En Sıcak Konular

Mehmet Ali Birand


Mehmet Ali Birand
0 0 0000

Türkiye, heryerde arabulucu olamaz...



Bu köşeyi yakından izleyenler bilirler. Davutoğlu’nun önce Başbakan’ın dış politika danışmanı olarak, sonra da Dışişleri Bakanlığına geldikten sonra, bu ülkenin dış politikasını büyük oranda değiştirdiğini sık sık yazmışımdır.
Bunun, “Türkiye’nin yön değiştirmesi” olmadığını, tam aksine yapılması gerekenin yapıldığını tekrarlamışımdır.
Davutoğlu, akademik bir geçmişten geliyor. Buna rağmen, kısa sürede soyut kavramlar ve akademi  dilinden  kurtulmasını bildi. Uluslararası politikanın, günlük pragmatik yaklaşımını başarılı şekilde uygulamaya başladı.
Bakanlığı canlandırdı.
Ön plana çıkardı.
Eskiden “dokunulmaz” muamelesi gören tabulara el attı. Kıbrıs ve Ermenistan konuları başta olmak üzere, Türk dış politikasını, gereken bir etkinliğe getirdi. Eskiden hiç ayak  basmadığımız, başarısız kalmaktan korktuğumuz için dokunmadığımız  birçok sorunun üstüne gitti.
Buraya kadar bravo ve alkışlar...
Ancak, bir de madalyonun öbür yanı var.
Türkiye son dönemlerde giderek artan biçimde çok sık “stratejik ilişki” kurduğunu açıklıyor.
“Stratejik İlişki” sınırlı sayıda ülkeyle kurulur. Aksi halde, bu kavramın içi boşalır. Örneğin, ABD’nin gerçekten Stratejik İlişki kurduğu üç ülke vardır: Kanada-İngiltere-İsrail. Gerisi laftan ileri gitmez. Türkiye için de “stratejik ortak” sıfatı kullanılır, ancak içi boştur. Nitekim, bunu daha fazla bizler kullanırız. Amerikalılar arada bir, sırf bizim gönlümüzü almak için telaffuz ederler.
Diğer bir nokta da, yine son dönemlerde artan “arabuluculuk” çabaları

Davutoğlu, kendini ve kadrosunu geriyor
“Arabulucu” olmak prestij getirdiği kadar, riskte taşır. Başardığınız zaman alkışlanırsınız. Başarısızlık durumunda, arabuluculuk yaptığınız taraflardan, bazen ikisini birden kaybedebilirsiniz.
Türkiye, Filistin sorunundan, Lübnan’a, Gürcistan’dan Pakistan’a, İran’dan Yemen’e kadar öylesine geniş bir alanda, ardı ardına arabuluculuğa soyundu ki, altından kalkılması  son derece güç bir noktaya geldi.
Davutoğlu’nun seyahat trafiği inanılır gibi değil. Bir bakanın ve son derece kısıtlı bir kadroyla çalışan dışişlerinin, hem kendi sorunlarını, hem de başkalarının sorunlarını çözmeye kalkışması gerçekçi değildir.
Fiziken buna yetişilemez. Nitekim hem Davutoğlu, hem de kadrosu kaldırabileceklerinin ötesinde yük almış durumdalar.
Bu durumda da, heyecanla her konuya el atan, sonrasını getiremeyen bir ülke konumuna düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz.
Türk dış politikasının etkinliği artıyor, ancak aman dikkat, imkanlarınızı, bakanlığınızın kadrosunu arttırın ve her konuya el atmayın. Seçici davranmakta yarar var.


