“İyi hekim olmanın kriteri nedir?” başlıklı yazıma çok sayıda tenkit aldım. Bunların büyük çoğunluğu pratisyen veya aile hekimi meslektaşlarımdan geldi.
Olumsuz görüş bildirenlerin hemen hepsi “Aile hekimi ve pratisyen meslektaşlarım bana kızmasınlar ama bu yüzde 80’ lik kısmı aklı başında bir sağlık memuru bile memnun edebilir.” sözüme takılmışlar.
Bu sözlerden kimsenin alınmasına gerek yok.
Maksadımın asla birinci basamak hekimleri küçümsemek veya uzmanları yüceltmek değil. Ben tam aksine pratisyen hekimlerin sağlık sisteminin temel direkleri olduğu kanaatindeyim.
Bugüne kadar kaliteli ve yeterli sayıda pratisyen ve aile hekimi olmadan sağlık hizmetlerinin yürütülmesinin mümkün olmadığını savunan pek çok yazı yazdım.
Bu cümleden rahatsız olup meslek onurlarını korumak adına bana cevap yazan arkadaşlarıma saygı duyuyor ve de tebrik ediyorum. Bunların iyi eğitim almış, görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalışan hekimler olduğunu ve işlerinde başarılı olduklarını tahmin etmek hiç de zor değil.
Asıl merak ettiğim bu cümleyi okuyup da “Hoca doğru söylüyor.” düşüncesiyle tenkit yazma arzusu duymayan hekimlerin sayısının ne olduğudur.
İyi yetişmemiş pratisyen hekim sorunu
“İyi yetişmemiş pratisyen hekim” ülkemizin öncelikle halledilmesi gereken sorunudur.
Bunun da esas sebebi tıp eğitimindeki yanlış ve eksiklerdir.
Tıp eğitimi ağır hastadır.
Eğitimi tıp ve teknolojideki ilerlemelere göre yeniden düzenlemeden sağlık alanında yapılacak değişikliklerin (mecburi hizmet, tam gün, aile hekimliği, tıp fakültelerinin sayısını artırmak vb) başarıya ulaşma şansı çok sınırlıdır.
Hatta yeni uygulamaların sağlık sistemini büsbütün bir karmaşa içine sokması da sürpriz olmayacaktır.
İki katlı bir binanın üzerine onu tamamen yıkıp temelini ve alt yapısını düzenlemeden 10 kat çıkamayacağınız gibi, birinci basamak hekimliği düzenlemeden, mükemmel hale getirmeden sağlık reformu yapmak da mümkün değildir.
Asıl sorumlu tabii ki öğretim üyeleri!
Dr. Zeynep Cingü Meriç meslektaşım şunları yazmış: ”Yaptığınız bu benzetme bir hocaya hiç yakışmıyor. Eğer pratisyen hekimlerin bu denli yetersiz olduklarını düşünüyorsanız önce siz değerli hocalarımızın yetersizliğini sorgulamalısınız. 6 sene sizlerin elinden geçiyor bu hekimler.”
Dr. Zeynep’ e aynen katılıyorum ve çuvaldızı her zaman olduğu gibi önce kendimize batırıyorum: Tıp eğitiminin asıl sorunu elbette “kifayetsiz” öğretim üyeleridir!
Bugünlerde Tam Gün Kanununa karşı çıkmak için birleşen, gazetelere tam sayfa ilanlar veren ve çeşitli protesto gösterileri düzenleyen ama ne tıp eğitimi ve ne de sağlık sistemindeki sorunlar karşısında “sesi çıkmayan” öğretim üyelerinin kendi menfaatleri söz konusu olduğunda “bağırıp çağırmaya” hiç de hakları olmadığını düşünüyorum.
Zaten sadece veya öncelikle kendilerini düşünenler, haklı olsalar bile onları ne duyan, ne dinleyen olacaktır.
Gelelim neticeye
Bozuk bir sistemin kurbanı olan ama gene de görevlerini canla başla yapmaya çalışan, fedakâr birinci basamak hekimlerine sevgilerimi sunuyorum.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle