En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Sorunların çözümünde öncelik sorunu



Salkım saçak sorunlarla başetmek zorunda olan bir ülkede, sorunları çözme görevinin sahibi olanlar, işe ilk hangisinden başlamalı?

Aslında hepimizin aklındaki, ancak hiçbirimizin bu açıklıkta ele almaya yanaşmadığı soru budur.

Üniversiteli kızların başörtüsü sorunu mu? Türkiye'nin demokrasisiyle yakından ilgili olan ve çözümüyle ülkenin önünün açılacağı Kürt sorunu mu? Çocuklarını kendi kültürlerine göre yetiştirmek isteyen kişilerin zorunlu dindersi sorunu mu? Zorunlu dindersine camia halinde karşı çıkan Alevi kesimin, buna ek olarak dillendirdiği, sistem içerisinde temsil edilme ve cemevleri sorunu mu?

Hangisini önce ele alıp çözmeli iktidar?

Bu soruya sorunlu kesimlerin herbirinin aynı cevabı vermesini doğal karşılamamız gerekiyor. Hepsi de, ayrı ayrı haklı olarak, "Önce bizim sorunumuz çözülsün" beklentisi içinde çünkü...

Herbirinin sıkıntısını sanki kendi sorunummuş gibi hissediyor ve ben de "Hiçbiri arasında ayrım gözetmeden hepsini çözmek için çaba göstermeli iktidar" diyorum.

Ancak bir de şartım var: Sorunu ele alınanların hiçbiri de diğerinin sorununun çözümüne itiraz etmesin...

Yanlış laiklik uygulamasının doğrudan mağduru olan Aleviler, sıkıntılarının kaynağının Sünni kesim olduğu ve dindersinin zorunlu olmasına iktidar partisini destekleyenlern karşı çıkmadığı kanaatindeler.

Kanaat yanlış, hem de her ikisi de. 12 Eylül (1980) darbesine kadar ülkemizde dindersi isteğe bağlı okutulurdu; o dersleri zorunlu hale getiren 12 Eylül'ün kendilerini her fırsatta 'Atatürkçü' ve 'laik' olarak tanımlayan askeri yöneticileridir. Sünniler Alevi vatandaşların kendi çocukları üzerinde tasarrufları olmasını neden istemesin ki? Özellikle de kendi çocuklarının kendi kültür anlayışları istikametinde dinlerini öğrenmeleri için elzem gördükleri Kur'an Kursları bir başka askeri müdahale döneminde (28 Şubat 1997'de) yasaklanmış iken...

Sünni vatandaşların Alevilerin kültürel ve dini taleplerine karşı çıkmaları söz konusu değil.

Eğer her iki kesimin çocuklarının eğitimine ve dini hayatlarına dönük talepleri birarada ele alınır ve laiklik uygulamaları buna göre tanzim edilirse, dini açıdan dillendirilen şikayet konuları herkesi tatmin edecek biçimde sonuçlandırılabilir.

Genel çözümün dışında tutulduğuna inanan ve daha farklı uygulama talepleri olanlar için de çözümler üretilebilir.

Alevilerin şikayetlerini de sona erdirecek olan formül, başörtüsü serbestisini hukuki çerçeveye kavuşturacak formülle aynıdır: Laiklik...

Daha önce kimbilir kaç kez burada ifade ettiğim gibi, ülkemizin ihtiyacı olan daha az değil daha çok laikliktir. Zorunlu dindersinden şikayetçi olduğu halde başörtüsü yasağından etkilenmeyen Aleviler kadar başörtüsü yasağından mağduriyet yaşadığı halde dindersinin zorunlu olmasını dert etmeyen Sünniler de aynı noktaya gelirse, her iki kesimin şikayetlerini sona erdirecek çözümü uygulamaya koymak mümkündür.

Sünni-Alevi kesimlerin birbirinin halinden anladığı Türkiye, Kürtler için ne gerekiyorsa yapmakta hiç zorlanmaz.

"Sorunlardan hangisi önce ele alınmalı?" sorusunun doğru cevabına şimdi geldik işte: Hiçbirini diğerinden ayırmak, birini diğerinin önüne çıkarmak gerekmiyor; Türkiye'yi daha demokrat ve daha laik yaptığımız, hakemliği hukuk devletine tanıdığımız zaman, dertli, sıkıntı duyan veya mağdur her kesimin sorunu kolayca çözülür hale gelecektir.

Çözümü boşuna zorlaştırmayalım.

yenişafak



Bu yazı 1,105 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,361 µs