En Sıcak Konular

Mehmet Altan


Mehmet Altan
0 0 0000

Yargıtay Başkanı Gerçeker’e mektup



Dün Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in adli yıl açılış konuşmasını dinlerken Türk Hukuk Sistemi’ne yönelik “kendi eleştiri cümlelerime” de rastladım. Yargıtay Başkanı şöyle söylüyordu...Türk yargısının sınıfta kaldığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce defalarca mahkûm olan Türk yargısının Avrupa çıtasını tutturma sınavını veremediği, hukuk üretemeyen, üretilmiş hukuku içselleştiremeyen yargı niteliğinde bulunduğu şekilde basında çıkan eleştiriler bizi derinden

yaralamaktadır.”

Türkiye’nin zaaf ve eksikliklerini gidermeyi amaçlayan toplumsal eleştirilerin Yargıtay Başkanı’nın ifadesiyle “derinden yaralayıcı” bir mesaj olarak algılanıp, değerlendirilmesine hem üzüldüm, hem şaşırdım.

***

Yargıtay Başkanı Hasan

Gerçeker’in aslında hiçbir sabit adresi olmayan hukuksal eleştirileri bu hassasiyetle üstlenmesini vesile bilerek, esas

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını ismen ve cismen “derinden yaralayan” Yargıtay kararlarına kendimden bir örnek vermek istedim.

Yargı’nın bugüne kadar görmezden geldiği, hiç kimsenin de hukuksal bir titizlikle üzerine gitmediği 13 Ocak 2003 tarihli Sabah Gazetesi’nde “Sayın üye siz vatan haini misiniz?” başlıklı yazım, bu örneğimi gayet açık bir şekilde anlatıyordu:

“Bilmem gözünüze çarptı mı, 9 Ocak tarihli Sabah Gazetesi’nin 26. sayfasında ‘Yargının kafası karışık’ üst başlığı altında ‘Vatan hainliğine farklı iki karar’ başlıklı bir haber vardı. Siyaseti sövgü sanan ilkel bir zihniyetin Ertuğrul Özkök’ten Cengiz Çandar’a kadar birçok köşe yazarı ile birlikte beni de hedef göstererek ‘vatana ihanet cephesi kurmuşlar’ diyen saldırısına, Gerçek Hayat Dergisi’nin Mayıs 2001 tarihli sayısında rastlayınca, avukatım Ergin Cinmen’e gerekli hukuki girişimlerde bulunmasını rica ettim.

Ergin Cinmen yazı ile ilgili olarak hem tazminat davası açtı, hem de kendi gibi düşünmeyeni ‘vatan haini’ ilan eden tavra karşı suç duyurusunda bulundu.

Bundan sonrası gerçekten

de gazete haberi olacak kadar ilginç. Adalet mekanizmasının içinde bulunduğu durumu

göstermesi açısından ise

endişe verici.

***

Bendeki silik fotokopilerden adını doğru okuyorsam, İstanbul 5. Asliye Hukuk Hâkimi Nesrin Merih Güner ‘vatan haini’ suçlamasında hakaret bulmadı.

Ergin Cinmen, bu şaşırtıcı durum karşısında Yargıtay’a gitti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de üçe karşı iki oy ile ‘vatan hainliği’ suçlamasını hakaret saymadı. Başkan Bilal Kartal ve üye Salim Öztuna karara muhalif kalarak muhalefet şerhi yazdı. Diğer üyeler Ülkü Aydın, Şerife Öztürk, Mehmet Uyumaz ise ‘vatan haini’ suçlamasını sıradan bir eleştiri ifadesi olarak kabul etti.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanı Bilal Kartal muhalefet şerhinin son bölümünde şu hukuksal tespiti yaptı:

‘Davaya konu edinilen yazı ve özellikle yukarıya alınan bölümü birlikte incelendiğinde, isimleri sayılanlar ve benzerleri için ‘vatana ihanet eden cephesi’ benzetmesi yapıldıktan başka, Türkiye’yi kötüleyen, sevmeyen kişiler oldukları anlamına gelebilecek değerlendirmelerin yer aldığı görülecektir. İçlerinde davacının da bulunduğu kişiler için yapılan bu nitelendirme, davacı için, toplumun husumetini toplayıcı, hedef gösterici bir nitelik taşımaktadır. Bu haliyle de yayın kişilik haklarına saldırı oluşturur. Karar bu nedenle bozulmalıdır. Bundan dolayı da onama kararına ve gerekçesine katılmıyorum.’

