En Sıcak Konular

Hatice Saadet Kalyoncu



Hatice Saadet Kalyoncu
0 0 0000

Hakkını bilmekle haddini bilmek arasındaki sınırı kim belirler?



Bazen birilerine hak olarak görünen şey başka birileri tarafından had bilmezlik olarak tanımlanabiliyor. Hatta ortak olarak kabul ettiğimiz haklar bile içini doldurmaya gelince değişiveriyor ve “ama” ile başlayan cümleler kuruluyor. Örneğin evrensel tüketici haklarına baktığınızda “Tüketicilerin Temel Gereksinimlerinin Karşılanması Hakkı” var, “Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” var ama… “ama”sı var.

Hak sınırı bir başkasının sınırına dayandı mı had sınırı aşılmış olabiliyor. Dünyada birçok insan bir arada yaşarken, her şeyin önüne “küresel” kelimesi yerleşmişken tüm duvarlar yıkılsa da somut olmayan duvarlar bizi bölüyor. Biri “bu benim hakkım” diyor, diğeri “bu senin hakkın değil.”
Bu sınır kim belirliyor?

“Hakkınızı arayınız” öğütlerine baktığınızda cevaplanması gereken ilk şey hakkın ne olduğu? Kim belirler, kime karşı belirler, nasıl belirler?

Tüketici hakları çerçevesinden baktığınızda Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarıyla belirlenmiş haklarınız olduğunu söyleyebilirsiniz. Doğrudur, her topluluk kendi içinde bir yasa ile bireylere haklarını tanımlar. Ama yasaların empati yeteneği olmadığından ve bu maddelerde yer alanlar hep birilerinin kafasında tanımlandığından değişmezliği veya yeterliliği sorgulanabilir. Belki de bu yüzden kanunla belirlenmiş kurallar dışında etik kurallardan da bahsederiz.

Nasrettin Hoca’nın o meşhur hikâyesine bir bakınız. Nasrettin Hoca’nın evine iki kişi gelir, "Aramızda bir anlaşmazlık çıktı" derler. Hoca birini dinler “haklısın” der, diğerini dinler ona da “haklısın” der. Bunun üzerine yanında bulunan hanımı, "Bu ne biçim şey Hoca, ikisine de haklısın dedin?" der. Hoca bir an düşünür ve karısına dönüp, "Hanım sen de haklısın" der. Belki de çok olayda herkes kendi penceresinden haklıdır ve hal böyle olunca da iş içinden çıkılmaz bir hal alır. Peki, bu çıkılmaz hallerden nasıl çıkılır?

“Büyük balık her zaman küçük balığı yer” derseniz, küçük balıkların ekolojik sistemde kaybolup gidişiyle büyük balıkların da aynı sonla karşılaşacağını kabul etmeniz gerekir. Öyleyse ne büyük balıklar aç bırakılacak ne küçük balıklar yok olup gidecek.

Çok uzun süredir bankaların kredi kartlarından aldığı yıllık aidatlar tartışılıp duruyor. Yıllarca kredi kartı için aidat ödeyen tüketici özellikle son birkaç yıldır bu konuyla ilgili olarak ciddi itirazlara sahip. Herkesin tüketici olduğu gerçeği ile bu konuda subjektif düşünülmeyeceğini umsanız da bu konuda da taraflar vardır. Taraf olması demek taraftar bakışıyla objektiflikten uzaklaşmak demektir. Maalesef banka sahipleri, yetkilileri burada bir taraftır, kendilerinin de tüketici olduğunu unutan taraf.
Kendisinin bir tüketici olduğunu unutan banka yetkilileri kredi kartına aidat alınmasını çok doğal kabul ederken evlerindeki telefonlara ödedikleri sabit ücreti kabul edilebilir bulmazlar. Oysa bu yaman çelişki taraf olmayan sizin benim gibi tüketici için yoktur. Çünkü biz sade birer tüketici olarak, en yalın düşünce sistemiyle karşılığında ne aldığımızı bilmediğimiz –ama ne verdiğimizi çok iyi bildiğimiz- tüm bu ödemeleri yapmakla zorunlu tutuluruz. Burada bu gaspları hak olarak görenler veya göstermeye çalışanlar yığınla kelimeler kullanarak işi çözümsüzleştirmeye çalışırlar. İşin çözümsüzleşmesi onların çarkının devamlılığı demektir.

Böylesi durumlarda tüketici sesinin duyulmasını ve yetkililerin bu seslere doğru karşılığı vermesini beklerler. “Ağlamayana meme yok” diye büyütüldükleri için hiç kimse eğer itiraz yoksa bir yanlışlığı düzeltmek için elini taşın altına sokmaz, daha doğrusu karşısına büyük güçler almaz! Cesaret herkese verilmiş bir sıfat değildir, ciddi bir erdemdir.

İşte bu yüzden yetki sahipleri genelde güçlü kabul ettiği tarafta olmayı tercih ederler. Güçlünün çizdiği hak, güçlü karşısındakilerin isteği ise had bilmezlik olarak tanımlanır.

