En Sıcak Konular

Ahmet Taşgetiren


Ahmet Taşgetiren
0 0 0000

Asla unutmamak...



Eskiler mütearife derlerdi.
Mantıkta, matematikte postulat denir. Tartışılmaz gerçekler demek...

Türkiye başörtüsünü yeniden tartışırken, bazı tartışılmaz gerçekler bulunduğunu ve bunları asla unutmamak gerektiğini ifade etmek istiyorum.

En başta da, bunları tartışmanın her şeyi sıfıra indirgeyeceğini unutmamak gerekiyor.

Gelin bu unutulmaması gerekenleri bir kere daha seslendirelim:

Türkiye'nin bir İslam ülkesi olduğunu...

Türkiye nüfusunun yüzde 90'larının kendisini Müslüman olarak tanımladığını...

İslam'ın bu ülkede, şu veya bu şekilde belirleyici değer olduğunu...

İslam'ın şu veya bu ölçüde hayatı belirlediğini...

Bu ülkede hiçbir hukuki yapılanmanın, İslam karşıtı olduğu biline biline uygulanamayacağını, böyle bir uygulamanın her zaman toplumsal sancılara yol açacağını...

Bu sebeple, laikliğin İslam karşıtı, İslam'ı sınırlamayı öngören ya da bu tarzda algılanmaya müsait tüm yorumlarının toplumsal sancı sebebi olacağını...

Bu toplumsal sancının, toplum-devlet ilişkilerini zehirleyeceğini...

Laikliğin, birçok şey yanında, Müslümanlar'ın inanç özgürlüğünü de korumak gibi bir çerçevesi bulunması gerektiğini...

Laikliğin, asla İslam'ı sınırlayan bir devlet tavrı olmaması gerektiğini...

"Laikliğin Türkiye'ye özgü uygulaması"ndan yola çıkarak, bazı özel yasaklar üretmenin, doğuracağı toplumsal sancılar sebebiyle, Türkiye'ye yapılacak en büyük kötülük olduğunu...

Başörtüsünün ya da onun içinden doğduğu tesettürün, tamamen İslam'la ilgili bir mesele olduğunu...

Başörtüsü ile ilgili bir kural koymak gerekiyorsa, bu noktada çerçeveyi İslam'a sormanın, İslam'ın bu noktadaki ölçülerine bakmanın kaçınılmaz olduğunu...

Laikliği üstün ilke olarak benimsemenizin, ayrıca bunu kaçınılmaz kıldığını...

Başörtüsü İslam'ın belirlediği bir hayat tarzı ise bu alanda bir düzenleme yaparken İslam'a sormak kaçınılmaz ise şu veya bu örgütün kendi kafasından biçimler, ölçüler geliştirmesinin abesle iştigal olduğunu...

İslam'dan bağımsız bakıldığında bile, kadınlara-erkeklere, devlet tarafından genel teamül dışında ölçüler, giyinme modelleri sunmanın kabul edilemeyeceğini... Genel teamülleri de toplumun kültürel-manevi kodlarının belirleyeceğini...

İslam'a bakıldığında da, tesettürün tıpkı diğer İslami kurallara bağlılık ve onları uygulamada olduğu gibi, belirli bir mükellefiyet-sorumluluk yaşı ile alakalı olduğunu... O yaş geldiğinde -ki idrak yaşıdır- şu veya bu okul, statü söz konusu olmaksızın başörtüsünün gerekli hale geldiğini...

Bir kısım kadının, kendilerini Müslüman olarak tanımlamalarına rağmen, başlarını örtmüyor olmalarının, İslam'ın da bu konuda bir kuralı olmadığı anlamına gelmeyeceğini... Tıpkı bir kısım insanın namaz kılmamalarına rağmen, namazın Müslüman için bir vecibe olmaktan çıkmaması gibi...