Biri başkan olmak üzere iki üyenin hukuksal bilincine ters gelen kararı Avukat Ergin Cinmen de garipsedi ve ‘tashih-i karar’ istedi. Tashih-i karar da, üçe iki aynı şekilde geri döndü.

***

Diğer yandan ise, Şişli Savcılığı konuyla ilgili ‘suç duyurusunu’ ciddiye alıp dava açtı. Dava 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüşüldü. Mahkeme

‘Bir vatana ihanet cephesi

oluşturmuşlardır’ cümlesinde ‘küçültücü değer yargısı ve sövme’ suçunun işlendiğine karar vererek, sanıkları hapse mahkûm etti, sonra bunu para

cezasına çevirdi.

Anlaşılması zor bir durum karşısındayız.

Birisini ‘vatan hainliği’ ile suçlamak İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi için suç değil. Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi için suç.

Birisine ‘vatan haini’ demek, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin başkanı ve bir diğer üyesi için suç, üç üyesi için suç değil.

***

Avukat Ergin Cinmen, ‘vatan haini’ sıfatını suç saymayan Yargıtay kararı için, iç hukuk yolları tükendiğinden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmekte ısrarlı.

Bundan böyle Cumhurbaşkanı’ndan Genelkurmay Başkanı’na, Meclis Başkanı’ndan Yargıtay Başkanı’na kadar

herkes ‘vatan haini’ ilan edilebilecek. Çünkü yargıçlarımız bunun suç olmadığına

karar verdi.

Umarız, Türk hukuk sistemine ‘vatan hainliği nitelemesi hakaret değildir’ yargısını armağan eden İstanbul 5. Asliye Hukuk Hâkimi Nesrin Merih Güner, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi üyeleri Ülkü Aydın, Şerife Öztürk ve Mehmet Uyumaz adlarının başlarına böyle bir sıfat konarak eleştirilmekten rahatsız olmazlar.

Madem hakaret ve suç değil, herkesin bu karardan nasibini almasında zarar yok.”

***

Sayın Gerçeker,

Yeryüzü standartlarında bir Türkiye ve yargı arzulayan toplumsal eleştiriler sizleri “derinden” yaralamasın...

Asıl yaralayacak olan husus, temsil ettiğiniz kurumun evrensel hukukun tarafını tutmak yerine, “sübjektif” kanaatler üzerinden verilen afakî kararlar olmalı...

Kendileri için “vatan haini” suçlamasını duyunca gözüne iğne batmış gibi olacak kimselerin, başkaları için bunu, hem de karar verici konumda olan hukukçular olarak “doğal” bulmaları, hem hedef alınan, hem de karara imza atan kurumlar açısından, hem de evrensel hukuk adına çok daha derinden yaralayıcı bir durum değil midir?

Sanırım, en başta hukuk olmak üzere, bireyleri göz göre göre ve fütursuzca “derinden yaralayan” kararlara imza atılmazsa, kimseyi “derinden” yaralayacak eleştiriler olmaz.

star



Bu yazı 1,017 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Ocak 2012 ‘Tanırım, iyi çocuklar’
    • 9 Ocak 2012 Genelkurmay’a o istihbaratı kim verdi?
    • 6 Ocak 2012 Demokrasi ile ‘biat sistemi’ arasındaki fark
    • 30 Aralık 2011 Bombalama emrini kim verdi?
    • 24 Aralık 2011 Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adresi
    • 16 Aralık 2011 Susurluk’ta faili meçhul reytingi...
    • 14 Aralık 2011 Ergenekon büyürken uyuyamam...
    • 4 Aralık 2011 Şikeci siyasetin kirli çamaşırları
    • 2 Aralık 2011 Var mı bu yasayı çıkaracak babayiğit?
    • 30 Kasım 2011 Yüzde 3 Türkiye’yi keser mi?
    • 29 Kasım 2011 Devlet-ulustan ulus-devlete geçemeyince
    • 23 Kasım 2011 Ergenekon’un farkında mısınız?
    • 21 Kasım 2011 Birinci Cumhuriyet Dersim’dir...
    • 14 Kasım 2011 Kozinoğlu kalp krizinden mi öldü?
    • 9 Kasım 2011 Kararı alkışlıyor, Bakan’ı kutluyorum
    • 3 Kasım 2011 Almanya’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtler
    • 31 Ekim 2011 Cinayet işlemeye özgürlük savaşı mı diyorsunuz?
    • 26 Ekim 2011 Hırsızlar da kardeşiniz mi?
    • 20 Ekim 2011 Keşke gerçek bir ordumuz olsaydı...
    • 19 Ekim 2011 Bir İsrailli kaç Filistinliye bedel?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,968 µs