En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
0 0 0000

Kızım seni doktora vereyim mi?



Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) sonuçları dün açıklandı. Türkiye birincilleri arasında yer alan Serhat Güzel ve Mücahid Erdoğan tercihlerinin Tıp Fakülteleri olduğunu söylemişler. Gazete haberlerine göre bu sene dereceye giren öğrenciler içinde tıp fakültelerini seçeceklerin sayısı oldukça fazla imiş. Bu meslekte 30 senesini doldurmuş ve yıllarca da öğretim üyeliği yapmış, binlerce doktorun hocası olarak meslek seçimi arifesindeki gençlere bazı uyarılarım var. Toplumun her alanındaki yozlaşmadan, tıp da nasibini alıyor ve tüm dünyada kutsal meslek olarak bilinen doktorluğun saygınlığı mum gibi her geçen gün hızla eriyor. Sağlık ocaklarındaki pratisyen doktorlar da dahil buna, üniversitelerde burunlarından kıl aldırmayan profesörler de, Nişantaşı’ nda lüks muayenehaneleri olan sosyete doktorları da.

Yakın yıllara kadar küçük çocukların çoğu ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ sorusuna, göğüslerini gere gere ‘Ben büyüyünce doktor olacağım’ diye cevap verirlerdi.

Genç kızların hayâllerini de beyaz atlı bir prens değil, beyaz gömlekli, gözlüklü bir doktor süslerdi bir zamanlar. Onlar için bir doktorun karısı olmaktan daha güzel bir kısmet düşünülemezdi.

Evde kalmış kızlar ise etraflarına ‘Beni ne doktorlar istedi de varmadım’ diye güya hava basarlardı, sanki bin bir pişmanlık içinde oldukları anlaşılmıyormuş gibi.

Ama heyhat; o günler çok gerilerde kaldı artık.

Artık ne çocuklar doktor olmak istiyorlar, ne de kızların rüyasına girebilen beyaz gömlekli genç doktorlar var. Yaşı geçmiş çirkin kızlar da hiç pişman değiller bir doktora varmadıklarına.

Kızlarına doktor talip olduğunda babalar soruyorlar yavrularına:
            - Kızım seni doktora vereyim mi?

Kızın cevabını biliyorsunuz:

- İstemem babacığım, istemem.

BİZİM KIZLARIMIZIN DEMEK Kİ BİR BİLDİKLERİ VAR

Bizim kızlar çok akıllı. 'İstemem babacığım' demeleri sebepsiz değil. Çünkü onlar neyin ne olduğunu çok iyi biliyorlar:

Tıp fakültesinde 6 sene okuyacağını…

Haftanın birkaç günü nöbet tutacağını, ama ertesi gün aynı şekilde çalışmaya devam edeceğini…

Normal uykunun haram olacağını…

Pratisyen hekim olarak sağlık memuru kadar kıymetinin olmayacağını… günlerini kaşe vurarak ve hastaların ‘istedikleri’ ilaçları yazarak geçireceğini…

Bir yıl askerlik, iki yıl mecburi hizmet yükümlüsü olduğunu…

Uzman olmak isterse kazanma şansı yüzde 10 olan bir sınav için yıllarca çalışması ve bir işe yaramayan bilgileri ezberlemesi gerektiğini…

TUS’ u kazanırsa karın tokluğuna 5-6 yıl asistanlık yapacağını…

Bu süre sonunda tekrar 2 sene mecburu hizmete gitmesi gerektiğini..

Üst dal ihtisası yapmak isterse tekrar sınava gireceğini ve bir 2 sene daha mecburi hizmetin onu beklediğini…

Tüm bunları başarırsa 40 yaşına doğru serbest kalıp hayata atılabileceğini…

Bilgilerini geliştirmek ve yenilemek için sürekli okumak zorunda olduğunu…

Çocuklarıyla bırakın oynamayı, onları sevmeye, hatta görmeye bile zaman bulamayacağını, anasını babasını ayda yılda bir ziyaret edebileceğini…

Gazete okumaya, televizyon seyretmeye, maça gitmeye, parkta yürüyüş yapmaya hasret kalacağını…

Karısının kendisiyle ilgilenmediği için darılıp küseceğini…

Geçim sıkıntısı çekeceğini…

Çoğu zaman yorgun ve moralsiz olacağını…

Sağlık sistemindeki her aksaklığın hesabının kendisinden sorulacağını…

‘Bıçak parası alıyorlar’ diye Sağlık Bakanı’ndan, ‘Bunlar iğne yapmasını bile bilmiyorlar’  diye Başbakan’ dan fırça yiyeceğini….

Hastaların ve hasta yakınlarının saldırılarına uğrayacağını… dayak yiyeceğini, yaralanacağını, hatta ölebileceğini…



Bu yazı 2,408 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 14 Mayıs 2013 Akademik sahtekârlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 11 Aralık 2012 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 9 Ekim 2012 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 3 Ekim 2012 Burun damlaları ile aldatılıyor muyuz?
    • 2 Ekim 2012 Kimi kime şikâyet edelim?
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 16 Eylül 2012 Mamografi taramalarına karşıyım
    • 10 Eylül 2012 Modern tıbbın son numarası: Aşırı teşhis
    • 8 Eylül 2012 Mamografi kanser riskini arttırıyor
    • 7 Eylül 2012 Benzer ilaç nedir?
    • 28 Ağustos 2012 Meme taraması saç taramaya benzemez
    • 14 Ağustos 2012 Antibakteriyel ürünlerdeki büyük tehlike
    • 6 Ağustos 2012 Sağlıklı suda hiçbir mikrop olmamalıdır
    • 30 Temmuz 2012 Enerji içecekleri yasaklanmalıdır
    • 23 Temmuz 2012 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 10 Temmuz 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 23 Haziran 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 13 Haziran 2012 Ot-Çöp tüccarlarından alacağımız dersler de var
    • 17 Nisan 2012 Sönmez gene döndü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,747 µs