En Sıcak Konular

Cengiz Çandar


Cengiz Çandar
0 0 0000

Mayınlar...



Suriye sınırındaki mayın tartışması başlayalı beri Türkiye’nin ne kadar ‘mayınlı’ bir arazi olduğu da ortaya çıktı. Mayınlar, sadece toprakaltında değil, kafaların da içinde. İlkinin temizlenmesi bile öylesine çetin bir iş ki, ilkine oranla çok daha sıkıntılı olan ikincisinin ‘temizlenme’ süresi o da temizlenebilirse- korkarım
bizim kuşağı gömecek.
Bu arada, istatistiklere girmeyen ‘terörist mayınlar’ da mevcut. PKK’nın döşediği mayınlar dün Çukurca’da altı askerin daha hayatını aldı. Kürt sorununun çözümü doğrultusunda önce ‘iyimser sinyaller’ veren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ardından ‘alarm zilleri’ çalmaya başlamasının hemen ertesine denk düşen ‘PKK mayınları’nın patlaması, örgütün tek taraflı olarak ilân ettiği ateşkes süresinin 1 Haziran’da dolmasına birkaç gün kala, yakın geleceğe ilişkin havayı bir kez daha karartmışa benziyor.
Başbakan, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile görüşmek için elini çabuk tutsa iyi eder. Diyarbakır’da dün 72 sivil toplum kuruluşunun ‘şiddete karşı’ ortak çıkışı ve buna ek olarak Ahmet Türk’ün Çukurca olayına ilişkin açıklaması, Tayyip Erdoğan’ın gecikmesizin ‘inisiyatif alması’nı ve Güneydoğu’nun yakın geleceğinin üzerine düşmeye başlayan kara bulutların dağıtılmasını gerekli, hatta zorunlu kılıyor.
***
Mayın konusuna geri dönelim.
Suriye sınırındaki ‘mayın temizliği’nin tartışılmasından önce, zihinlerde oluşturulan rakam kirliliğini temizleyelim. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül dün bu konuda ‘resmi rakamları’ sundu. Buna göre, Suriye sınırına mayın döşenmesine 1956’da karar verilmiş ve 1957-1959 arasında mayınlar döşenmiş. Mayın döşenen arazinin boyu 510 kilometre, eni de ortalama 350 metre.
Tam bu noktada bir palavrayı düzeltmek gerekiyor. Söz konusu arazi için ‘iki Kıbrıs büyüklüğü’nde denmişti. Hani, ‘İsrail’e peşkeş çekileceği’ ileri sürülen arazi; oysa Kıbrıs’ın büyüklüğü 9600 kilometre kare, söz konusu arazinin tamamı ise 216 kilometre kare. Bunun 186 kilometre karesi Hazine’ye, geri kalanı ise Devlet Demiryolları ile başka kuruluşlar ve vatandaşlara ait.
Bu bilginin ne önemi var?
Şu önemi var: Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi yasası çıkarsa, mayınlar temizlendikten sonra buranın tarıma açılmasında vatandaşların toprağının yabancılara devredilmesi gibi bir durum söz konusu değil.
Bir de mayınların temizlenmesiyle birlikte mayınlardan temizlenen arazinin ‘organik tarıma açılması konusu var ki, ‘İsrail’e peşkeş’ iddialarının dayanağı da burası. Bu noktada Vecdi Gönül’ün verdiği önemli bir bilgiyi göz ardı edemeyiz. Gönül, “Arazinin tarım açısından mükemmel olup olmadığı mayınlar temizlendikten sonra ortaya çıkacak. Belki mayın orayı kirletmiştir. Onu bilemiyoruz.
Çünkü mayın kimyasal bir maddedir” diyor. Yani, şu anda kıyamet kopartan, İsrail odağında onca spekülasyona konu olan durum büyük ölçüde bir ‘âfaki’ tartışmanın konusu.
Biraz daha rakamlarla ilgilenelim: Türkiye-Suriye sınırında gömülü mayın tutarı 615 bin 145 olarak biliniyor. Buna ek olarak, Türkiye-Irak sınırında 42 kilometre uzunluğunda bir bölgede 75 bin 115 adet, Türkiye-İran sınırında 109 kilometre uzunluğundaki alanda 191 bin 428 ve Türkiye-Ermenistan sınırındaki 17 kilometre uzunluğunda hatta ise 21 bin 984 mayın var. Yunanistan ile Bulgaristan yani ‘NATO müttefiklerimiz’le ortak sınırlardakiler temizlenmiş.
Bununla birlikte, Türkiye’de askeri depolardaki anti-personel mayınların sayısı 2,5 milyon. Yuka-
rıda sıralanan toprağın altındaki rakamlarla birlikte yaklaşık 3,5 milyon adet mayın ediyor. Dehşet verici bir rakam; ne denli ‘dört yanı düşmanlarla çevrili’ ve dolayısıyla ‘güvenlik kaygılı’ bir ülke olduğumuz ortaya çıkıyor. Tabii, bunun bir de zihinlerde yansıması, bilinçaltlarına girmesi var.
İşin bir önemli yanı ise şu: 2003 Eylül’ünde Ottawa’da bir ‘Mayın Yasağı Anlaşması’ imzalandı. Türkiye bu Ottawa Anlaşması’na 2004 Mart ayında taraf oldu. İmzayı attıktan sonra, 1 Mart 2008’e dek stoktaki 2,5 milyon mayını imha edeceğini taahhüt etti. Bu taahhüdünü yerine getiremedi. Bu tarihe dek imha edilen mayın sayısı birkaç bini geçmiyor. Süreyi geçeli bir yıldan fazla oldu.
Söz konusu yükümlülük, Ottawa Anlaşması’nın 4. Maddesi gereği idi. Aynı Anlaşma’nın 5.Maddesi toprak altındaki mayınların 1 Mart 2014’e dek temizlenmesini öngörüyor.
‘Sicilimiz’ ortada.
Evet, kolay iş değil ama bir de Sırbistan’a bakalım. Sırbistan-Karadağ, Ottawa Mayın Yasağı Anlaşması’na Türkiye’den altı ay sonra Eylül 2004’te taraf oldu. 40 bini Karadağ’da stok edilmiş 1,3 milyon kara mayını vardı. 16 Mayıs 2007 tarihi geldiği vakit, Sırbistan-Karadağ’daki mayınlar temizlendi.
Türkiye’nin bu konuda beceri ya da yetenek eksikliği mi var dersiniz?
Sorun, bence, ‘zihinler’deki mayınlarda.
***
Muhalefet partilerinin ‘demokratiklik’ ölçüleri, bu ölçüleri zaten tartışmalı iktidar partisinden beri geride, hem de çok daha geride bulunan bir ülkeden söz ediyoruz, Türkiye’den söz edildiğinde.
Bu ülkenin tüm muhalefet partileri şu küresellik çağında hem de en koyu cinsinden ‘milliyetçilik’ virüsünü bünyelerinden temizleyememişler. İktidar partisinin bünyesi de o virüsü bol miktarda bünyesinde taşıyor.
Atılması gereken her adım, o yüzden atılamaz durumda.
İç politikada ‘anayasa değişikliği’ Türkiye’nin özgürleşmesi ve demokratikleşmesi ve bu arada AB entegrasyonu için şart ama ‘virüs’ mevcut anayasanın ruhuna sindiği için, bu anayasadan kurtulup yeni anayasa üzerinde uzlaşılamıyor.
Dış politikaya gelince, iki temel tıkanıklık alanının biri Kıbrıs, ikincisi Ermenistan ile normalleşme. Her ikisi de ‘kardeş ipoteği’ altında gibi gözüküyor ama asıl dert içerdeki ‘milliyetçilik’in bu bahanenin ardına kolayca sığınabilecek yaygınlıkta ve derinlikte olmasında.
Kürt sorunu, Kürtlerin ‘kimlik hakları’ alabildiğine genişletildiği takdirde büyük ölçüde ‘şiddetten arındırılarak’ yol alabilir ve çözüm rotasına girebilir halde. Orada da zihinlerden sökülüp atılmayan
‘milliyetçilik’ engeli olanca haşmetiyle dikiliveriyor. O nedenle, Cumhurbaşkanı, aylardır aynı şeyi, bir türlü ‘somutlaştıramadan’ mırıldanıp duruyor. Dilinin altından baklayı çıkartsa, ‘milliyetçilik’in sert salvolarıyla zaten tartışılan makamı sorgulanır hale gelecek.
‘Zihinlerde’ bunca ‘mayın’ varken, milyonlarca mayını depolardan çıkartmak, yüz binlercesini ise toprak altından temizlemek kolay iş değil.
Yıllar alır.
Kolay gelsin...

