En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
0 0 0000

Vitamin hapı kurbanları



Milyonlarca insan tıpkı Vatan gazetesi yazarı İclal Aydın gibi gereksiz yere vitamin hapı içiyor. Bunlara ‘vitamin hapı kurbanları’ da diyebilirisiniz.

İclal Aydın diyor ki:

‘’Her gün birden fazla vitamin içiyorum. Hepsi de doktorlarımın reçetelerime yazdığı, belirli bir amaçla verilmiş vitaminler. Beslenme düzenim için yıllardır gazetemiz yazarlarından Dr. Yasemin Bradley’ den destek alırım. Özellikle diyette olduğum dönemlerde ve kış aylarında vitamin kürleri yaparız. Cildim için de Dr. Betül Z. Şengör başka iki tamamlayıcı destek ürünü önerdiğinden ve her iki doktor da bana verdikleri ürünlerde hemfikir olduğundan gönlüm rahat.’’

Oysa İclal Aydın’ ın ne daha sağlıklı olmak, ne daha geç yaşlanmak, ne filanca hastalıktan korunmak ve ne de daha güzel olmak için vitamin hapı alması hiç de gerekli değil.

Son senelerde adeta bir ‘vitamin ve doğal beslenme ürünü çılgınlığı’ yaşanıyor. İnsanlar elmayı, portakalı, mandalinayı… bıraktı vitamin hapı içiyor; çocuklarına balık yedirmiyor omega 3 yutturuyor; yoğurdun yerini probiyotikler aldı.

Şimdilerde çoğu insanın, özellikle de hanımların çantasında Amerikan malı küçük turşu kavanozu cesametinde kahverengi şişeler var.

-         Ne bu ? diyorsunuz.

Başlıyorlar sayıp dökmeye:

-         Bu, ekinezya. Bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor.
-         Bu?
-         Bu, balina kıkırdağı. Yaşlanmayı önlüyor.
-         Bu?
-         Bu, Çin sarmaşığı ekstresi… saç dökülmesine bire bir.
-         Bu?
-         Bu…. diye devam ediyor, sonu gelecek gibi değil.

Adamlar uyanık tabii. Pazarlamanın kralını biliyorlar. Medyayı da medyadaki sazanları da bir güzel kullanıyorlar. İnsanlar, açık ve gizli reklâmlarla yaşlanmayı ve hastalıkları önlediği iddia edilen bu maddeleri kullanmaya âdeta mecbur bırakılıyor.

Öyle ki, artık nerdeyse herkesin kendine özel bir vitamini, doğal besin desteği olmaya başladı. Üstelik de, bırakın kadın-erkek; çocuk-genç-yaşlı ayırımını,  sarışınlar için farklı, karakaşlılar için farklı, uzun boylular için farklı, saçını ortadan ayıranlar için farklı, atkuyruğu yapanlar için farklı ürünler var piyasada.

E vitaminin fazlası öldürüyor

Ama gelin görün ki, bir taraftan da bu tür ‘ticari ürünlerin’ zararlarını ortaya çıkaran araştırmaların sayısı da her geçen gün artıyor. Bunların başında da E vitamini ile ilgili olanlar geliyor. Hani, şu milyonlarca insanın ‘kalp hastası olmayalım, kansere yakalanmayalım, daha uzun ve sağlıklı yaşayalım’ diye avuç avuç kullandıkları vitamin.

E vitamini aslında bir antioksidan ve vücudumuzun sağlıklı olabilmesi için düşük miktarlarda alınması da gerekli tabii, ama günlük E vitamini ihtiyacı sadece 3-4 miligram. Bunu da ayçiçeği, mısır, buğday, kabuklu yemişler, pirinç, zeytin yağı, balık, marul, tere, kereviz, maydanoz, ıspanak, lahana… gibi yeşil yapraklı sebzelerden yeterince almak mümkün; hapa-mapa gerek yok hiç.

Amerika’ da yaşları 50 ile 76 arasında değişen 77 binden fazla kişi üzerinde yapılan ve sonuçları birkaç gün önce açıklanan bir araştırma, uzun yıllar boyunca C, E vitamini ve folat gibi multi-vitamin kullanımının akciğer kanseri riskini azaltmadığı gibi, günde 400 miligram E vitamini alanlarda akciğer kanseri riskinin yüzde 28 daha fazla olduğunu da ortaya koydu. Üstelik tehlike sigara içenlerde daha da büyük bulundu.

