En Sıcak Konular

Yahya Bostan



Yahya Bostan
0 0 0000

Başbuğ ne yapıyor?



Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 27 Nisan e-muhtırasıyla birlikte siyasi sürecin içine giren Genelkurmay beraberinde eleştirilerin de odağına oturmuştu. Türk siyaseti gergin bir atmosfere bürünürken açılan Ergenekon soruşturması, TSK’yı hedef alan yayınlar ve askerin de siyasetle ilgili yaptığı açıklamalar orduyu neredeyse gerilimin bir tarafı haline getirdi. AK Parti’ye yönelik kapatma davası, Paksüt-Başbuğ görüşmesi derken Türk demokrasisinin geleceği ve vesayet tartışmaları aldı başını yürüdü.

Ancak Türkiye bu badireyi atlatmayı bildi. Seçimler yenilendi. AK Parti 22 Temmuz’da oylarını arttırarak tekrar tek başına iktidar oldu. Anayasa Mahkemesi’nden çıkan ‘kapatmama’ kararıyla birlikte Türkiye normalleşme sürecine girdi ve enerjisini tekrar bölgede yaşanan uluslar arası hesaplaşmalara yoğunlaştırdı. Özellikle Kafkaslarda yaşanan çatışmalarla birlikte gündem tekrar dış politika merkezli hale geldi.

Türkiye’de siyasetin normalleştiği, asker-sivil dengesinin doğru bir teraziye oturmaya başladığı konuşulurken şimdi tekrar geçmişteki tartışmalar alevleniyor. 30 Ağustos öncesinde yapılan devir teslim törenlerinde komutanların laiklik odaklı konuşmaları, Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner’in ‘TSK taraftır’ şeklindeki sözleri ve her konuşma yapanın özellikle AB sürecinde ve demokratikleşme çalışmalarını hedef tahtasına oturtması ‘Genelkurmay’da hareketlenme var’ şeklinde yorumlara neden oldu. Ancak bununla kalınmadı. Dün Ergenekon davası kapsamında Kandıra cezaevinde tutuklu bulunan iki emekli paşanın ziyaret edilmesi ve bunun Genelkurmay sitesinden ivedilikle duyurulması tartışmaların alevlenmesine sebep oldu.

TSK’da yaşandığı düşünülen değişim ile ilgili iki iddia söz konusu: 1) Başbuğ laiklik vurgusu ve Kandıra adımıyla hükümete endişelerini doğrudan iletti ve Ergenekon soruşturmasının seyrini etkileyecek bir süreci başlatarak hukukun üstünlüğünü zedeledi. Bu iddia asker-sivil dengesinin yeni dönemde bir hayli dalgalanacağı imasında bulunuyor. 2) Başbuğ, selefleri Büyükanıt ve Hilmi Özkök gibi demokrat bir komutan. Ancak tabanını yatıştırmak ve ‘içerde’ yapılan bazı tartışmalara son vermek için bu adımları atmak durumunda kaldı. Bu tıpkı daha önce Hilmi Özkök’ün yaptığı gibi ‘genç subayları’ yatıştırmaya yönelik bir adımdı. Bu iddia da asker-sivil dengesinin yeni dönemde daha demokratik bir düzleme oturacağı, normallşme sürecinin bozulmayacağı iması taşıyor.

Peki, bu iki iddiadan hangisi doğru? Başbuğ sertlik yanlısı politikalarla orduyu tekrar tartışmaların göbeğine mi oturtuyor, yoksa tabanına ‘buradayız’ mesajı vererek aslında demokratik düzene karşı doğabilecek tepkileri mi dizginliyor?

Başbuğ’un ‘sertlik yanlısı’ olduğunu söylemek hem erken hem de biraz haksızlık gibi duruyor. Çünkü Kara Kuvvetleri komutanıyken de elinde güçlü bir silah vardı Başbuğ’un ancak bunu demokrasiye müdahale olarak algılanabilecek politikalar için kullanmadı. Ergenekon soruşturması çerçevesinde tutuklanan iki emekli komutan Başbuğ’un sorumluluğundaki orduevlerinden gözaltına alındı. Başbuğ buna da karşı çıkmadı.

Dahası eğer Başbuğ söylendiği kadar realistse yakın geçmişten ders alacak kadar da erdemli olmalı. TSK’nın e-muhtıra ile siyasete müdahalesinin kurum ile ilgili nasıl bir tartışma yarattığı, 22 Temmuz seçimlerinden çıkan sonuç ile nasıl zor bir durumda kalındığı ortada. TSK’yı yakından izleyenler ‘bu süreçten ders çıkarıldı’ tespiti yapıyor. Eğer gerçekten ders alındıysa Mart seçimlerine kısa bir süre kala tekrar eski tartışmalara girmek istemeyecektir kurmay heyeti. Tekrar eskiye dönecek, siyaset üzerinde asker vesayeti görüntüsü verecek bir süreçten seçim öncesinde en karlı çıkacak partinin kim olduğu ortada. Birkaç ay önceki gergin siyasi atmosferin bir benzeriyle Mart ayında seçime gidildiğinde bir de AK Parti’nin oyları tavan yaparsa –ki önceki gün sonuçları açıklanan güvenilir bir anket bunu gösteriyor- bu sadece CHP’nin ikinci seçim yenilgisi olmaz. Dolayısıyla TSK’ya bunu yapmaya, kurumun güvenilirliğini sarsmaya kimsenin hakkı yok. Ben kurmay heyetinin de aynı düşüncede olduğuna inanıyorum.

Bu yüzden bana ikinci şık daha yüksek olasılıkmış gibi geliyor. Zaten Genelkurmay’dan yapılan açıklamanın son maddesi de bunu kanıtlıyor gibi. Maddede ‘hukuka saygımız ve güvenimiz tamdır’ deniyor. Bu madde doğru okunmalı. Çünkü Ergenekon davası konusunda ‘şeriatın kestiği parmak acımaz’ mesajı veriyor. Bu ziyaretle tutuklu komutanlara ‘insani bir ziyaret’ yapılmak istenmiş olmalı. Aksi takdirde hukuka müdahale eden, siyasete karışan bir TSK’nın tekrar suyüzüne çıktığını ileri sürmüş oluruz ki bu hem uluslar arası dengelerin yeniden tanımlandığı bir dönemde Türkiye’yi içine hapseden bir yolun kapısını açar hem de bu süreçten belki de en çok TSK zararlı çıkar. Benim gördüğümü realistliğinden şüphe duymadığım kurmay heyeti de görüyordur, eminim.



Bu yazı 2,913 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Ekim 2008 Erdoğan Diyarbakır’ı gözüne kestirdi
    • 21 Ekim 2008 DTP Türkiye’yi kaybetti
    • 26 Eylül 2008 Siyaset işte böyle dinamitlenir
    • 15 Eylül 2008 Büyük İsrail artık bitti
    • 8 Eylül 2008 Pax-Anatolia: Yüzyılın barış projesi
    • 4 Eylül 2008 Başbuğ ne yapıyor?
    • 30 Ağustos 2008 Bölge cehenneme döner mi?
    • 24 Ağustos 2008 Bahçeli Ergenekon’la nasıl mücadele etti
    • 5 Ağustos 2008 Bir devir böyle bitti: Siyaset dışı beklenti çöpe gitti
    • 30 Temmuz 2008 ‘Dünyanın en büyük siyasi projesi’ ne demek?
    • 28 Temmuz 2008 Baykal’ın göremediği…

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,102 µs