Adalet Bakanlığı tarafından epey uzun sürede hazırlanan ‘Yargı Reformu Stratejisi’ne bakacak olursanız, Türkiye’de yargıyla ilgili saptanan sorunlar arasında en önemlisi ‘Yargı bağımsızlığı’ sorunudur. Yani, bizzat Adalet Bakanlığı’nın saptamasıyla, Türkiye’de yargı yeterince bağımsız değildir; bağımsızlığın önünde engeller vardır, bu engeller kaldırılmalı, bağımsızlık tam olarak temin edilmelidir.
Bu görüşü sadece Adalet Bakanlığı savunmuyor. Yüksek yargı da, muhalefet de, Avrupa Birliği de aynı görüşte: Türkiye’de yargı yeterince bağımsız değil, bağımsızlığını temin etmek lazım.
Nitekim gündemdeki Anayasa değişikliğinin en büyük gürültü koparak unsuru olan Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili düzenleme, doğrudan Adalet Bakanlığı’nın Yargı Reformu Strateji belgesinden alınmış gibi duruyor.
Bana soracak olursanız doğru ve yerinde bir düzenleme. Sadece iki noktasına itirazım vardı, ki bir tanesi taslak Meclis’e sunulurken düzeltildi zaten. Geriye kalan tek itiraz noktam, Adalet Müfettişleri’nin inceleme, araştırma ve soruşturma yapmasına Adalet Bakanı’nın olur vermesiyle ilgili. Bakan burada da yetkisini bir biçimde kurula devretmeli. (Ama belki bakanın soruşturma isteme hakkı bulunmalı.)
Her neyse, konuyu fazla dağıtmayalım, çünkü zaten sıradan okuyucu için yeterince sıkıcı bir
şeyden söz ediyoruz...
Aynı anda herkesin yargı bağımsızlığının eksiklerinin giderilmesini istemesi ama bunun
nasıl yapılacağı konusunda anlaşamaması bizim ülkece çok alışık olduğumuz bir durum.
Çünkü bizde herkes karnından konuşuyor ve ‘Batılı ülkelerdeki yüksek standartları istiyoruz’
lafını da konuşmalarının bir yerine mutlaka sokarak söylediklerine de bir nevi dokunulmazlık
elde etmeye çalışıyor.
Ne hükümet, olması gerekeni, esas arzu ettiği şeyi söylüyor ne de hükümetin (veya Ak Parti’nin) teklifine karşı çıkanlar gerçekte neye karşı çıktıklarını açık açık söylüyorlar.
Bizim yargımızın bağımsızlığının önündeki en büyük engel, yargı mensuplarının, özellikle de yüksek yargıdakilerin, kendilerini devletimizin resmi ideolojisine bağımlı saymalarından, bu ideolojinin dışında düşünememelerinden, hukukun kendisi ve hukukçu olmakla fazla ilgilenmemelerinden kaynaklanıyor.
Bu durumu, birkaç yıl önce TESEV’in yaptırdığı bir araştırmadan net biçimde görmek mümkün: Yargıçlarımız, kutsal devlete inanıyor, Atatürk devrimlerinde ortaya konan (ve kendilerinin de serbestçe yorumladıkları) ilkelerin yasalardan ve insan haklarından önde geldiğini düşünüyor, devletle birey çatıştığında devletten yana olmayı görevi kabul ediyor.
Yargının bağımlılığı tam da bu. Siyasal iktidarlar, ki son 60 yıldır minik kesintiler dışında hep bugünkü Ak Parti’nin versiyonlarıydı onlar, karşılarında buldukları bu ‘bağımlı’ yargıyı düzeltmeye gayret etmek yerine hep onu ele geçirmeye, içeri adam koymaya çalıştılar. Bu iktidar da geride kalan 7 yıl aynı şeyi yaptı.
Ben açıkçası HSYK ile ilgili değişikliği desteklemekle (itirazım olan tek madeyi yazdım) birlikte, bu değişikliğin arzu edilen bağımsız yargıyı yaratmayacağı kanısındayım.
Çünkü esas mesele, ideolojik taraflılıktan, ideolojik bağımlılıktan kaynaklanıyor. Yargının bu ideolojik tutumu dışlaması, onun yerine hukukun temellerine, yani insan haklarına yönelmesi sağlanmadıkça, biz bu bağımlılık-bağımsızlık, taraflılık-tarafsızlık konusunu daha çok konuşuruz. Bir ideolojiyi savunanların sayısının azalması ama yerine başka bir ideolojiyi benzer katılıkta savunanların gelmesi, bizim derdimize deva olmaz.
Bu ideolojik bağımlılıktan kurtulmak denen şey de öyle bir günde sabahtan akşama sağlanacak bir şey değil; hukuk eğitiminden başlayarak sistemli bir yaklaşımla, insan malzemesinin yeniden eğitilmesiyle vs. mümkün bir şey. İster istemez
uzun yıllar alacak bir süreç.
radikal
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle