En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Bu sekreter çok baş ağrıtır



Ben yokken o kadar çok şey olmuş ki... Hangi birine yetişeceğimi bilemiyorum.

Ben yokken Süheyl Batum bazı meslektaşlarımıza “şerefsizler” diye saydırmış.

İsim de vermiş galiba.

Hep de ben yokken oluyor bunlar.

Madem Oktay Ekşi’yi astık, medyadaki küfürbazları teşhir ettik, semtimize bile uğramadığı halde “etik, ilke, terbiye” filan gibi laflar etmeye başladık, şu Süheyl’i de bir teşrih masasına yatıralım...

Bakalım ne görünecek?

Bakıyoruz ve hiç de iç açıcı bir manzarayla karşılaşmıyoruz.

Bu arkadaşımız birkaç ay öncesine kadar DP’liydi.

Mümkündür.

Eskisiyle, yenisiyle DP’lilik bir “duruş”a işaret eder. Bir siyasal pozisyonun adıdır. Bir tavırdır...

Bu tavrın sürdürücüleri, Hilmi Yavuz’un kulakları çınlasın, illa ki bir dünya görüşünü, belli bir siyasayı, belli bir felsefeyi “temellük” etmişlerdir, etmelidirler... Köşeleri de olan bir siyasadır bu...

Süheyl Batum hangi siyasal pozisyonu temellük etti?

Bilmiyoruz...

Niçin eski bir DP’lidir?

Bilmiyoruz...

Niçin yeni bir CHP’lidir?

Bilmiyoruz...

Hangi felsefe, hangi siyasa, hangi kutsal ide “merkez sağ”la “merkez sol” arasında slalom yaptırıyor ona?

Bilmiyoruz?

Bir insan aynı anda hem merkez sağın, hem de merkez solun “aranan lider adayı” olabilir mi? Üstelik, “karşıtlık” temelinde yükselen iki farklı pozisyondan söz ediyoruz. Hatta iki düşman pozisyon...

Mümkün mü böyle bir şey?

Dünyada bunun bir örneği var mı?

Bir insan sağını solunu bu kadar şaşırır mı?

Merkezde mi bir sakatlık var, “sağ” ve “sol” kavramlarında mı, Süheyl Batum’un kavrayışında mı?
Birkaç ay öncesine kadar ismi “Menderes’in tahtına oturtulacak adaylar” arasında geçiyordu; Güniz Sokak ziyaretleri, Cindoruk’la mukalemeler, uzaktan uzağa Abdullatif Şener’e göz kırpmalar, temaslar, geziler, sonu gelmez bütünleşme formülleri; bir de baktık Kılıçdaroğlu’nun listesinden “MYK üyesi” oluvermiş.

Bu kadar basit mi?

Üstelik hızlı bir geçiş yaptı, CHP’li kimliğiyle katıldığı televizyon programlarında, “iktidara geldiklerinde darbecilerden hesap soracaklarını, e-muhtıranın yazarı Yaşar Büyükanıt’ı mutlaka mahkemeye çıkaracaklarını” seslendirmeye başladı.

Darbelerden hesap soracağını söyleyen bu beyefendi, bütün darbelerde susmuştu.

Ergenekon’da susmuştu.

Balyoz ve sair oluşumlarda susmuştu.

E-muhtırada susmuştu.

En son, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın muhtırası geldi... Onda da sustu.

Kendisi “uzman anayasa hukukçusu” olarak bilinir ama bugüne kadar hukukun “haklar”la ilişkisini kurcalayan bir tek cümlesini duymadık...

Demokratik özgürlükler konusunda bir tek beyanatını, bir tek demecini, bir tek açıklamasını hatırlamıyoruz...

Hep yasakçı oldu.

Hep statükoyu savundu.

Hep eyyama yattı.

En akılda kalan icraatı Sezen Aksu’ya “Sazan”, Bülent Arınç’a “Zerdüşt”, fikriyatından hoşlanmadığı gazetecilere “şerefsizler” diye saydırmış olması.

Bu harika ve “akılda kalıcı” icraatlarının ödülü olarak bir de tutup bunu Önder Sav’dan boşalan “CHP Genel Sekreterliği” koltuğuna oturttular.

Ben yokken bunu da yaptılar...

star



Bu yazı 1,289 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,553 µs