En Sıcak Konular

Nuh Gönültaş


Nuh Gönültaş
0 0 0000

Davutoğlu'nun ağzından monşerlerin vasıfları...



Bütün dünya kabul ediyor ki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu çok farklı bir dışişleri bakanı. Eski Dışişleri Bakanlarımızdan, şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül alınmasın ama Türkiye bugüne kadar böylesine aktif bir dış politika güden dışişleri bakanına sahip olmadı denilse yeridir.
Türkiye'nin ABD Büyükelçisi'nin Başbakan'ın son ABD gezisinde Dışişleri Bakanı'nın hızına ayak uyduramaması da ortaya koydu ki, Ahmet Davudoğlu ile Türk Dışişleri'nin monşerleri arasında doku uyumsuzluğu yüzeye çıkmış durumda.

Davutoğlu'nun değerleri ile monşerlerin değerleri arasında yüzde yüz fark var.

Konu bakanın çalışma hızı, düzeni falan değil.

Bakan ile monşerlerin arasında yaşam biçimi, dünya görüşü, değerler farklılığı söz konusu.

Ahmet Davutoğlu, monşerleri bakan olmadan önce yazdığı Stratejik Derinlik adlı kitapta çok iyi tanıdığını ortaya koymuştu.

Kimdir monşer?

Elbette bütün Dışişleri diplomatlarımız monşerin olumsuz tanımına uymaz.

Ama dışişlerimizde genel monşerlik vasıfları baskın durumda.

Monşerler kimdir, nasıl çalışırlar, alışkanlıkları nedir, Türkiye'yi temsil ettikleri ülkelerde nasıl çalışırlar?

Kimdir monşer?

Kimliksiz seçkinler!

Kritik dönemlerde ön plana çıkıp belirleyici olmaktan çok fark edilmemeye ve inisiyatif kullanmamaya şartlanmışlardır.

Ülkelerini dünya gündeminde etkin bir konumda tutmak yeni mesuliyetler getireceği için edilgen olmayı daha emin ve risksiz bir siyaset olarak görürler.

Gündemler belirlendikten sonra sahneye çıkarak müzakere masasının bir ucuna ilişmeye çalışırlar.

Sürecin başında önde görünmekten kaçınırlar ama bir kere de trenin kaçmakta olduğu vehmine kapılırlarsa o telaşla yerli yersiz her tür kontrolsüz ilişkiye girmeye çabalarlar.

Ne olayların merkezinde olmanın güven hissine ne de seyirci olmanın rahatlığına sahiptirler.

Olayların merkez konumuna doğru kaydıklarında mesuliyetten kaçma yollarını ararken devre dışı kaldıklarını hissettiklerinde merkeze bir nebze olsun yaklaşabilmek için bütün değer ve önceliklerinden taviz vermeye hazır, kaypak bir psikolojiye bürünürler.

Davranışlarına saygı görmenin getireceği mesuliyetlerden kaçınmak ile kale alınmamaktan korkmak arasında gidip gelen ürkek bir tavır hakimdir...

bugün



Bu yazı 1,223 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 8 Temmuz 2012 Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
    • 5 Temmuz 2012 İki arada bir derede ölüm!
    • 28 Haziran 2012 Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
    • 26 Haziran 2012 Kılavuzu NATO olanın...
    • 17 Haziran 2012 Davet ile davete icabet...
    • 5 Haziran 2012 AK Parti celladına gülümserken...
    • 31 Mayıs 2012 Kürtaj emanete ihanettir!
    • 13 Mayıs 2012 28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
    • 26 Nisan 2012 CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
    • 24 Nisan 2012 Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
    • 19 Nisan 2012 Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
    • 17 Nisan 2012 Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
    • 14 Nisan 2012 Adaletin rövanşı...
    • 8 Nisan 2012 İçimizdeki darbeciler yüzünden...
    • 29 Mart 2012 Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
    • 22 Mart 2012 Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
    • 13 Mart 2012 Liderlik cesareti...
    • 8 Mart 2012 Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
    • 1 Mart 2012 Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
    • 26 Şubat 2012 15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,613 µs