En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Neden neşe dolacakmışız ki?



Emin (Çölaşan) abi, kulakları çınlasın, bir tür ‘meslek üçkağıdı’ olan self-plagiarism (yani ‘kendinden aşırma’) yöntemine çok sık başvururdu.

Böyle böyle, ‘Kubilay’ın şehadetini’ ezberletmiştir bize.

Bu satırların yazarı da, bazen, çaktırmadan (ya da düpedüz çaktırarak) bu yönteme başvuruyor.

Esasında farklı ne yazacaksın ki?

Ülke, ayını ülke...

Gündem, aynı gündem...

Kafa, aynı kafa...

Bugün, 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz.

Geçen yıl da kutlamıştık.

Müteakip yıllarda da kutlayıp duracağız.

Ülkemizde ‘önemli’ gün ve haftalar, konusuzluktan kırılan yazarlara aynı zamanda ‘self-plagiarism’ imkanı sunuyor. Bu açıdan da önemli...

Emin abiyi meslekte ‘öncü’ ve ‘duayen’ bellemiş fakir de, işbu ‘kendinden aşırma’ yöntemine başvurarak günü kurtarmaya çalışacaktır.

Hayır, ‘konu sıkıntısı’ çektiği için değil... Kendisi seyahattedir ve kıt imkanlarla ancak bu kadarını derleştirebilecektir...

Bugün (bu yazının ‘aşırıldığı’ gün), egemenliği kayıtsız şartsız millete veren önemli günün 89. yıldönümü kutlanıyor...

Geçit törenleri düzenlenecek, çocuklar şiirler okuyacak, büyükler günün mana ve ehemmiyetine uygun ‘ezber konuşmalar’ yapacak, bürokratik kesim de egemenliğin ‘kayıtlı ve şartlı’ olduğunu gözümüze sokmaya devam edecek.

Bugün, ayrıca, neşe dolmamız da gerekiyor.

Ama neşe dolamıyoruz.

Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu söylüyoruz ama, darbe yapıp ‘Anayasa’yı ilga’ suçunu işleyenleri kayıtsız-şartsız Cumhurbaşkanı yapıyoruz.

İşkencecilerden hesap soramıyoruz.

İş üstünde yakalanan ‘çocukları’ mahkemeye çıkaramıyoruz.

Devleti küçültemiyoruz.

Hukuku tesis edemiyoruz.

Gel de neşe dol...

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama, bir tür ‘parlamento üstü siyasi erk’ işlevi gören kurumları nasıl bir statüye bağlayacağımızı bilemiyoruz. Bu kurumların, zaman zaman kendilerini yasama organı yerine koyup ‘yerleşik kural’ ihdas etmelerine engel olamıyoruz.

1924 Anayasası ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, Türk milleti egemenliğini TBMM eliyle kullanır’ diyordu. Ama, sol entelijansiyanın ‘gelmiş geçmiş en özgürlükçü anayasa’ kabul ettiği 61 Anayasası (ve devamındaki darbe anayasası), Türk milletinin, yani bizlerin egemenlik hakkımızı ancak ‘yetkili organlar’ eliyle kullanabileceğimizi hükme bağladı.

Hadi ‘yetkili organlar’ meselesini de hallettik; egemenlik, çünkü, ‘paylaşılan’ bir şeydir, böyle de olmalıdır.

Fakat kim yetkili, kim değil, bunu bir türlü vuzuha kavuşturamadık.

Mesela, YARSAV yetkili bir organ mıdır?

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama, tarihin üzerindeki ‘yasak perdesi’ durup durmakta. Üzerinden 86 yıl geçmiş bir olay, ‘Ali Şükrü Bey cinayeti’ hálá sorgulanamıyor. Bu olayı Meclis gündemine taşıyan parlamenterlerin başına da tuhaf şeyler geliyor, getiriliyor.

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama, Deli Halit Paşa’nın katilleri ortaya çıkarılamıyor. Mustafa Suphi ve arkadaşlarını Karadeniz’de boğduran çete bakıyesi her defasında es geçiliyor.

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama, ‘Yassıada’ duruşmalarını manipüle edip Başbakan’ı darağacına gönderen irade bir türlü sorgulanamıyor.

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama, egemenliği müseccel bir ‘cunta’ adına kayıt altına almaya çalışan ‘Ergenekon taifesi’nin gücü ve etkinliği kırılamıyor...

Neden neşe dolacakmışız ki?

star



Bu yazı 992 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,692 µs