılacak, TSK muhalifleri yıpratılacak, Kanaat önderleri yönlendirilecek, DTP muhatap kabul edilmeyecek, Kürt bölgesi silahla rahatsız edilecek" vb...

Diyelim ki haber "montaj", tamamen uydurma, fabrikasyon mamûlü. Mümkündür, olabilir fakat bir Allah'ın kulu çıkıp, "Hayır, Türkiye'de böyle bir şey olamaz, çünkü haberde ileri sürülenlerle olup-biten şeyler arasında hiç bağıntı yoktur" diyebilir mi?

Diyemez! Haber uydurma olabilir ama işaretleri sahihtir, çünkü biz nice zamandır bu alâmetlerin içinde yaşıyoruz: Yüksek yargı üyelerinin Genelkurmay'a davet edilerek "brife edildikleri" ve bundan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlık nâmına hiç de alınmış görünmediklerini yaşayalı on sene bile olmadı. Kendilerinin "dinci" olmadıklarını ileri süren bir kısım matbuatın, zaman zaman haber bültenlerini "Silahlı Kuvvetler Saati"ne dönüştürdükleri sır değil, âşikâr, rektörler ve üniversite camiasının hâl-i pür melâli derseniz, "mâlumu ilân" derecesinde mevsuk, sıradan ve sıkıcı bir gerçek.

"Askerî vesâyet rejimi" deyip durduğumuz şeyin iç organlarını teşrih ediyor bu haber; mâlumun ilânı. Anayasa Mahkemesi'nin son kararını duyunca bazı üst komutanların sarf ettiği tâbir bu; mâlumun ilânı. Bakalım şimdi yüksek yargıçlar yine alelacele bir araya gelip bir kınama bildirisi kaleme alacaklar mı? YÖK'ün rektörleri, "katiyyen olabilemez; biz işimize kimseyi müdahale ettirmeyiz" diye acıklı duyurular yapacaklar mı? Bakalım Genelkurmay, "külliyen iftiradır, biz anayasanın tarif ettiği demokratik cumhuriyet fikrine saygılıyız" mı diyecekler, yoksa hep yaptıkları gibi, "kim sızdırdı bu haberi" diye içe dönük yeni araştırmalar mı başlatacaklar?

Bu haberin itham mevkiine mıhladığı kurumlardan gürül gürül yalanlama bekliyorum; tekzip, tepki, protesto, her neyse! Bazı sivil toplum örgütlerinin ışıkları söndürüp açmalarını, laikliğe duyarlı ev hanımlarının tencere tava ile protesto gösterisi yapmalarını ve demokrasiye sahip çıkmalarını bekliyorum.

Hindiye benzetilmekten gocunan arkadaşlardan da benzer tepkiler beklerim, "Askerî vesayet rejimi istemiyoruz, tam bağımsız ve tarafsız yargı istiyoruz, devlet kesesinden arpalanan STK'lar istemiyoruz, Ordu-gençlik el ele toplantılarına katılarak darbe destekçiliğine soyunan bilim adamı istemiyoruz, bilakis Atatürk'ün dediği gibi hâkimiyet-i milliyenin tesisini istiyoruz" yollu yeni e-mektup kampanyaları açacaklar mı bakalım?

Veya soruyu şöyle tertib edelim:

Türkiye acaba Anayasa'da yazdığı üzre demokratik bir cumhuriyet midir, yoksa öyle yazıyor olsa da fiilen "askerî bir cumhuriyet" midir?

Cevap belli, denizin dibi artık görünür hale geldi çünkü.

Zaman



Bu yazı 1,040 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Ağustos 2010 Sfenks'in sorusu, Heron'un gözleri...
    • 19 Nisan 2010 Sizin hiç böyle bir dostunuz oldu mu?
    • 22 Mart 2010 Yargıya ne gerek var üstâd?
    • 17 Mart 2010 Herkes kendi işini yapsa...
    • 31 Ağustos 2009 Evet, 'ordu göreve!'
    • 11 Mayıs 2009 Mühimmat ama mühim değil: Çatapat!
    • 20 Nisan 2009 'Karmaşa'yı arz ediyorum komutanım!
    • 4 Şubat 2009 'Bırakalım çocuklar doğru dürüst bir içki içsin!'
    • 15 Ekim 2008 Taş kımıldıyor; iyi oluyor!
    • 11 Ekim 2008 Türkiye Kürtleri'nin geleceğine dair
    • 20 Eylül 2008 Predator!
    • 6 Eylül 2008 Allah rızası için laik olalım lütfen!
    • 26 Temmuz 2008 Bir numaralı adam kim?
    • 19 Temmuz 2008 Deniz anası gibisin kardeşim
    • 21 Haziran 2008 Türkiye, "askerî bir cumhuriyet" midir?
    • 31 Mayıs 2008 Dinleme kaydı!
    • 2 Nisan 2008 Buldum, buldum!..
    • 3 Mart 2008 Rektör be!
    • 23 Ocak 2008 Laikliği, laikçilerden kim koruyacak?
    • 24 Aralık 2007 Bütün dogmaları döven dogma!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,013 µs