Onlar artık "monşer" değil "ağır işçi"...
Geçen hafta dışişleri bakanlığı bir “İLK”e imza attı. Türkiye’yi yurtdışında temsil eden 180 -büyükelçi dört gün süreyle Ankara’da bir araya geldiler. Ardından, bir bölümü Mardin’e gidip, genel bir değerlendirme toplantısıyla olayı sonuçlandırdılar.
Aslında, bu tip toplantılar yıllardır yapılır. Yeni gelen dışişleri bakanları veya önemli dönemlerden geçilirken Büyükelçiler  Ankara’ya çağrılıp hem onların ne dedikleri dinlenir, hem de toplu halde yeni Bakan’ın yaklaşımını öğrenmeleri sağlanırdı. 
Bu defaki çok farklı oldu.
Herşeyden önemlisi, Büyükelçiler dört gün boyunca, Güney Amerika’daki gelişmeleri Brezilya dışişleri bakanından, Uzak Doğu’yu Japon, Avrupa’yı Alman dışişleri bakanından, Orta Doğu’yu da Filistin Cumhurbaşkanı Abbas’tan dinlediler.
2010’un en önemli konusu sayılan Kıbrıs’taki pazarlıkları M.Ali Talat’tan, Kürt Sorununun ayrıntılarını  MİT Müşteşarı ve İçişleri bakanı Atalay’dan öğrendiler.
Türk toplumunun diplomatlarımıza bakışı genelde “Monşerler” şeklindedir. Başbakan dahil, siyasetçimiz, iş dünyamız, akademik dünyamız , hem bir yandan hayranlık duyar,  hem de bu Monşer edebiyatından kendini kurtaramaz. Onlar için, Monşerler, sadece nota yazan, kokteyle giden, içine kapanık yaşayan insanlardır. Oysa gerçekler artık çok farklı. Diplomatlara artık “ağır işçi” demek daha doğru olur.
Nitekim, geçen haftaki toplantıda, diplomatlıklarının yanısıra, ihraç ürünlerimizin satış bağlantıları, enerji hatlarının gerçekleşmesiyle ilgili brifingler de aldılar.
Dışişleri Bakanlığına artık bu kadro ve bütçe yetmiyor.  Elbise dar geliyor. Hele Davutoğlu’nun temposuna ayak uydurabilmeleri  için yeni kadro ve yeni bütçe gerekiyor.
Toplantılar sırasında, içinde yaşadıkları kabuğu da kırma kararı alındı. Üniversitelerde konferanslar vermek, ülke sorunlarıyla daha yakından ilgilenmek için bir harekat planı hazırladılar.
Dışişleri Bakanlığı, kurumlarımızın en aydın, dünyaya en açık olanlarının başında gelir. Umarız, bu iktidar durumun farkına varır da, Dışişlerini, Monşerlikten gerçek statülerine terfi ettirir.

posta



Bu yazı 870 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Eylül 2012 Türkiye, Suriye'de frene basıyor...
    • 25 Temmuz 2012 Türkiye'siz İsrail'in eski etkinliği kalmadı...
    • 20 Temmuz 2012 Esad için yer aranmaya başlandı, ancak henüz kabul eden ülke bulunamadı...
    • 13 Temmuz 2012 Washington Ankara'yı yavaşlatmaya çabalıyor
    • 27 Haziran 2012 Türkiye karizmasını çizdirmedi...
    • 21 Haziran 2012 PKK, vurdukça devre dışı kalıyor...
    • 25 Nisan 2012 23 Nisan müsamelerinden kurtulamayacak mıyız?
    • 19 Nisan 2012 Böyle subay yetiştirirseniz, Darbe'ye hayret etmeyin
    • 2 Mart 2012 ABD raporu: Ermenistan ile ilişkiler açılmalı...
    • 21 Şubat 2012 Bu defa MİT kazandı, ancak dikkat...
    • 9 Şubat 2012 Bırakın dindar nesli, tablet nesli geliyor...
    • 23 Aralık 2011 Biz neden kızıyoruz, asıl Sarkozy utansın...
    • 15 Aralık 2011 Gül 2014'e kadar Çankaya'da...
    • 10 Aralık 2011 Erdoğan çekildi, partinin haline bakın...
    • 30 Kasım 2011 Başbakan'ın ameliyat sonucu saklanmamalı...
    • 27 Ekim 2011 Devlet ne yapsa, bir türlü yaranamıyor...
    • 20 Ekim 2011 Bu açık bir cinayettir, bir savaş ilanıdır
    • 29 Eylül 2011 PKK vuruyor, ancak kışkırtamıyor...
    • 21 Haziran 2011 Erdoğan'ı tarihe asıl Kürt sorunu geçirir...
    • 22 Nisan 2011 Türkiye, BDP'ye sahip çıktı

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,064 µs