En Sıcak Konular

Yasin Aktay


Yasin Aktay
0 0 0000

Yargı sorunu, en önemli sorun



Taraf gazetesi, Adalet bakanlığının HSYK'nın yapısında değişiklik öngören reform paketini "Yargıyı yargının elinden kurtarma planı" başlığıyla duyurmuş. Ne yazık ki, Türkiye'de yargıyla ilgili tuhaflığı çok iyi özetleyen bir ifade olmuş.

"Ne yazık ki" diyoruz, çünkü yargıyı yargının elinden kurtarmaya çalışan bir müdahalenin ilk anda siyasi bir vesayeti çağrıştırması gerekirdi, oysa yargımızın durumu, şu an için siyasetçinin yargıya müdahalesinden çok daha vahim bir durum içinde bulunuyor.

Daha yakın zamanda yaşadığımız atama kararnamesi krizi HSYK'nın bütün yargı üzerinde tek başına kurabildiği vesayetin bütün boyutlarını ortaya çıkardı. Bütün kamuoyunun gözü önün önünde devam etmekte olan ve bütün aşamaları tam bir şeffaflıkla izlenebilen birçok davanın hâkimlerine görmekte oldukları davalarından el çektirmeye, yerlerine kendi istedikleri hâkimleri atamaya kalkışan HSYK üyelerinin yargıda ne kadar korkunç bir etki ve yetki alanına sahip oldukları bu vesileyle bütün ürkütücülüğüyle görüldü. Bu aynı zamanda yıllardır Türkiye'de adalet duygusunun neden bu kadar karşılıksız bir duygu olarak kaldığını, birçok kritik davanın seyrinin neden anlaşılmaz mecralara sürüklenip kaldığını açıklayan bir olay oldu.

Açıkçası, adaletin en yüksek makamlarının, adaleti bir kara delik gibi çekip tükettiğini görmek ne kadar güvensiz bir dünyada yaşıyor olduğumuzu trajik bir biçimde fark ettirdi.

Ortaya çıkan manzaradan sonra artık hiç kimse yargının siyasi baskı altında olduğunu edemez. Kararları hiçbir şekilde denetlenemeyen nihai nitelikte olan HSYK'nın istediği mahkemeye istediği hâkimi atayabildiği ve bunu istediği mahkemeden istediği sonucu çıkarma doğrultusunda kullanabildiği açıkça görülmüştür. Şemdinli davasında savcı Ferhat Sarıkaya'nın yazdığı iddianame dolayısıyla görevinden el çektirilmesi, ne yazık ki istisnai bir örnek değildir. Yerel mahkemelerde, bence rahat bırakıldığında çok sağlam kararlar çıkarabilen hâkim ve savcılar, üzerlerinde siyasetçilerin değil, bizzat HSYK'nın çok ağır baskısını hissederler. Bu baskılar yüzünden yargı mekanizmasının hiç de rahat çalışmadığı adliye çevrelerinde bir sır değildir.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği yasamadan ve yürütmeden bağımsız olması gereken yargı kendi içinde çok daha tehlikeli bir bağımlılık üretmiş. Yargı bizzat yargıçların tutsağı haline gelmiştir ve bu tutsaklığı bitirmenin yolu şimdiki yargının içinden geçmiyor. Ne yazık ki, yargı erki yargıçların neredeyse kişisel zimmetine geçmiş bulunduğu için bu mülkten vazgeçmeleri kolay görünmüyor. Dava dosyalarının içeriğine değil davacı veya davalıların kimliklerine göre bakılmasının bir hak olarak görüldüğü bir zimmet durumu... Kendisine tahsis edilmiş bir yetki alanı üzerinde sınırsız bir kullanım hakkı gibi…

Oysa hukukun üstünlüğü veya yargının bağımsızlığı hukukçuya böyle bir mülk üretememeli. Hukuk yargıçların da üzerindedir ve bunun temin edilmesinin en önemli yolu, yargıçların da her düzeyde denetlenebilmesi, kararlarının sorgulanabilmesidir.

