0 0 0000

III. Dünya Savaşı'na önsöz…

NATO zirvesinde buluşan ellere bakıldığında, İran da, Füze Kalkanı da silikonlu meseleler sayılmalı…

Rusya’nın ABD-NATO denklemine "iştiraki" yanında esameleri bile okunmalalı...

Türkiye radarlarını tamamen kalkan meselesine odakladığından, Rusya’nın “Mavi Kuvvetler”e katılışını tam anlayamadı.

Üzülmeye gerek yok, zamanla anlar.

Moskova hayli zamandır, genel olarak Batı özel olarak ABD politikalarına destek veriyor.

Afganistan’a müdahil oluyor, İran konusunda Batı cephesini pekiştiriyor, Füze Kalkanı’na ortak olmak istiyor ve nihayet on yıllarca süren rekabetin temel organizasyonu NATO’nun çatısı altına giriyor!

Keza AB de bu güvenlik havuzuna girmek hevesinde.. Ankara şimdilik suyu dondursa da niyeti o. Washington’un sık sık “biz olsak Türkiye’yi AB’ye çoktan almıştık” açıklamaları bu demek zaten.

Artık ilginç bir “ittifak” var karşımızda… AB-NATO-ABD-RUSYA.

Kime karşı?

Çin’in ABD’nin rakibi olduğu tekrarlana tekrarlana neredeyse anlamını yitirse de, Rusya da Beijing’den huylanıyor.

Buna ilişkin parametreleri Pasifik üzerinden de Ortaasya, Ortadoğu üzerinden de çoğaltabiliriz.

NATO’nun “geleceğini belirleyecek stratejik karar toplantısı” ciddi bir "kapsayıcılık" sundu. Başlangıç sayabilirsiniz.

Soğuk Savaş’tan yadigar küresel güç merkezleri bu oluşuma mızmızlanacaklardır.

Bu nedenle içinde bulunduğumuz günlerde Rusya ve ABD’den gelecek, birbirlerine yönelik eleştirel açıklamaları kulak ardı etmenizi öneririm. Gerçek değiller!

Rusya-ABD-NATO yakınlaşması oldu bitti zaten. İmza altına alınabilecek konular bundan sonra konuşulacak.

İki ülke ve liderlerinin (Obama-Medvedev) birbirlerine gülümsemeleri, ülkelerinin iç politik dengelerini de etkileyecek; Örneğin 2011 yılı içinde Rusya, Devlet Başkanı'nı seçecek.

Putin ve Medvedev’in rakip olacağı iddiaları ne denli gerçeği yansıtıyor bilinmez ama bir yarış olursa ABD’nin kime destek vereceği belli. (Fakat Putin’i tüm bu küresel oyunların dışında görmek de hata olur. Tam konumunu zirve konusunda yapacağı ilk açıklamada hissedebiliriz.)

Obama için de durum farklı değil.. Artık Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçiler’in egemenliği altında ve önlerine gelecek ilk anlaşma bilin bakalım ne?

Obama ile Medvedev arasında imzalanan Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması! Sızlana sızlana imzalayacaklar!

Peki ya Türkiye açısından bu yeni cepheleşmenin anlamı?

Batı için bu mânada önemli konu, Türkiye’nin NATO-AB birlikteliğine onay vermesi.. Ama bunun için Kıbrıs meselesinin halli gerekiyor. (Şu sıralar "Ege’de it dalaşı"nın azaldığına ilişkin istatistiklerdeki oranların hızla düşmesi bu konuya yorulabilir mi?)

Madem Füze Kalkanı’nın fırlatıldık bu konulara.. İsrail’in bakışı da kritik!

En taze bilgi şu: MOSSAD’a göre gizli bir anlaşma ile Füze Kalkanı’ın başına bir Türk generalin getirildiği, böylece ABD’nin kendilerinin güvenliğine ilişkin verdiği sözlerin boşa çıktığı...

Harika bir haber!

Belki buna en iyi cevap, bugün (22 Kasım) gazetelerde yeralan Cumhurbaşkanı Gül’ün beyanatı olabilir; “O’na önem veriyoruz”...

“O” denilen Obama.

İran'dan ilk gelen bilgiler ise karışık. Tahran, Türkiye’nin Lizbon’daki tutumunu takdir ettiğini söylemiş.

Bundan emin olmak için biraz beklemek ve teferruatlı açıklamaları incelemek gerekir. Yine de Dışışleri Bakanı Davutoğlu’nun Lizbon’daki uzlaşıdan hemen sonra İranlı muhataplarını araması hassasiyetin derecesini gösteriyor. (Türkiye’nin işi son ana kadar beklettiğini sanmam. Zirve’den hayli önce Tahran’a Ankara’nın duruşu ve yapacakları anlatılmış olmalı.)

Biz Kalkan’ın peşinden giderken meğer neler oluyormuş değil mi? Bakalım kalkan bizi "koruyacak mı"?

Bu yazı 3,325 defa okundu.