En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

KCK davasının anlamı



PKK ve KCK ilişkisiyle barış konusunda Hakkari Valisi Muammer Türker’le geçen hafta makamında sohbet ederken şöyle dedi:
“Bir yerde taş atmalar oluyor. Ya da bir anda dükkanların kepenkleri iniyor. Taş atın diyen kim, durduran kim? Kepenk indirin, açın diyen hangi güç? Devlet olarak araştırıyorsun, dinliyorsun, bunun arkasında BDP gibi legal, KCK gibi illegal örgütlenmeler var, PKK’ya paralel örgütlenmeler... Talimatlar bunlardan geliyor. Şimdi ne yapacaksın devlet olarak?.. KCK, terör örgütünün şehir yapılanmasıdır.”
Sayın Vali demek istiyor ki:
Devlet bu duruma seyirci kalamaz; seçilmiş olursun olmazsın ama suç işleme tekelin olamaz.
Yine demek istiyor ki:
PKK’yı dağda olsun, şehirde olsun elde sopa kovalar, sorunu bu yolla çözerim.
Devletin bakışı böyle. Yalnız devletin değil, sanıyorum, Başbakan Erdoğan’ın meseleye yaklaşımı da devletinkiyle iç içe. PKK ile KCK’yı aynı kaba koyarak, ikisini cezalandırmaya devam ederek Kürt sorununda çözüm yolunun açılabileceğini düşünüyor hükümet de...
Resmi adı, “Terör örgütünün şehir örgütlenmesi” olan KCK’ya yönelik operasyonlar ve dün Diyarbakır’da başlayan KCK davası da devletin ve hükümetin yukarıda özetlediğim yaklaşımının bir sonucu...


Bu yaklaşım, dünkü yazımda da belirttiğim gibi, bir çok açıdan yanlış. En başta, ‘Kürt realitesi’nden sonra bu kez de ‘PKK realitesi’ni yok saydığı için yanlış.
Elbette kimsenin suç işleme tekeli yoktur. Hiç kuşkusuz elde silah dağda dolaşanın karşısında devlet seyirci kalamaz. Bir elde silah, bir elde zeytin dalı siyaset yapmanıza izin verilmez.
Bütün bunlar genel doğrulardır. Ama meselenin bir de ‘ama’sı vardır.
Bugün Türkiye’de PKK’ya sadece terör örgütü demekle, Öcalan’a terörist başı demekle bir yere varılamaz. Bunca yıldır nasıl varılamadıysa, bundan sonra da varılamaz.
Barış kapısının açılması, ancak savaştığınız gücü bir realite olarak kabullenmenizle mümkün olabilir.
Türkiye Kürt realitesi ile bunun gereklerini yıllar yılı kabullenmediği içindir ki, sahneye PKK çıktı. Devlet, Kürt sorununu yok saydığı için, sorunu sadece bir güvenlik meselesi olarak gördüğü için yıllarca kan ve gözyaşı aktı.
İşte bu süreçtir, PKK’yı sahneye çıkaran ve Kürt sorunuyla iç içe geçmesine yol açan.
Şimdi devletle hükümet, görebildiğim kadarıyla yeni bir yanlışın içinde.
Sanıyor ki, Kürt sorunuyla PKK birbirinden ayrılabilir.
Sanıyor ki, PKK’yı dağda, KCK’yı şehirde kovalayarak barışın yolunu açabilir.
Açamaz. Belki 1990’larda bu mümkündü. Ama 2000’lerde artık mümkün değil. Yaşadığımız kanlı süreçte PKK, Kürtlerin içinde kök saldı, toplumsal tabanını genişletti, örgütlenmesini ‘sivil toplum’la ete kemiğe büründürdü.
Bu gerçek görmezlikten gelinerek barış yolunda yürünemez.
Bu ülkede devlet ve siyasal iktidarlar yıllar yılı olayların peşinde sürüklendiler. ‘Kürt realitesi’ni göremeyerek Türkiye’nin kalkınmaya, insanın mutluluğuna ayrılacak kaynaklarını savaşta heba ettiler.
Aynı hataya bu defa ‘PKK realitesi’ni gözardı ederek ve yine olayların peşinden sürüklenerek düşülürse yazık olur.
Dün Diyarbakır’da başlayan KCK davası bu bakımdan, yani Kürt sorununun silahla bağının koparılması konusunda önemli bir dönüm noktasıdır.
Dağın yolu genişleyecek mi?
Daralacak mı?
Silah mı, siyaset mi?
PKK, KCK’lılaşacak mı?
Yoksa tersi mi olacak?
Seçilmiş belediye başkanlarını, belediye meclisi üyelerini hapse atarsan... Partilerini kapatırsan... Siyasetçilerini hapse atarsan... Düşünceyi cezalandırma yolunu seçersen...
O zaman dağın yolu daralır mı?..
Yoksa genişler mi?..
Barış umudu bu soru işaretlerinin çengeline takılmış durumda...
Barışa susamış topraklardan dokuzuncu ve sanıyorum, sonuncu yazı yarına.



Bu yazı 2,470 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,219 µs