Herkes yaşlanırken ben gençleştim. Daha doğrusu, Zaman'daki arkadaşlar bir güzellik yapıp yazımın üstüne iliştirilen suretimi bayağı gençleştiriverdiler. Sağolsunlar.
Sütun yaşım zaten 25. Kulis ilk açıldığında üzerinde herhangi bir suret bulunmuyordu; yazarların fotoğraflarını köşelere iliştirme âdeti çıktığında durumum gerçek bir soruna dönüştü. Herkes fotoğrafıyla yer alırken ben ne olacaktım? Sorunu yine kendim çözdüm: O haftanın 'Economist' dergisinde çıkan bir reklâmda kullanılan elle çizilmiş görüntüyü "Bu benim" diye sunarak...
Milliyet'ten Mehveş Evin yeni görüntümdeki değişikliği fark edip değinince bu gelişme birdenbire 'medya sorunu' haline dönüşüverdi. Mehveş Hanım, "Karakalem çizimi fotoşoptan geçirilerek gençleşmiş. Çizgileri silinmiş, ifade yumuşatılmış. Siyah ceketi bile doktor önlüğü misali aklanmış" diye duyurdu gelişmeyi okurlarına...
Buraya kadar bir sorun yok, hatta gönül okşayıcı bir 'Hoşgeldin' yazısı bile sayılabilir. Ancak ertesi gün aynı gazetenin bir başka yazarı işi 'suret' noktasında bırakmayıp farklı bir yöne çekiverdi. Meğer benimle ilgili dilekleri varmış arkadaşın...
İsterseniz o dilekleri birlikte okuyalım: "Dilerim; bu değişiklik sadece klişeyle sınırlı kalmaz.. Dilerim; Taha Kıvanç'ın ruhuna da karakterine de üslubuna da yansır.. Dilerim; iki aylık ara iyi gelmiştir.. Güç bizde sarhoşluğundan ayılmıştır.. Dilerim artık; kafanızı kestiler farkında değilsiniz.. Vücudunu sallarsan kafan önüne düşecek tarzı yazılar yazmaz.. Kimsenin kafasının kesilmesini istemez.. Dilerim; o defteri kapatmıştır..."
Hay Allah...
Elimde öyle bir 'güç' olsa onu hiç tereddütsüz dileklerinin yerine gelmesi için kullanırdım; ancak bendeki biraz farklı bir güç, bir çok işe yarasa da başkalarının dileklerini yerine getirme noktasında işe pek yaramıyor. Bu yüzden de, korkarım, dilekleri yerine gelemeyecek...
Karakterim ve ruhumu değiştirmem herhalde mümkün olmayacak... 27 Mayıs (1960) sonrası oluşmuş ve etkisini hâlâ hissettiren medya düzenine hep birlikte "Elveda" deyinceye kadar kalemimin yumuşaması mümkün değil...
Yumuşaklara da yer var medya dünyasında, fakat süs için de olsa, fazla hesaba gelmez tarzda yazılar yazan biri de bulunsun.
Hak yemek istemem: Başlangıçta hayli tenha olan bu alanda artık yalnız değilim. Çeşitli gazetelerde bugünkü medya düzenini yetersiz bulan, yanlışlara değinmeden duramayan pek çok yazar var artık. Ben "Kafanız çoktan kesildi, sizler farkında değilsiniz" fıkrasını tekrarlamaktan vazgeçsem ne çıkar, daha ilerisini yazanlar hiç de az değil...
"Kafa kesme de nereden çıktı?" diye soracaklara fıkrayı anlatayım: Eski Çin'de siyasi suç işleyenleri önce iyice bir eğlendirir, sabaha karşı da kellelerini keserek idam ederlermiş... Yine öyle olmuş, idamlıkları doyasıya eğlendirmişler gece boyu... Hokkabazlar, jonklörler, komikler, kılıçlarıyla yere düşen ipeği kesen ustalar... Sabah olmuş, güneş doğmuş, idamlıklar hâlâ hayatta... İçlerinden biri, "Hani bizi idam edecektiniz?" diye sorunca "Kafanı salla bakayım" cevabını almış... Meğer keskin kılıçlılar fark ettirmeden idamlıkların kellesini de kesmemiş mi?
Sallanan kafalar teker teker yere düşüvermiş...
Kimbilir ne zaman Kulis'te anlatmıştım bu fıkrayı, Milliyet'te yazan arkadaş unutmamış, "Aman ha..." diye hatırlatıyor...
Korkutmak istemem, ama bir gelişmeyi duyurmak isterim: 'Değişimden yana' kalemler her yerde seslerini yükseltiyorlar; grup gazetelerinde bile...
Şimdi aktaracağım satırlar Cüneyt Özdemir'e ait ve Radikal gazetesinde çıktı. Okuyalım: "Değişimi göremeyen, zamanın ruhunu anlamayanlar hâlâ bir nehrin kenarına oturup bir dahaki seçimlerde, olmazsa sonraki seçimlerde yeni bir partinin gelip iktidarı ele alacağının ve kendi koltuklarındaki krallıklarına yeniden kavuşacaklarının hayalini kuruyor. Kimileri aba altından 'bu günlerin hesabı sorulacak' mesajını gönderiyor."
Bürokraside, Emniyet'te, yargıda, orduda sorumluluğunu müdrik yeni bir kuşağın görevleri devralmaya başladığına ve bu insanların hiçbir partinin gönüllüsü olmadığına da işaret ediyor Radikal yazarı.
Ruhumu ve karakterimi değiştirmem için dilek tutan Milliyet yazarı ve benzerlerine ciddi bir uyarısı da var genç Radikal yazarının. Onu da okuyalım: "Zamanın ruhunu ve dünyanın değiştiğini anlayamayanlar gibi nehrin kenarına oturup, tersten akacağı günleri beklerseniz, daha çok beklersiniz. Zira amiral gemisinde her gün yarım sayfa da yazsanız artık marjinalsinizdir. Kendi kendinizi tasfiye etmişsinizdir de haberiniz yoktur. Askeri ve sivil diktatörlüklerin yıkıldığı bu nehirde bu su artık hiç durmaz... Bu suyun önünde hiç kimse tutunamaz."
Ne diyebilirim? Talihinize küsün...
zaman
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle