En Sıcak Konular

A. Turan Alkan


A. Turan Alkan
0 0 0000

Taş kımıldıyor; iyi oluyor!



"Türkiye'de bu dönemde böyle bir olayın meydana gelmesinden dolayı Adalet Bakanı olarak büyük üzüntü duyuyorum. Devlet ve hükümetim adına yakınlarından özür diliyorum.
Sorumlular bulunacak, hak ettikleri cezayı alacaklardır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın."

Olayı biliyorsunuz; Metris Cezaevi'nde tutuklu iken işkence görerek öldüğü ileri sürülen Engin Ceber hadisesi hakkında yapılan tahkikat sonucunda Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, iddianın doğruluğunu kabul ederek Ceber'in yakınlarından "devlet ve hükümet adına" özür diledi.

Şu ana kadar 19 kişi görevinden uzaklaştırılmış, soruşturma hâlâ sürüyor.

Bu bir ilk.

Bu bir devrim; belki yeni bir dönemin başlangıcı sayılacak kadar iyimser nitelikler taşımıyor ama devlet-toplum ilişkilerini yerinden kımıldamaz kılan o ağır taşın yerinden oynadığı da bir gerçek.

Türkiye, gözaltına aldığı, tutukladığı insanlara karşı kötü davranışlarıyla sâbıkalanmış bir ülkeydi. Dağ başlarında işlenen faili meçhul cinâyetler bir tarafa, sivil ve askerî cezaevlerinde başından kötü işler geçmiş, eziyet görmüş, onuru aşağılanmış, dövülmüş, sövülmüş ve canından olmuş nice insan hâlâ aramızda yaşıyor.

Varlığı fiilen bilinen ama devlet ve hükümet katında bugüne kadar hiç resmen itiraf edilmeyen bir onursuzluktu bu; işkence görenleri, kötü muameleye uğrayanı elbette incitiyordu ama, böyle şeyleri sessiz bir sükûtla karşılayıp geçtiğimiz için bizi, hepimizi daha çok aşağılıyordu.

Adalet Bakanı'nı şahsım adına tebrik ederim. Sağcısı-solcusu ile gelip geçen onlarca selefi içinde, devlet güçlerinin işlediği sistematik bir ayıbı kabul ederek halkından özür dileyen ilk devlet adamıdır kendisi ve belli ki hükümet bu tavrın arkasında durmaktadır.

Bu itiraf, acı ve kan lekeleriyle kirlenmiş infaz tarihimizde sabunla yıkanmış küçük bir sayfa olarak kalmamalı; bu doğru tutum devam etmeli, hatta daha ileriye giderek geçmişte cereyan eden bu gibi olaylar hakkında da soruşturmalar açılmalı, infaz sistemi içinde görevini suistimal etmeyi alışkanlık haline getirmiş unsurlardan hesap sorulmalıdır.

*

Dünkü Taraf gazetesinin verdiği haber, "Mavi kuvvetler ne kadar mavi?" sualinin anlamı üzerinde yeniden durmamızı gerekli kılıyor; Dağlıca'da olduğu gibi Aktütün baskınının da adeta davul-zurna çala çala gelmesi ordunun itibarını sarsmıştır. İnsansız hava araçlarından görüntülerin basında yayınlanabilmesi, orduyu âcil bir vecibeye dâvet ediyor; şudur: Genelkurmay bu ihmâlin sebeb ve müsebbiblerini derhal soruşturmaya başlamalı ve kamuoyunu soruşturma safahatından günü gününe haberdar etmelidir. Artık gizli-saklı tutulamaz ve güvenlik gerekçesiyle gizli tutulmasının mânâsı kalmamıştır.

"Mavi kuvvetler..." yazısının meâli işte bu nokta üzerine yoğunlaşmıştı; Silahlı Kuvvetler'imiz, artık "en çok güvenilen kurum" efsânesinin gölgesinden çıkarak güvenilirliğini açık ve demokratik usuller aracılığı ile bir daha tesis etmek için kafa yormalıdır. Görünüyor ki ordu, kapsam ve ağırlığını henüz bilemediğimiz bir yıpratma operasyonunun konusu haline getirilmiştir ve bugüne kadar sürdürülen retoriği devam ettirerek vaziyeti idare etmek imkânı kalmamıştır.

Adalet Bakanı'nın açıklamasıyla aynı mealde bir Genelkurmay bildirisi çok anlamlı olur.

Ve gırtlak hâlâ dokuz boğum.

 
zaman



Bu yazı 1,086 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Ağustos 2010 Sfenks'in sorusu, Heron'un gözleri...
    • 19 Nisan 2010 Sizin hiç böyle bir dostunuz oldu mu?
    • 22 Mart 2010 Yargıya ne gerek var üstâd?
    • 17 Mart 2010 Herkes kendi işini yapsa...
    • 31 Ağustos 2009 Evet, 'ordu göreve!'
    • 11 Mayıs 2009 Mühimmat ama mühim değil: Çatapat!
    • 20 Nisan 2009 'Karmaşa'yı arz ediyorum komutanım!
    • 4 Şubat 2009 'Bırakalım çocuklar doğru dürüst bir içki içsin!'
    • 15 Ekim 2008 Taş kımıldıyor; iyi oluyor!
    • 11 Ekim 2008 Türkiye Kürtleri'nin geleceğine dair
    • 20 Eylül 2008 Predator!
    • 6 Eylül 2008 Allah rızası için laik olalım lütfen!
    • 26 Temmuz 2008 Bir numaralı adam kim?
    • 19 Temmuz 2008 Deniz anası gibisin kardeşim
    • 21 Haziran 2008 Türkiye, "askerî bir cumhuriyet" midir?
    • 31 Mayıs 2008 Dinleme kaydı!
    • 2 Nisan 2008 Buldum, buldum!..
    • 3 Mart 2008 Rektör be!
    • 23 Ocak 2008 Laikliği, laikçilerden kim koruyacak?
    • 24 Aralık 2007 Bütün dogmaları döven dogma!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,279 µs