En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Tarihin çöplüğü ve CHP…



Televizyon seyretmek bazen eğlenceli olabiliyor, son günlerde Baykal'ı seyrederken olduğu gibi mesela…

Neye, neden oy verdiğinin farkında olmayan bir ana muhalefet partisi…

Darbe yapmaya kalkan askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasına ilişkin düzenlemeye darbe adını verip, itiraz eden ve kendisine sosyal demokrat diyen bir siyasi parti…

Ve yandaşları…

Bu siyasi partiye yakın bir gazeteci örneğin… CNN'de “Peki ne mahzuru var böyle bir düzenlemenin, darbecilerin sivil mahkemede yargılanmasının sakıncası ne…” sorusu karşısında bocalıyor, “ülkenin başka sorunları var, hükümet gereksiz ve yersiz bir şekilde ilişkileri geriyor…” demeye çalışırken kelimeleri birbirine karıştırıyor.

Ama konumuz mizah değil…

Aslında durum şu: Türkiye'nin keskin değişim evrelerinden birinde, tarihinin en somut sivilleşme adımlarını atmaya çalıştığı zaman diliminde CHP ve temsil ettiği zihniyet askerin siyasi rolünün savunuculuğuna soyunmuş, militer ve otoriter bir Türkiye'nin bayraktarlığını yapmıştır…

Durum mizahla geçiştirilemeyecek kadar vahim…

Durum sulandırılamayacak kadar da ciddi…

Ülkede yaşanan gelişmeleri sıradan bir alan kavgası, asker-emniyet mücadelesi, dini etki arayışı olarak adlandırmak (ki bu sıkça yapılıyor), siyasi durumu tersten okumak, sulandırmak anlamına gelir.

Bu tür çatışmaların varlığından şüphe yoktur, hatta bu çatışma ve arayışlar yaşanan sürecin taşıyıcısı da olabilirler. Ancak çıplak gerçek değişmez:

Türkiye sivil alanın genişlemesi, askeri vesayet rejiminin etkisizleştirilmesi yönünde önemli bir mücadele yürütüyor ve tüm aktörleriyle önemli bir yol alıyor.

Açıktır ki bu çerçevede ilkeler tek tek siyasi oyuncuların kimliklerinden, beklentilerinden, çıkarlardan, eylem planlarından çok daha önemli ve belirleyici olacaktır ve oluyor.

Türkiye “askeri vesayet düzeni”nin en önemli araçlarından birisi ordunun devlet içinde özerk bir alan işgal etmesi, bunu özellikle sivil yargıdan ayrışmış, kendisine bağlı bir yargı düzeniyle korumasıdır. Yüksek Askeri İdare Mahkemesi, Askeri Yargıtay gibi demokratik ülkelerde esamesi dahi okunmayacak yapılar bu düzenin önemli araçlarıdır.

Bu düzenin diğer bir aracı askeri yargı alanının genişliğidir.

Askeri mahal, askeri görev tanımları, subayların kurumsal yapıyı içine dahil ederek işleyebileceği kalkışma suçlarının denetimini sadece yine kendi içindeki yargıya tâbi kılan düzenlemelerdir bunlar.

Askeri vesayet düzeni bu yasalarla örülmüştür.

Bu yüzden askerin ağzından sıkça “hukuk” kelimesini duyarsınız. Aslında “hukuk”u değil, “kanun”u ifade etmek isterler, zira hukuk devleti mantığına aykırı askeri vesayet yapısını kanunla teminat altına almışlardır.

Peki neyin sonucudur bu kanunlar?

Açık: Askeri darbe ve muhtıraların…

Bu vesayet mevzuatı, özellikle YAİM ve askeri yargı alanının genişlemesi Türkiye'ye 1971 Askeri Muhtırası sonrası yapılan değişikliklerle, 1982 Anayasası'nın öngördüğü yapıyla gelmiştir…

Şimdi ülkenin önünde bir fırsat var, bu kapalı döngüyü en azından bir yerinden kırma fırsatı…

TBMM'den 26 Haziran sabahı geçen iki değişiklik darbe ve girişimlerini koruyan askeri sistemde gedik açmıştır, sivil yargı alanını askeri yargı aleyhine genişletmiştir.

Önemi devasadır.

Türkiye'nin çabalarıyla oluşturduğu bu fırsatı heba etmeye çalışan parazitler, mehmetçik gazeteciler, güler yüzlü militaristler siyasetçiler ise hızla tarihin çöplüğüne doğru sürükleniyorlar…

Dönelim sıcak siyasete…

1. Bu düzenleme Ergenekon soruşturması ve davası üzerinden, son andıç, albayların sorgulanması ve yargılanması gibi olaylarla birlikte siyasetin pistini ve temizlik çabalarını önemli ölçüde etkileyecektir…

2. Bu düzenleme askeri kışlaya iten, sivili öne çeken bir güçler dengesine doğru atılmış en keskin adım olarak kalacaktır…

Çatışma boyutu?

Yarına…

yenişafak



Bu yazı 954 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,099 µs