Gazete kupürü eski tarihli. Zamanında kesmiş, o günlerde okuduğum Ahmet Hamdi Tanpınar'ın '19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi' kitabının sayfaları arasına koymuşum. Ahmet Cevdet Paşa'nın hayat hikâyesine göz atmak için yeniden elime aldığımda, tam da aradığım sayfada karşıma çıkmaz mı?
"Anayasa Mahkemesi'nde Turgut Özal egemenliği" diyor kupürün başlığı. Haberin tarihi 19 Nisan 1991. Turgut Özal henüz iki yıllık cumhurbaşkanı; o kısa süreye üçü asil biri yedek olmak üzere dört üye atamayı sığdırmış. 4 Mayıs günü bir üye daha emekli olacak ve 11 üyeli Mahkeme'ye dördüncü asil üyeyi atayacakmış Turgut Özal.
Yeni atanacak üyeyi Askeri Yargıtay'ın aday göstereceği üç kişi arasından seçecekmiş. "Böylece" diyor gazete, "Daha önce Özal tarafından atanan asil üyeler Yavuz Nazaroğlu, Güven Dinçer ve Haşim Kılıç ile yedek üye Samia Akbulut'un ardından Özal'ın 'dolaylı' olarak atadığı üyelerin sayısı 5'e yükselmiş olacak."
12 Eylül 1980 öncesinden beri üyeliği süren tek kişi Yekta Güngör Özden'miş o zaman; bu bilgiyi de aynı haberde buluyoruz. Zaten dert de o. 12 Eylül sonrasında anayasayı askıya aldıklarını açıklayan askeri cunta üyelerini heyet halinde ziyaret eden Anayasa Mahkemesi üyeleri arasında yer alıyordu Yekta Bey; başkan da seçilmeyi başardı sonraki yıllarda. Ancak Özal'ın atamalarıyla bakalım yeniden başkan seçilecek mi?
"Özal tarafından atanan üyelerin ağırlık kazandığı Anayasa Mahkemesi'nde başkanlık seçiminin sonucu merak ediliyor" diyor haber de...
1992'de iki üye daha yaş haddinden emekliye ayrılacakmış; YÖK ve Danıştay kontenjanından yeni üyelerle birlikte Anayasa Mahkemesi 'ağırlıklı olarak' Turgut Özal tarafından seçilen üyelerden oluşacakmış... "1993'ten sonra da" diyor haber, "Anayasa Mahkemesi salt çoğunluğunun bir fazlasını (7 üye) Özal'ın atadığı üyeler oluşturacak."
Ne büyük tehlike!
Şu günlerde Anayasa Mahkemesi'ne yeni üye takviyesi yapılıyor, anayasanın değişen maddelerinin gereğini yerine getirmek için ve gazetelerde 20 yıl önceki bu haberi hatırlatacak değerlendirmeler çıkıyor. Yüksek yargı için "AKP'li oluyor" ile başlayıp "Üyelerinin çoğunu Abdullah Gül seçmiş olacak" ile devam eden 'tehlike' haberleri gazete sütunlarını işgal ediyor.
Sayıştay tarafından seçilen yeni üyenin gerekli şartları yerine getirmediği için üyeliğinin iptalini istedi CHP...
Ne gariptir, 1991 tarihli kupürdeki haberden sonra Turgut Özal YÖK kontenjanından Prof. Süleyman Arslan'ı üye atamıştı Anayasa Mahkemesi'ne ve CHP onun için de "Asistanlık sonrası 15 yıl öğretim üyesi olarak çalışmadığı için gerekli şartları yerine getirmemiştir" iddialı bir başvuruda bulunmuştu.
Günler, aylar, yıllar, onyıllar geçiyor, CHP ve onun temsil ettiği anlayış hiç değişmiyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bütün aksine iddialarına rağmen, CHP yine bildiğimiz CHP olmayı sürdürüyor.
Turgut Özal üyelerini atadı diye Anayasa Mahkemesi farklı mı oldu? En ciddi sorunları Anayasa Mahkemesi'yle yaşamaya devam etti, hem Turgut Özal, hem de ANAP... Çıkardığı pek çok yasayı iptal ettiği gibi, ekonomik tasarruflarını dayandırdığı temelleri de yıkabilmişti Anayasa Mahkemesi... Çıkartılan 'başörtüsüne serbestlik' yasaları da Anayasa Mahkemesi tarafından geçersiz kılınmıştı.
"Anayasa Mahkemesi'nde Turgut Özal egemenliği" başlıklı gazete haberini okuyarak tahrik olanlar o günlerde, tahrik olduklarıyla kaldılar. O haberi okuyup sevinenler ise... Mahkemenin verdiği bir dizi kararla sevinçleri kursağında kaldı onların da...
HSYK için yapılan ve 11 binden fazla savcı ile hakimin gizli oy kullandığı seçimden çıkan sonucu beğenmeyenler de az değil. Onların kopardığı yaygara da aynı minvalde. "Yargı AKP'nin eline geçti" izlenimi zihinlere çakılıyor. Yarsav'cılar da seçimin iptali için Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdular.
Şimdi herkesi bir dakikalık şu soru üzerinde düşünme molasına davet ediyorum: Acaba sandıktan çıkacak nasıl bir sonuç Yarsav'ı ve seçim sonuçlarını eleştiriye değer bulanları tatmin ederdi?
Katılımcıların yüksek eğitimli olduğu, hepsinin aynı meslek grubuna mensup bulunduğu çoğu kez unutuluyor çünkü. Aynı meslek grubundan olanlar, hele yasal açıdan 'bağımsız' iseler, sadece vicdanlarını dinleyerek ve kendilerine yararları dokunacağını düşündükleri biçimde oy kullanırlar. Yüksek eğitimli olmak, bunu muhakeme edecek temele sahip bulunmak demektir.
20 yıl önce "Ah, vah" edenler sonradan boşuna ağladıklarını gördüler.
Kitap arasından çıkan küpür bana bu gerçekleri hatırlattı işte.
yenişafak
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle