En Sıcak Konular

Ruşen Çakır


Ruşen Çakır
0 0 0000

Adalet istiyoruz



Bir ülke, bir toplum bu utançlarla, onlarla yüzleşmeden, onlarla hesaplaşmadan nasıl ve ne kadar yaşayabilir? İşte dünya çapındaki katilimiz, siyasi suikastçımız Mehmet Ali Ağca örneği ortada. Hepimiz tahliyesi nedeniyle Ağca’yı konuşuyoruz. Onun kalleşçe katletmiş olduğu büyük gazeteci Abdi İpekçi’nin adı, sadece Ağca’yı tanımlamak için geçiriliyor. Şu utanca bakar mısınız: Ağca cezaevinden çıktığında, ellerinde İpekçi’nin resimlerini taşıyan kalabalıklar tarafından nefretle protesto edilmek yerine, tıpkı daha önceki “yanlış” tahliyesinde olduğu gibi, yine birileri tarafından coşkuyla, çiçekler ve davul-zurnayla karşılandı.

Hep aynı profil

Kimdir Ağca’yı bağırlarına basanlar? Kimdir onun beş yıldızlı otellerde konaklamasını finanse edenler? “Karanlık” veya “derin” odaklar deyip işin içinden sıyrılmak mümkün değil. Birçok şey gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Evet odaklar, ilişkiler hayli “derin” ve hayli “karanlık” fakat olayın bir de “sivil” ayağı var. Ağca’yı kahramanlaştıranlarla ülkenin dört bir köşesinde, örneğin Trabzon’da, Edirne’de, İzmir’de, Manisa’da, Kars’ta, İstanbul Dolapdere’de kendilerinden olmayanları linç etmeye kalkanları karşılaştırabilirsek herhalde birçok ortak nokta bulabilirdik. Ortaya çıkacak profil, kuşkusuz 1970’li yıllarda Kahramanmaraş, Çorum gibi illerimizde Alevilerin; 1993’de Sivas’ta Madımak Oteli’nde aydınların katledilmelerine şu ya bu şekilde karışanlarınkiyle epey benzerlikler taşıyor olurdu.

Hrant acısı

İşte Türkiye’nin utancı tam da burada karşımıza çıkıyor: Bu ülkede toplumun bir bölümü, daha az ve daha güçsüz bellediklerine karşı tam bir güruh zihniyetiyle savaş açabiliyor ve genellikle de yaptıkları yanlarına kâr kalıyor. Şahsen Türkiye’de yaşanmış katliamların hemen hiçbirinin vicdanları rahatlatacak ölçüde soruşturulup sorumluların cezalandırılmış olduğunu hatırlamıyorum. Birileri yargılanıyor, hapis yatıyor olsa bile, gerek kendileri, gerekse yakınları maddi açıdan kollanıyor, daha önemlisi, manevi olarak da kendilerine sahip çıkılıyor. Durum böyle olunca yeni linçler, katliamlar için insan bulmak hiç de zor olmuyor.

Bunun ne kadar acı bir gerçek olduğunu, üç yıl önce bugün gördük. O gün, bu ülkenin sevdalısı Hrant Dink dostumuz, kardeşimiz haince katledildi. Tetiği çektirdiği ve onu azmettirdiği söylenen birkaç kişi yargılanıyor. Ama bu soruşturma ve yargılamanın kesinlikle tatminkâr olmadığı gün gibi ortada. Gelinen noktayı Hrant’ın dostlarının kaleme aldığı şu metin çok iyi özetliyor:

“Arkadaşımızı aramızdan aldılar.

Neredeyse üç yılı tamamlıyoruz ve adaletin tecelli etmesine bir nebze olsun yaklaşamadık. Çok zor değil.

Adalet istiyoruz. Planlayanlardan, öldürtenlerden, saklayanlardan, saklananlardan hesap sormak istiyoruz.

Hrant’ı ölüme götüren süreci ve vicdanlara sıkılan kurşunlardan sonrasını unutmuyoruz.

Katili tanıyoruz.

Çok zor değil;

Adalet istiyoruz.”

Evet adalet istiyoruz. Çünkü her duruşmada kendilerinden daha memnun görüntüler sergileyen Ogün Samast, Yasin Hayal ve diğerlerinin birkaç yıl sonra yine çiçeklerle, davul zurnalarla, birer kahraman gibi karşılandığını görmek istemiyoruz.

Adalet istiyoruz çünkü bu gidişat yeni katil adaylarını ve yeni katliamları çok ciddi bir şekilde teşvik ediyor.

vatan



Bu yazı 1,217 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 12 Şubat 2012 Türkiye dehşet senaryolarına hazır olmalı
    • 23 Haziran 2011 Herkes elini çabuk tutmalı
    • 13 Haziran 2011 Hoca’nın rüyasını talebesi gerçekleştirdi
    • 8 Mayıs 2011 Beş soruda Hizbullah-PKK gerginliği
    • 27 Nisan 2011 Suriye mi, İsrail mi?
    • 24 Kasım 2010 Öcalan bunu hep yapıyor
    • 20 Ekim 2010 Bir toplum mühendisliği projesi olarak KCK operasyonu
    • 28 Temmuz 2010 Ne açılım, ne referandum yüzünden
    • 23 Haziran 2010 PKK kayıtsız şartsız silah bırakmalı
    • 10 Mayıs 2010 Türklerin kaygıları, Kürtlerin haysiyeti
    • 3 Mayıs 2010 ''PKK ne yapmak istiyor?''
    • 13 Nisan 2010 Ahmet Türk Türkiye’dir
    • 12 Şubat 2010 Devletin zirvesinde koalisyon fikrine hazır mıyız?
    • 5 Şubat 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine erken ve gerekli bir bakış
    • 28 Ocak 2010 Alevi açılımında son dönemeç
    • 19 Ocak 2010 Adalet istiyoruz
    • 12 Ocak 2010 PKK nasıl silahsızlandırılacak?
    • 17 Aralık 2009 Gül nasıl devreye girebilir?
    • 4 Aralık 2009 Açılım gemisi İmralı açıklarında batmak üzere
    • 19 Kasım 2009 Dersim yanlışları

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,062 µs