0 0 0000

Diyarbakır'daki Başbakan

2005, 12 Ağustos: "Büyük devlet, hatalarıyla yüzleşebilen bir devlettir. Geçmişte idari ve siyasi hatalar yapılmıştır, yok sayılamaz. (...) Bir ad koymak gerekirse Kürt sorunu sadece bölgenin değil, tüm Türkiye'nin, herkesin sorunudur. Benim de sorunumdur. (...) Kürt sorunu ne olacak, nasıl çözülecek? Anayasal düzen, toplumsal bütünlük içinde daha çok hukuk, daha çok demokrasi ve daha çok refahla çözülecek. Tek millet, tek devlet, tek bayrak prensibi içinde demokrasiyle çözülecek.."

2010, 3 Eylül:

"Faili meçhul cinayetlerin acısını biz biliriz, bunların acısını biliriz; köy boşaltılması, mezra boşaltılması nedir biliriz; oğluyla tek kelime konuşamayan ananın acısını biz biriz biz... Ape Musa'nın acısını bizler unutamayız... Abdurrahman Semavi' nin acısını unutamayız...

Şivan Perver, Ahmet Kaya...

Ama... etnik milliyetçiliğe karşıyız..."

Başbakan'ın sözleri bunlar...

Tam 5 yıl farkla edilmiş sözler...

Ortak noktaları pek çok...

Beş yıl önce şöyle yorumlamışız:

1."Geçmişe yönelik eleştiri, hatta bir tür dolaylı özür",

2."Sorunun varlığının ve farklılığın kabulü",

3."Çözüme yönelik demokrasi ve hukuk vurgusu"

Bugünde aynı yorum yapılabilir son Diyarbakır konuşması için...

İkinci konuşmayı kuvvetlendiren bir unsur da Diyarbakır Cezaevi'nin kapatılacağını, bunu 12 Eylül'ü unutturmak için yapacaklarını söylemesiydi başbakanın...

Öz bu...

Ama bu sözler, fiile döküldüler mi?

Evet demek pek zor...

Başbakan dün meydanda, Diyarbakır'da temel hak ve özgürlükler alanını nasıl genişlettiği, ana dilde eğitim, yayın konusunda nasıl adım atıldığını anlatıyordu, ekonomik alanda yatırımları hatırlatıyordu.

Doğrudur bunlar...

Ama bunlara rağmen yukarıdaki yaklaşım sözde kalmıştır...

Sözde kalmıştır çünkü siyasi iktidar işin siyasi boyutunu görmeyi reddetmiştir.

Siyasi boyut ne demektir?

- Bu sorun "vererek", sadece hak sunarak, sadece para akıtarak değil, karşı tarafı dikkate alarak, Kürtlerle konuşarak çözüm yoluna girer demektir...

- Bu sorun önce silahın susması çözüm yoluna girer demektir: Silahın susması, Kürtlerin kendi içlerinde çoğulculaştırır ve silahın susması başbakan ne derse desin aftan geçer, kimi görüşmelerden geçer...

- Bu sorun yerleşik mevzuatın yeniden ve tümüyle elden geçmesiyle, Terörle Mücadele Yasası'nın değiştirilmesiyle, vatandaşlık tanımının yeniden ele alındığı çözüme ilerler...

Dün şunları yazmıştık, durumu ve temennimizi tekrarlayalım:

"BDT boykotçu tavırla, 'ayrı bir taraf olma yolu ve politikası' izliyor. AK Parti ise silah susturmaktan af mekanizmasına değin Kürtlere yeni kapılar açma konusunda iştahlı değil.

Koşullar bunlar olsa da bugün hem siyasi iktidar hem Kürt tarafı sınav verecek...

Umarız yeni bir sayfanın açılmasına vesile olur gün.

O sayfa açılmadan artık yol almak mümkün değil çünkü...

Ve yol alınmadıkça bunun faturası başta Kürtlere olmak üzere herkese, sisteme, değişim sürecine, demokrasiye çıkmaya devam edecek, hem de artarak...

Oysa adımlar atmak hiç zor değil..."

Yeni dönemde Kürt sorunundan daha önemli bir sorun yoktur...

Bu yazı 1,274 defa okundu.