En Sıcak Konular

Nuh Gönültaş


Nuh Gönültaş
0 0 0000

Vay vay vay... Bir sükut-u hayal ki sormayın!



Ordu konusu hassas konu!

Peki hassasiyeti nereden geliyor?

Milletin "gözbebeği" olduğundan!

Konu gözbebeği olunca elbette beraberinde hassasiyet de oluyor.

Çünkü göz hassas bir organ!

Göze zarar geldiğinde bütün beden zarar görür.

Onun için kendini bilen hiç kimse bütünüyle orduya zarar vermek istemez.

Olayları bütünüyle orduya mal etmek pek de makul değil zaten.

Eğer "bütün" böyleyse zaten bu milletin işi bitmiş demektir!

Bütünüyle orduyu yıpratmak istiyorsanız, buyurun kendi gözünüze sokun çomağı.

Fakat...

Biz her ne kadar gelişen olaylara "Münferit hadisedir", "Bir kendini bilmezin", "Bir vatan millet tanımaz"ın işidir diye baktıkça, ordunun bu konulardaki tepkisi kendi içindeki çürük elmaları, pislikleri temizlemek yerine bir tür savunma refleksi geliştirmek oluyor.

Belgeli, bilgili, ciddi, hatta kamuoyunda derin hayal kırıklığı meydana getiren haberlerde bile ordu kendi içindeki pislikleri temizlemesi gerektiğine dair yapılan her türlü yayını orduyu yıpratmak olarak algılanıyor.

Bir kere ordunun bu refleksinden vazgeçmesi, olaya bütüncül olarak değil münferit gözüyle bakıp, gereğini yapması gerekiyor.

Ki kamuoyu tatmin olsun.

Ha "ordunun görevleri arasında kamuoyunu tatmin yoktur" derseniz o zaman size sadece "söz bitmiştir" denir.

Daha önce de yazdım. Türk Ordusu'nu Türk Ordusu'nun mensuplarından daha fazla hiç kimse, kişi, grup, organ vs. yıpratamaz.

Taraf gazetesinde yayınlanan belgede görüldüğü gibi...

Gazetelerde sayfa sayfa yayınlanan, Ergenekon sanıklarının evlerinde, ofislerinde bulunan belgelerle, -ki bunlar daha buzdağının sadece görünen kısmıdır- ordu içinde yuvalanmış bir kısım kişilerin varlığı göz önüne seriliyor.

İşte bu durumda ordunun kendisinin ve sivil otoritenin ayrı ayrı yapması gerekenler var...

İşte ordunun yapması gereken şeyler:

1-"Bunlar çürük elmadır, ordumuza yakışmamaktadır. Kahraman ordumuz adına hareket eden bu ve bunun gibi kişiler ordumuzu bağlamamaktadır" denilmelidir.

2-TSK Komuta Kademesi demokrasi vurgusu yapmalı ve askeri darbe, muhtıra ve benzeri yollara asla tevessül edilmeyeceğini, demokrasiye bağlılığını tazelemelidir.

3-Sorumlular "Kol kırılır yen içinde kalır" anlayışı ile değil, tam tersine "sepetteki çürük elmalar diğerlerine de zarar verir" mantalitesiyle hareket edilmelidir.

4-Ordunun subay yetiştiren okullarından başlamak üzere en yukarı kademesine kadar "Darbe yapmak aslında milleti esir almaktır" anlayışı yerleştirilmeli, siyasete her türlü müdahalenin orduyu bütünüyle yıprattığı vurgulanmalıdır.

5-Ordumuz yeni bir vazife planı çıkarmalı ve kendisini içe dönük çabalardan, millete karşı psikolojik harekat planları hazırlayıp eyleme koymaktan arındırmalı.

Gelinen bu noktada sivil otoritenin yapması ve fakat bugüne kadar asla yapılmayan birikmiş işlerin hızla yapılması gerekir:

1-Profesyonel orduya geçiş için ciddi adımlar atılmalı.

2-Milli Savunma Bakanlığı'na atadığı adamlar sünger gibi olmamalı, iş bitirici, sivil otoriteyi askeri yapıya karşı güçlendirici, kişilik sahibi olmalı...

3-Ordu'ya içe dönüklük adına yetki veren anayasal, yasal düzenlemeler yeniden gözden geçirilip mutlaka sivil otoriteyi üstün kılıcı şekilde değiştirilmeli, orduya millete karşı psikolojik harekat yapabilme yetkisi veren bütün yasalar kaldırılmalıdır.

4-Sivil otorite öyle işlere imza atmalı ki, gazeteler "Paşasının başbakanı" yerine, "Başbakanının paşası" manşetleri atmalı. Askerin sivil otoriteye müdahale ettiği her kademe, belediye başkanları kaymakamlar ve valiler askeri tavırlara karşı kollanmalıdır.

 5-Genelkurmay Başkanı'nın söylemine karşılık mutlaka bedelli askerlik Meclis tarafından çıkarılıp, orduya bu görev tevdi edilmelidir.

6-Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi görevi TSK'ya mutlaka yaptırılmalı, yapamıyorlarsa bu yeteneğin bugüne kadar neden bu kazanılmadığının hesabı sorulmalıdır.

7-Sivil otoriteye karşı suç işlemiş, sivil otoriteyi küçük gören, aşağılayan, darbeci anlayıştaki askerler zamanı beklenmeden görevden alınmalıdır. "Mahkemeye vereceğiz" tavrı pasif bir tavırdır, aktif olunmalıdır.

Şu kesin, asker eğer emir almazsa emir vermeye kalkar, başbakan bunu aklından hiç çıkarmamalı, gerekeni yapmalıdır...

 
bugün



Bu yazı 1,034 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 8 Temmuz 2012 Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
    • 5 Temmuz 2012 İki arada bir derede ölüm!
    • 28 Haziran 2012 Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
    • 26 Haziran 2012 Kılavuzu NATO olanın...
    • 17 Haziran 2012 Davet ile davete icabet...
    • 5 Haziran 2012 AK Parti celladına gülümserken...
    • 31 Mayıs 2012 Kürtaj emanete ihanettir!
    • 13 Mayıs 2012 28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
    • 26 Nisan 2012 CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
    • 24 Nisan 2012 Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
    • 19 Nisan 2012 Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
    • 17 Nisan 2012 Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
    • 14 Nisan 2012 Adaletin rövanşı...
    • 8 Nisan 2012 İçimizdeki darbeciler yüzünden...
    • 29 Mart 2012 Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
    • 22 Mart 2012 Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
    • 13 Mart 2012 Liderlik cesareti...
    • 8 Mart 2012 Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
    • 1 Mart 2012 Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
    • 26 Şubat 2012 15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    16,681 µs