radikal



Bu yazı 949 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 2 Mart 2012 'İç savaş salgını' ve 'korunma yolları'...
    • 8 Şubat 2012 Türkiye, Suriye'de savaşa mı gidiyor?
    • 13 Temmuz 2011 Diyarbakır DTK'nın, BDP Ankara'nın
    • 22 Haziran 2011 Türkiye'nin doğru Suriye pusulası
    • 14 Haziran 2011 Yeni anayasa için AK Parti-BDP-CHP uzlaşması
    • 13 Mayıs 2011 İktidar Kürt sorununu anlamalı
    • 16 Nisan 2011 AK Parti'nin Güneydoğu'da 'siyasi ricatı...'
    • 12 Nisan 2011 Aday listelerini okuma kılavuzu
    • 1 Mart 2011 Hoca ve 28 Şubat'ın cenazesi
    • 22 Şubat 2011 Libya: Osmanlı dominosu ve Bingazi'deki kan davası
    • 19 Şubat 2011 Ergenekon faturası
    • 5 Şubat 2011 Mısır'ın tarih yazdığı gün...
    • 8 Ocak 2011 Hizbullah tahliyesi mi rönesansı mı?
    • 5 Kasım 2010 TAK, ne kadar PKK, ne kadar 'Ergenekon?'
    • 29 Ekim 2010 'Tek Cumhuriyet'in iki Ankara'sı
    • 26 Ekim 2010 Bu gidişle katilden çocuk yaratılacak
    • 6 Ekim 2010 Washington'daki Türkiye
    • 1 Ekim 2010 Daha seyahatin başı, çözümün eşiği değil...
    • 29 Eylül 2010 Türkçeye onurunu iade edin
    • 21 Eylül 2010 Hakkâri provokasyonuna inat

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,683 µs