0 0 0000

Türkiye ‘eksen kayması’yla kaynarken Hürriyet yazarları neredeydi?

Cuma günü Sedat Ergin Hürriyet’te, ‘Erdoğan Batı’ya meydan mı okuyor’ başlığını attığı bir yazı kaleme aldı…

Görülüyor ki Hürriyet’ten ayrı kaldığı dönem dış politika konusundaki melekelerini hayli zayıflatmış…

Ergin soruyor: “Türkiye Batı’dan uzaklaşıp Doğu’ya mı kayıyor? Türkiye’nin temel dış politika tercihlerinde sapma mı var? Recep Tayyip Erdoğan Batı’dan vaz mı geçiyor?”

Bunlar heyecanlı spot cümleleri gibi gözükse de.. Hepsi birden çok bayat…

“Geçen 7 yıl içinde pek duyulmayan bu soruların birden ortalığı kaplaması, önemli bir değişikliği gösteriyor” yazmış Ergin...

Belki tartışması sürüyor olabilir ama.. En az (!) 2007 Temmuz’undan beri bu cümleler Batı’da o kadar çok kuruldu ki, Türkiye'de bu konuda o kadar yazı yazıldı ki…

Ben kaç defa yazdığımı hatırlamıyorum...

Bu durumda Ergin’in keşfini nasıl yorumlamalıyız?

             *   *   *

Her gazeteci haber atlayabilir.. Fakat Ergin “tarihi atlamış” gibi.

Neyse...

Yardımcı olmak meslek dayanışmasının gereği…

Ergin yazıyor ki, “ …..  Kırılma noktalarından biri Erdoğan’ın İran’la yakınlaşmaya girerken nükleer dosyada Batı’ya tümüyle meydan okuyan bir çizgiye kayması oldu.”

“….. Erdoğan’ın tartışmalı nükleer politikasında İran’a bütün dünya karşısında açıkça kefil olması, Batı’da ciddi tereddütlerin belirmesine yol açtı.”

“Bir süre önce Batılı istihbaratçıların İran’ın Kum kenti yakınlarında bir askeri üssün içindeki mağaralarda gizlenmiş bir nükleer tesis tespit etmeleri bu kaygıların haklılık derecesini gösteriyor…”

Yardımım şu: Ergin'in yazısının tarihi 30 Ekim...

Aynı gün Hürriyet’in 24’üncü sayfasına baksın... “Ahmedinejad: Nükleer işbirliği zemini oluşuyor”.

Kiminle?..

Ertesi gün yine Hürriyet: “AP: Ankara İran krizinde eşsiz bir rolde”.

Haberin içinde bir uzman, “Washington’la Ankara arasında bir anlayış birliği var” diyor!

Eskisi yenisini boş verin.. Aynı zamanın aynı gazetenin haberleri hepsi...

Bunlar bir cevap olmalı.

Bir gariplik daha var. Sedat Ergin "Kum" olayıyla ilgili olarak da “süreci atlamış”.

Mesela, üssün varlığının iki yıldır Batı tarafından bilindiği gibi…

Üzerinde durmayalım ama Ergin şunu bilmeli...

Kum’un öyküsü uzundur! Perde arkasını anlatırız bir gün…

AB ülkelerinden “hangisinin” İran’a bu bilgiyi sızdırdığına ilişkin dedikoduya da ekleyerek!

Ergin’e kızıyorduk.. Çekirge’ye ne diyelim şimdi?

Pes…

Hürriyet yazarlarında bir atalet var ama…

Fatih Çekirge’nin bugünkü (2 Kasım) yazısından…

"Uçakta gazeteler dağıtıldı Bir manşet:
'Türkiye yüzünü Doğu’ya mı dönüyor...'
Bir başkasında yorum:
'Türkiye Batı’dan kopuyor mu?'
Nereden çıkıyor bunlar...
Aniden bir kampanya sanki...
Bu durum, İsrail’in medya üzerinden Türkiye’yi kuşatması olabilir mi?
Çünkü aniden başladı. Gerilen ilişkiler. Oysa daha düne kadar Türkiye’nin Ortadoğu’da oynadığı rol övülüyordu.”

Çekirge o kadar şaşkın ki, “nereden çıkıyor bunlar” diyor, “aniden” diyor…

“Oysa herşey yolundaydı, arkasında İsrail olabilir” diyor…

Anlıyorum ben kendisini..

İyi uykular Çekirge…

Bazı haberler neden rahatsızlık vericidir?

Hepsi birden mi?: Teslim olan ve teslim süreci reaksiyon gören terör örgütü mensupları grip olmuş! Hepsi mi? Hepsi. Doktorlar ‘istirahat” tavsiye etmiş. DTP’liler, “bir süre dinlenecekler” diyor. Yani ‘o kadar süre’ ortada olmayacaklar demek bu. Ben de doktor olsam aynı tavsiyede bulunurdum.

İnsan, 'hangi türbe' diye merak etmez mi?: ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Pakistan’daydı. Burada bir türbe ziyaretinde bulundu. Resimlerini de gördük. Ama bazı gazeteler “bir türbe ziyaret etti” deyip geçiştirmişler. İnsan merak etmez mi?.. Kimin türbesidir burası? Büyük İmam Türbesi midir, Abdüllatif Kazımi kimdir, İmam-ı Azam türbesi diyenler de oldu? Nedir? Dua etmiş mi? Ettiyse ne demiş?

Kaptan pilot kim?: Hazır Hillary Clinton’un bölge ziyareti konusu açılmışken.. Clinton İncirlik’e de uğramış.. Yakıt ve bakım için. 3 saat kalıp gitmiş. Buraya kadar tamam. Rota da şu: Pakistan’dan İncirlik’e, oradan Birleşik Arap Emirlikleri’ne!?

Deli mi ne?: AB'nin Türkiye'ye üyelik sürecinde taviz verdiğini öne süren Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, “Kızdırmamak için Türkiye'ye sorun çıkarmayın' demek mantıklı değil. Kurallar var ve Türkiye bunlara uymuyor” demiş. Doğru-yanlış ayrı, medeni bir eleştiri sayalım. Devamı ise şu: “Bu durum II. Dünya Savaşı öncesinde daha saldırgan olmaması için Hitler'e taviz verilmesini hatırlatıyor. Faşizm faşizmdir, Hitler de Hitler'dir"!  Durup dururken “dellenme” bu herhalde. Küresel dengeleri tam kavrayamayan Atina’nın yenilenmesine (!) vesile olanlar bu konuda ne düşünüyor acaba? Ayrıca bu Hitler takıntısı nedir? Hristofyas kime mesaj göndermeye çalışıyor!

Tüm sırları çözen cinayet olur mu?: Keşke... Ama bazı haberlerin arkasını görsek, bütün gizler şeffaflaşacakmış gibi gelir bazen bana. Bunlardan bir tanesi de, geçtiğimiz Salı Viyana’daki Birleşmiş Milletler binasında gerçekleşen garip ölümdü. Biliyorsunuz, İngiliz nükleer enerji uzmanı Timothy Hampton, 6’ıncı kattaki ofisinden 17. kata birileri tarafından çıkarılıp atıldı, diye iddia edildi! Hampton, ABD-Fransa-Rusya-İran arasındaki son nükleer müzakerelerde görevliydi. Otopsiyi yapanlar şimdi der ki, “bu intihar değil”... Sedat ile Fatih’in bu konuda bir çözümlemesi var mıdır? Yoksa yine “ani bir şaşkınlık mı” geçirecekler!

Bu yazı 3,108 defa okundu.