Başörtüsü takmamanın insanı İslam'dan çıkarmayacağını... Dolayısıyla, başörtüsü takmayan bir hanımefendinin "Biz Müslüman değil miyiz" gibi bir sendrom yaşamaması ve buradan doğan "günaha girme" duygusuyla başörtülü kadınlara öfke duymaması gerektiğini...

Ama başörtülü olmanın, İslam'ı daha doğru, daha tam uygulamak anlamına geldiğini ve İslam'ı daha doğru, daha tam uygulamanın, İslam açısından daha iyi bir şey olduğunu...

Başı örtme konusunda hizmet alan-hizmet veren ayrımının, İslam açısından hiçbir anlamı bulunmadığını...

Hizmet verenin, inanç görüntüsü sebebiyle ayrımcılık izlenimi vereceği yaklaşımının tamamen safsata olduğunu...

Çünkü kadın için "örtüsüzlük" gibi evrensel bir kural bulunmadığını, başını örtmeyen kadının mutlak anlamda tarafsız olacağı varsayımının geçerli olmadığını...

Tarafsızlık veya tarafgirliği, her somut olayda tek tek değerlendirmek gerektiğini...

Çünkü insanların, kıyafeti düzenlense bile, mutlak anlamda tarafsızlaştırılamayacağını, steril hale getirilemeyeceğini...

Kaldı ki Kızılay, Kızılhaç gibi kurumların, tamamen dini görünüm taşıyan kurumlar olduğunu ve felaket bölgelerine koşarken, dini alakalarını bir yere bırakmalarının gerekmediğini...

Türkiye gibi bir ülkede, şu veya bu alanda başörtüsü yasağının, nereden bakılırsa bakılsın, Müslüman bir topluma reva görülebilecek en büyük zulüm olduğunu...

Bu zulmün, işgalci bir güç tarafından bile reva görülemeyeceğini, ülkenin kendi iç odaklarının böyle bir zulmün aracı haline getirilmesinin ise bir ülke için en kabul edilmez bir sömürgeleşme yöntemi olduğunu...

Böyle bir uygulamaya on yıllar boyunca devam edilmesinin, aslında topluma yönelik korkunç bir aşağılama olduğunu... Böyle bir uygulamaya tahammül edebilen bir toplum manzarasının kabul edilmez bir haysiyet biçiciliği olduğunu...

Herhangi bir kadının giyim kuşamına dokunurken elinin yanacağını hissedenlerin, dindar kadına dokunurken gaddarlaşmasının, bir başka insanlık dışı yapının uzantısı olduğunu...

Asla unutmamak lazım. Asla unutmamak lazım. Asla unutmamak lazım.

bugün

 



Bu yazı 998 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2012 Vesayet tortusunu silmek...
    • 20 Eylül 2012 Ana gündem: Terörü yok etmek
    • 12 Eylül 2012 Gültan Kışanak kaçırılsa...
    • 11 Eylül 2012 AK Parti formatının önemi
    • 9 Eylül 2012 Ne kadar çok ''keşke'' diyoruz
    • 7 Eylül 2012 ''Akil adam'' enstrümanı
    • 28 Ağustos 2012 MGK ne yapacak?
    • 26 Ağustos 2012 Düşme, düşersen üzerine çullanırlar
    • 19 Ağustos 2012 Bayram nostaljisi
    • 14 Ağustos 2012 Aygün ve bölgenin çıplak gerçeği
    • 12 Ağustos 2012 115 asker ölseydi...
    • 9 Ağustos 2012 ''Güvenlikçi politika''
    • 7 Ağustos 2012 Şemdinlili bir ananın Karayılan'a mektubu
    • 2 Ağustos 2012 ''Daha büyük harita''
    • 27 Temmuz 2012 Ortak mutluluğu planlamak
    • 26 Temmuz 2012 Ortadoğu'da ne oluyor?
    • 24 Temmuz 2012 Bölgesel Kürt yapılanması
    • 19 Temmuz 2012 Erdoğan'ın kurgusu ne?
    • 18 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu için son raunt
    • 27 Haziran 2012 Türkiye sınanıyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,143 µs