En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

24 Nisan'a doğru: Bizler, Türkler için...



Tarih önünde sorun belli: Ortada bir Ermeni meselesi, 1915 meselesi var. Bunun ahlaki, siyasi yükleri var.

Şimdiki zaman merceği ise farklı:

Ortada bir Ermeni meselesi yok. Bir Türk sorunu var.

Bu sorunun gizli kutusu, belirleyici ögesi öncesi ve sonrasıyla 1915 olaylarıdır. Bu gizli kutu bugün Türk kimliğini kuşatan, yıpratan, buna karşın imasından bile kaçınılan ağır bir sıkıntının nüvesini oluşturuyor.

Nasıl?

Merak ve ahlak bu yola çıkmak için yeterlidir.

Hedef ise "sır'dır.

"Sır"ın ya da "sırlar"ın koruyucu ve kurucu olduğu oranda tahrip edici etkisinden kurtulmaktır.

Bu toprakların her zerresinde derin sırlar vardır. Kökenle, kimlikle, güçle, kanla, kadınla, servetle ilgili sırlar ailelelerin kimlik ve davranış çekirdeklerini oluştururlar. Ve tekil sırlar arasında bir ortalık vardır.

Ortaklık söz konusu olunca, sırlar tehlikeli olur ve yokluğun derinliklerine itilir.

Ama sormak gerekir?

Ortak bir "sırrın paylaşımı" ya da "ortak sırların varlığı" üzerine oturan bir milli kimlik olabilir mi?

Tarih bizatihi sırlarla doludur.

1800'lü yılların ilk çeyreğinden başlayarak kaybedilen her toprak parçasıyla birlikte orada yaşayan Müslümanların en yakın Osmanlı toprağına göçü, 2. Balkan savaşının sonuna değin neredeyse 100 yıl devam eden ricat, hala süregiden ve bugünkü Türk kimliğinin temel kurucu unsurlarını içinde barındıran bir travmadır.

Bu öykü sırlarla, itiraf edilmeyen tekil ve toplu öykülerle, kan, ölüm, acı, el değiştiren mallar ve servetlerle örülmüştür.

Yeni rejimin üzerine temellendiği geçmişle kopuş ideolojisi, yarattığı tüm sorunlara rağmen bu ruh haliyle, bu paylaşımla benimsenebilmiş, geçmişle yüzleşmeyi, onu sorgulamayı engelleyen bir işlev gördüğü için daha kolay sindirilmiştir.

Anadolu'da Türklük, hatta Kürtlük bu çerçevede, bu "ortak sır" sayesinde bir bütün oluşturabilmiştir.

1925'lere kadar Türkiye'de hareretli bir biçimde tartışılan Ermeni sorununun bir anda sır bohçasına eklenmesi boşuna değildir.

Bugün bu bütünün Türk'ten Kürt'e. devletten topluma uzanan ortak paydası "öteki"'ye yönelik çifte tedirginlikten kaynaklanır: Fiziki korku, yerini yurdunu kaybetme tedirginliği ile güç, siyaset, nüfusların yer değiştirmesi üzerinden edinilmiş mal ve mülkü koruma içgüdüsü.

Bunlar Anadolu toprağında yeniden ve yeni bir ruhla yeşeren müslüman ve Türk refleksinin ve devlet duruşunun önemli parçalarıdır.

Yaşanan acılar ve aşağılanmalar da sırlar arasındadır...

Bu gidiş gelişler ve onların artçı sarsıntıları açısından 1912 bir milattır. 2. Balkan Savaşı'ndan 15 gün önce "Rumlar başınızı eğin...", "Harp, Harp, Harp isteriz" sloganlarıyla, Aka Gündüz'ün "Bastığım her toprağın her tutamından kan fışkıracak. Taş üstüne taş bırakırsam ocağım sönsün..." marşının uğultularıyla inleyen İstanbul, savaştan iki hafta sonra üç koldan bozguna uğramış orduların haberleriyle, Balkanlardan kaçıp gelen binlerce yaralı ve sefil halde göçmenle, Çatalca'dan duyulan top sesleriyle sadece bir yas şehri değil, Osmanlı'nın ve devletin tarihte yaşadığı en büyük aşağılanmanın, en altta gördüğü tebalar karşısında küçülmenin simgeleştiği şehir haline dönmüştür.

Osmanlı'nın son döneminde mazlumluk ile zalimlik arasındaki gidiş gelişler böyle başlar.

Bu sorun Türk kimliğinin hem bugünüdür, hem dünüdür, hem geçmişle bağlantısıdır.

Sırlar artık ortaya dökülmelidir...

Türk kimliğinin demokratikleşip, olgunlaşması ancak bu yüzleşmeyle olacak...

24 Nisan bu açıdan bizler için de önemlidir...

yenişafak



Bu yazı 1,037 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,417 µs