En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Konuşkan askerle asker sorunu!



Asker demokrasilerde bizdeki kadar çok konuşur mu?   Hayır, konuşmaz.
Askerin demokrasilerde konuşacağı platformlar elbette vardır.
Bizde de vardır.
Örneğin MGK...
Ama Milli Güvenlik Kurulu da, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la haftalık olağan görüşmeler de bizim askeri kesmez.
Daha çok konuşurlar.
Bunun için fırsat yaratırlar. Özellikle 30 Ağustos'lar bu bakımdan ideal sayılır.
Ben de bizim çok konuşan askerimizi genellikle demokrasiden örneklerle eleştiririm.
Yıllardır öyle.
Kim bilir kaç yazı yazdım.
Onlar konuşur, ben yazarım.
Ama değişen bir şey olmaz.
Asker, memleketin hemen her meselesinde konuşmayı kendisinde hak görür; akıl verir; siyasetçiye yol yordam gösterir.
Siyasetçi de ses seda çıkarmaz.
Asker kendinde gördüğü ya da kendine vehmettiği 'kurtarıcılık misyonu'ndan bin yıldır kendini kurtaramadığı için konuşur, yetmezse muhtıra verir, yetmezse müdahale eder, darbe yapar.
Sivil de sineye çeker.
Asker konuşur ama kendisi hakkında konuşulmasından da hoşlanmaz.
Bu noktaya, Ahmet İnsel'le Ali Bayramoğlu'nun bir kitabında şöyle değinilir:
"Son kırk yılda olduğu gibi, ordu toplum hakkında giderek yüksek sesle konuşsa, ordu mensupları toplumun hemen her sorunuyla ilgili görüşlerini dile getirme yetkisini kendilerinde bulsalar da, bu durumun tersi söz konusu olduğunda akan sular durur.
Toplumun üyeleri veya siyasal temsilcileri, benzer bir yukarıdan sesle, hatta çok daha pes sesli bir ifadeyle, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tasarruflarını sorguladıklarında, ordunun kurumsal olarak ilk refleksi bu girişimde 'tahkir ve tezyif' unsurları aramaktır.
Bu tehdidin yeterli veya mümkün olmadığı yerde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin psikolojik harekât stratejisinin uygulayıcıları doğrudan veya dolaylı olarak devreye girerler.
Türk Silahlı Kuvvetleri, diğer ülke ordularına göre fazla konuşan, ama kendisi hakkında konuşulmasından da bir o kadar rahatsız olan bir kurumdur.
Demokrasilerde genel olarak ordudan siyasal ve toplumsal konularda dilsiz olması istenir. Türkiye'deki gibi otoriter demokrasilerde ise asıl istenen, toplumun ordu konusunda ya dilsiz olması ya da konuştuğunda övücü sesler dışında bir şey söylememesidir."(*)
Ayrıntıya girmek istemiyorum.
Ama yukarıdaki satırlarda gerçek payı büyüktür.
Evet, asker bizde çok konuşur.
Fakat kendisi hakkında konuşulmasından pek hoşlanmaz.
Bir 30 Ağustos'u daha idrak etmiş bulunuyor Türkiye. Orgeneral Yaşar Büyükanıt gitti,  Orgeneral İlker Başbuğ geldi Genelkurmay Başkanlığı'na...
Hayırlı olsun.
Acaba ne değişecek?
Sivil-asker ilişkileri demokrasilerdeki olağan yerine Türkiye'de de oturabilecek mi?
Bunun için sivil siyasal güçler gerekeni yapabilecek mi? Yoksa siyaset kurumuyla toplumun bazı odaklarındaki 'kışlaya dönüp bakma alışkanlığı' devam edip gidecek mi?
Bilemiyorum.
Fazla umutlu değilim.
Zaman alacak bu iş.
Tatilde, Amerikalı siyaset bilimci Steven Cook'un Türkiye, Mısır ve Cezayir ordularını modernleşme ve demokrasi açısından karşılaştıran son kitabını okudum.
Bir yerinde şöyle diyordu:
"Türkiye'yi alacak olursak, orduyu siyasetten ayırmak, 2002'de başlayan ve 2004'e gelindiğinde Milli Güvenlik Kurulu'nda önemli değişikliklere yol açan Kemalist reformasyonu derinleştirmek anlamına gelir.
Ancak Türkiye'deki 'asker sorunu'nu tamamen çözüme ulaştırmak için aşağıda sıralanan kurumsal yeniliklerin yapılması gereklidir:
(1) Genelkurmay'ı, kişinin hangi partiden olduğuna bakmadan sivil bir savunma bakanına tabi kılmak.
(2) Devlet Konseyi ve yargının öteki bölümlerini, Yüksek Askeri Şûra'yı geçersiz kılabilecek otoriteyle donatmak.
(3) Ordunun siyasete müdahalesinin gerekçesi olarak kullanılan Silahlı Kuvvetler'in İç Hizmet Kanunu'nu gözden geçirmek.
(4) Askeri akademiler ve kurmay okullarındaki müfredatı, siyasette sivil iktidarın üstünlüğünü vurgulayacak biçimde değiştirmek." (**)
Uzun lafın kısası:
Asker sorunu...
Çözülebilecek mi?..
İyi pazarlar!
-------------
* Derleyenler: Ahmet İnsel-Ali Bayramoğlu; Bir Zümre, Bir Parti, Türkiye'de Ordu; Birikim Yayınları, 2004, s. 9
** Steven A. Cook, Yönetmeden Hükmeden Ordular, Türkiye-Mısır-Cezayir, hayykitap, Nisan 2008, s. 325-326.

milliyet



Bu yazı 1,060 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,678 µs