Bu sürpriz bir sonuç değil, çünkü daha önce yapılan çalışmalarda da yüksek miktarda ve uzun süre alınan A, C ve E vitaminlerinin akciğer ve mide-bağırsak kanserlerine bağlı ölümleri artırdığı ve düzenli olarak vitamin hapı kullanan her 1 milyon kişiden 9 binin bu nedenle vaktinden önce yaşamlarını yitirdikleri ileri sürülmüştü.

En son da Archives of Internal Medicine dergisinde yayımlanan araştırmada, avuç dolusu vitamin alan kadınlarda kanser ve kalp hastalıkları riskinde azalma olmadığı, vitaminlerin, erken ölümü de engellemediği belirlendi.

Vitamin almayalım mı?

Almayın tabii ki. Vitaminler de aslında birer kimyasal maddedir, yani ilaçtır ve asla gelişigüzel kullanılmamalıdır. Gerçek vitamin eksikliklerinde düşük dozların bir yararının olmadığını ve vücudun ihtiyacından yüksek dozlarda alınan vitaminlerin ise çeşitli yan etkilere yol açtıklarını da sakın unutmayın.

Türkiye gibi her çeşit meyve ve sebzenin bol bol yetiştiği bir ülkede yaşıyorsunuz. Vitamin hapı yutacağınıza sebze ve meyve; balıkyağı hapı içeceğinize balık yiyin. Beyaz peynir, yoğurt, ayran dururken kalsiyum hapı da neymiş. Böylece, hem yeme zevkine varın, hem karnınız doysun ve hem de bunların içinde bulunan maddelerden de yararlanmış olun.

Çünkü meyve ve sebzelerin sağlığa faydaları sadece vitaminlerden değil, ‘fitokimyasal bileşikler’ ve belki de henüz bilinmeyen daha pek çok başka maddeden de kaynaklanabilir. Bizleri kanserden ve başka hastalıklardan asıl koruyan da vitaminler değil, bu bildiğimiz-bilmediğimiz maddeler olabilir pekâlâ.

İyi de, ‘Meyve ve sebze üretiminde de hormonlar, böcek ilaçları gibi pek çok kimyasallar kullanılmıyor mu, onlara ne diyeceksiniz’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim.

Ama onun da çareleri var:

Mümkünse ‘organik’ diye bilinen ürünleri satın alın, ama bunları alırken de bunların gerçekten organik olup olmadıklarından emin olun, aldanmayın. Bütün meyve ve sebzeleri zamanında yiyin, mevsimi dışında asla yemeyin. Domatesi, patlıcanı, fasulyeyi, eriği, kirazı… yazın; portakalı, greyfurdu, mandalinayı, lahanayı, pırasayı… kışın yiyin. Sebze-meyve alırken bunların anormal şekilli olanlarını ve normalden iri olanlarını da sakın almayın.



Bu yazı 14,880 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 14 Mayıs 2013 Akademik sahtekârlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 11 Aralık 2012 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 9 Ekim 2012 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 3 Ekim 2012 Burun damlaları ile aldatılıyor muyuz?
    • 2 Ekim 2012 Kimi kime şikâyet edelim?
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 16 Eylül 2012 Mamografi taramalarına karşıyım
    • 10 Eylül 2012 Modern tıbbın son numarası: Aşırı teşhis
    • 8 Eylül 2012 Mamografi kanser riskini arttırıyor
    • 7 Eylül 2012 Benzer ilaç nedir?
    • 28 Ağustos 2012 Meme taraması saç taramaya benzemez
    • 14 Ağustos 2012 Antibakteriyel ürünlerdeki büyük tehlike
    • 6 Ağustos 2012 Sağlıklı suda hiçbir mikrop olmamalıdır
    • 30 Temmuz 2012 Enerji içecekleri yasaklanmalıdır
    • 23 Temmuz 2012 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 10 Temmuz 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 23 Haziran 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 13 Haziran 2012 Ot-Çöp tüccarlarından alacağımız dersler de var
    • 17 Nisan 2012 Sönmez gene döndü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,565 µs