Hepimiz “demokrasi” kelimesini ağzımıza sakız yapmış olsak da, gücü çoğunluğun istek ve beklentilerinin dikkate alınması olarak ifade etsek de kapitalist sistemde asıl gücün para olduğunu itiraf edebiliriz. Hal böyle olunca 70 milyon tüketici beklentisi 70 banka yetkilisi karşısında bazen görmezlikten gelinebilir. Bankalar hakları olduğunu iddia ettikleri paraları alırken, tüketiciler hadlerini bilerek(!) bu paraları tıpış tıpış öderler.

Hayır! Kocaman bir “hayır!”

Kimse, ne kadar para ve/veya yetki gücüne sahip olursa olsun hiç kimse “haksız” olarak itham edilmek istemez. “Haksız” diye ifade edenlerin sesi yükseldikçe gerçekten haddini bilmesi gerekenler had bilmeye başlarlar, başlamak zorunda kalırlar.

Bu yüzdendir ki, bu haksız isteklere karşı tüketiciler son iki yıldır daha bir fazla sayıda itiraz için Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri’ne başvurmaktadırlar. Bu yüzdendir ki, bu aidatın alınmamasına yönelik madde nihayet yeni Tüketici Kanunu taslağında yerini almıştır. Bu maddenin taslakta olmasında bireysel başvuruların payı vardır, Türkiye’deki tüketici derneklerinin emekleri vardır. Bu yüzden yasa kabul edilene kadar devam edecek olan savaşta emekler, çalışmalar, başvurular devam etmelidir. Hak ve haddi belirleyecek olanlara doğru haykırılmalıdır.

Ama yazmadan edemeyeceğim, gönül ister ki yetkililer, yetkili kılınanlar, atanmışlar ve atanmışlardan çok seçilmişler oturdukları koltukların hakkını versinler, hak sahiplerine haklarını daha onlar istemeden versinler güçlü güçsüz bakmaksızın…

***

Bir restorana gidiyor bir arkadaşım, yemeğini yiyor hesap verecek. Onunla ilgilenen garson ortalıklarda yok. Kasada ne yediğini soruyorlar, söylüyor, hesap yapılıyor o da ödemesini yapıyor. Tam çıkacakken garson geliyor ve kasadaki görevli garsona arkadaşımın ne yediğini soruyor. Arkadaşım bu işe fena bozuluyor. Kendisinin beyanına itibar edilmeyişini bir saygısızlık ve bir tüketici hakkı ihlali olarak niteliyor. Şimdi biraz durun ve düşününüz. Kanun maddelerinde arayıp da bulamayacağınız bir mesele. İki tarafa da haklı diyebilirsiniz, ben de Nasrettin hoca misali siz de haklısınız diyebilirim. Ama eğer birinden birine “haklısın” demek zorunda kalsanız hangisini seçerdiniz?

İşte burada “hakların belirlenmesi” ortaya çıkıyor. Tüketici haklarının geldiği, gelebileceği noktalar belirleniyor. Tüketici artık sadece kendisine ayıplı bir mal satan satıcıdan şikayet etmiyor, beklentisi sadece iyi mal almakla sınırlı değil. Alışverişinizde “insana saygı”yı görmek istiyorsunuz, saygısızlığı had bilmezlik, hak ihlali kabul ediyorsunuz.

Tüketici, dün ödediği kredi kartı ücretini artık ödememek için yasal yollarla başvuruyor, sözüne itimat edilmeyen yerde bir daha yemek yememe tercihini ortaya koyuyor.
Artık sınırı tüketici koyuyor, sınırları ise tüketicilerin düzeyi belirliyor.



Bu yazı 2,249 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Ocak 2009 Param yok sizlere!
    • 30 Aralık 2008 İsrail Hep Aynı Ya Biz?
    • 22 Aralık 2008 'İşte biz o gün tükeneceğiz'
    • 15 Aralık 2008 Tren ile bir bayram yolculuğu sırasında
    • 1 Aralık 2008 'Satın almama günü' ve 'Alışveriş için gün bugün'
    • 24 Kasım 2008 Sabit ücrette son durumlar
    • 10 Kasım 2008 Taşınıyor musunuz?
    • 3 Kasım 2008 Kirayı en ucuz ödeme yolu
    • 27 Ekim 2008 1 Kasım eylemi
    • 20 Ekim 2008 Taraf arıyorum
    • 6 Ekim 2008 Krizimiz geldi hadi akıllanalım!
    • 29 Eylül 2008 Bilgilensek mi Bilgilenmesek mi?
    • 22 Eylül 2008 Verimli ol, tatillere dokunma
    • 15 Eylül 2008 Küstüm!
    • 8 Eylül 2008 Hakkını bilmekle haddini bilmek arasındaki sınırı kim belirler?
    • 1 Eylül 2008 Ramazan israf ve insaf
    • 23 Ağustos 2008 Voltran'ı oluşturmak...
    • 11 Ağustos 2008 Reklâmlar geçiyor
    • 4 Ağustos 2008 İbadet edasıyla tüketim çılgınlığı
    • 28 Temmuz 2008 Doğru Tüketici

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,460 µs