Doğrusu hukukun hukukçuların zimmetine geçiş halinden tabii ki hukukçular da sorumsuz değildir ancak bunun yolunun açık olması bizzat yargı bürokrasisinin yanlış yapılandırılmasının kaçınılmaz bir sonucudur. Üyelerin seçilme biçimi kapalı devre çalışan bir kast sistemini, kendiliğinden üretirken kararlarının kesinliği bu erki hoyratça kullanmalarını teşvik ediyor. Hele ortada Türkiye'de yerleşik olan bazı kimlik ve grup kamplaşmaları gibi müzmin bir sorun da varken, hukukun üstünlüğünden ziyade tarafsızlığının temin edilmesi acil bir ihtiyaca dönüşüyor.

Hukukun üstünlüğünden ziyade tarafsızlığı son zamanlarda çağdaş hukuk literatüründe çok daha fazla vurgulanan bir değerdir. Adalet bakanlığının üzerinde çalıştığı taslak zaten "Türkiye için özel bir sistemin" arayışında değil. AB ülkelerinde de çok önceden ortak aklın bulmuş olduğu yollar ve çözümler öneriliyor sadece. Uygulamakla görevli oldukları hukuku zimmetlerine geçirip keyfi olarak kullandıklarında bile hiç kimseye hesap vermek zorunda olmayan bir yargı bürokrasisi yerine her kararını şeffaflıkla ve izlenebilen bir mantık ve muhakemeyle veren bir yargı tesis edilmeye çalışılıyor. Bunun için yüksek yargı üyelerinin sayısının yeteri kadar artırılması ve seçimlerinde daha çoğulcu bir yapının oluşturulması esas alınmaktadır.

Adalet üretmekten gittikçe uzaklaşmış yargıya dair tekrar ümitlerin tesis edilmesi açısından bu reform Türkiye'nin Kürt meselesinden de, darbe meselesinden de daha önemli bir meselesidir. Çünkü bütün meselelerin çözümü her şeyden önce güçlü, adil ve tarafsız bir yargının varlığıyla tamamlanabilir.

Onun öncesinde hangi meseleye el atsanız atın, iyi bir yargı ile desteklenmediği sürece kendini veya benzerini sürekli olarak yeniden üretir durur.

yenişafak



Bu yazı 1,017 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Temmuz 2012 Suriye bağlamında dış politika bilançosu
    • 9 Temmuz 2012 Suriye'nin geleceği Mısır'dan görünüyor
    • 30 Nisan 2012 YÖK'te Katsayı uygulaması mı hortlatılıyor?
    • 14 Nisan 2012 Soruluyor nitekim ve taşlar yerine oturuyor
    • 25 Mart 2012 Facebook devrim yapar mı?
    • 14 Ocak 2012 Darbelere karşı bile bir konsensumuz yokken
    • 9 Ocak 2012 Kafa karıştırsa da, halkın sesine kulak vermek...
    • 5 Aralık 2011 Konferanslar arasında Türkiye'nin değişen ufku
    • 14 Kasım 2011 Revaklar meselesi
    • 8 Ağustos 2011 Güç ve ahlak sorunu
    • 6 Ağustos 2011 YAŞ'ta hesaplaşma yerine helalleşme
    • 25 Temmuz 2011 Öcalan'ın anlama sorunu
    • 18 Temmuz 2011 Cahiliye
    • 25 Nisan 2011 Kalpsiz bir dünyanın kalbi: Kutlu Doğum
    • 14 Şubat 2011 Mısır'dan bakınca çeşitlenen Türkiye modeli
    • 31 Ocak 2011 Devrim dalgalarını sen, oyun mu sandın?
    • 24 Ocak 2011 Endişeler ve yaşanmış tecrübeler
    • 27 Aralık 2010 Almanya'ya işçi göçünün 50. Yılı
    • 20 Aralık 2010 Kürt meselesinde siyasetin dönüşü(mü)?
    • 22 Kasım 2010 İktidar hevesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,987 µs